Evet arkadaşlar kısa bir bölümle geldim fakat bu kısalığı telafi edecek ve oldukça uzun ve heyecan dolu bir diğer bölümü hemen yayınlayacağım... Doğru okudunuz!!! Heyecan dolu!!!
Bu arada MEDYA'da Tae Jun oppa ve Tina'nın üzerine giydiği kazak var. Biliyorum çok siyah gibi durmuyor fakat siz onu siyah olarak düşünün. Öptüm. Keyifli okumalar :))))
Bedenim üşümenin etkisiyle titrerken başımı benden daha sıcak olan altımdaki bedenin boynuna gömdüm. Üzerimdeki örtünün kapatamadığı ayaklarımı ise sıcak bacakların arasına sıkıştırmak için çabalıyordum. Ardından aklıma sorular üşüşmeye başladı. Altımdaki beden, üzerimdeki örtü bunlar da ne diye düşünürken gözlerimi araladım.
Deri koltukların üzerinde siyah saçları hafif dağılmış halde uyuyan Tae Jun ve ben... Üzerimizdeki ise örtü falan değildi. Tae Jun'un uzun montuydu. Boynuna doladığım kollarımı iki yanına koyarak hafif doğruldum. Onu uyurken ilk gördüğüm gibiydi, fazlasıyla masum. Öte yandan bulunduğumuz koşullar göz önüne alındığındaysa fazlasıyla kışkırtıcı. İçimde bir şeyler kıpırdanırken elim sevişirken okşadığım siyah saçlara gitti. Yüzümde aptal bir gülümseme oluşurken uzanıp ipeksi saçlara ufak bir öpücük kondurdum.
Montunun altına elimi uzatıp belimdeki kolları çözmek için çabaladım; fakat o kadar zordu ki... Tam pes edip başımı tekrar çıplak göğsüne koymuştum ki elleri kendiliğinden çözüldü ve biri öylece yanına düştü. Diğeri ise başıma uzanıp saçlarımın arasına yerleşti. Bu temaslar kabul etmeliydim ki beni fazlasıyla etkiliyordu. Yine de sessiz ve yavaş olmaya özen göstererek kollarından sıyrıldım. Tekli koltuktaki sütyenimi ve onun altını elime alıp üzerime giydim. Etrafta eteğimi aranırken Tae Jun'un altından gözüken siyah deri ucunu fark ettim.
Çok utanıyordum ve onu uyandırmak istemiyordum. Bu nedenle aptal aptal ne yapacağımı düşünürken kapının önünde benim kazağımın yanında duran büyük, boğazlı kazak dikkatimi çekti. Tae Jun'u ve kendimi düşündüğümde o kazağın eteğimin olduğu yere geleceğini biliyordum. Sessiz adımlarla yerdeki kazakları aldım. Siyah kazağı üzerime geçirirken Tae Jun'un bedenimi uyuşturan kokusunu aldım. Nihayet kazağı giydiğimde eğilip üzerime baktım. Benim eteğimden bile uzun olmuştu. Ayrıca da boldu.
Kollarıma büyük gelen kazağa bakıp bakıp sırıtmayı kesip ayakkabılarımı ve montumu giydim. Kendi kazağımı da çantam küçük olduğundan dolaplardan birine tıktım. Her şeyim tamam olduğunda hala uyumakta olan Tae Jun'un yanına gittim. Aklımda saçına masum bir öpücük kondurmak varken bir anda kendimi dudaklarına eğilirken buldum. Uykusunun derin olmasına şükürler ederek bir kez de saçlarını öptüm ve elimdeki not kağıdına bir şeyler yazıp telefonunun üzerine iliştirdim.
Şirketin neredeyse boş olduğunu bildiğimden ayrıca da odaya giren kapıları dışarıdan yalnızca ben açabildiğimden onu rahatlıkla böyle bırakabilirdim. Asansöre binip garaja indim. Aslında bugün arabamı getirmemiştim fakat üzerimde Tae Jun'un kazağıyla ortalıkta dolaşırsam mutlaka birisi görürdü. Bu durumda şirkette dedikoduların şimşek hızıyla yayılacağını biliyordum. Bu durumun rahatsız ediciliği bir yana Tae Jun'un çoktan pişman olduğuna ya da onun için zerre önemi olmadığına inandığımdan kabulleneceğim bir şey değildi bu. Asansördeyken taksi çağırdım ve ben dışarı çıkıp birkaç dakika daha bekledikten sonra gelen gri taksiye kendimi attım.
***
Gözlerimi açarken olan biten gözlerimin önüne geldi tekrar. Sersem bir halde karanlık ofiste sağıma soluma baktım; fakat yoktu. Çıplak olmama aldırmadan doğrulurken bu duruma anlam vermeye çalışıyordum. Utanıyor muydu, beni görmek istemiyor muydu, yoksa pişman mı olmuştu? Daha binlerce soru kafamda dolanırken altımı giydim. Etrafta kazağımı aranırken gözüm masada duran telefona iliştirilmiş kağıda takıldı. Telefonun yanındaki kumandaya uzanıp ofisin ışıklarını sonuna kadar açtım. Kağıdı elime alıp okumaya başladım.
"Betül acil çağırdığı için çıkmak zorundayım. Bu arada kazağını boşuna arama zira eteğimin üzerinde uyuduğundan ben giyindim. Bu arada uyuduğunda yüzün gerçekten çok tatlı ve masum. Öptüm!" Gülümsediğimi hissettiğimde nedenini gayet iyi biliyordum. Gözümün önüne benim kazağımı giyen ince vücudu geldi. O kazağın içinde kaybolduğundan adım kadar emindim, çünkü vücudunun her zerresini biliyordum. Üzerime montumu giyip notu ise cebime attım. Şu anda ne yapmam gerektiğini nasıl davranmam gerektiğini veya ilişkimizin tam olarak ne olduğunu bilmiyordum. Allak bullaktım... Yine de bildiğim bir şey varsa tutkulu sevişmemize rağmen onu hala arzuluyor olmamdı...
***
Eve geldiğimde Betül'ün de çoktan gelmiş olduğunu ışıkların açık olmasından anladım. Tam ona gözükmeden odama girecektim ki montumun şapkasından tutup beni sürüklemeye başladı. Oturma odasına geldiğimizde beni baştan ayağa süzdü.
"Bu da ne? Sabah çıkarken üzerinde bu giysiler olmadığına eminim!" Ben onun incelemesini bekliyor cevap vermiyordum. Zaten cevap vermem için konuşmuyordu. Kendi kendine durum değerlendirmesi yapıyordu. Hiçbir şey anlamayacağını düşünerekten sessizce hakkımda çıkacak kararı bekliyordum ki hayallerim suya düştü! Yanıma yaklaştı ve beni koklamaya başladı. Yüzündeki sırıtıştan o kokunun kime ait olduğunu anladım.
"Yakışıklı ortağından kazak ödünç alamayacağına göre bu kazağın üzerinde olmasının tek yolu var! Küçük kız büyümüş sanırım!" Bu sözlere gözlerimi devirirken bana sinsi gülüşler gönderen arkadaşıma baktım. Bir yandan da içimde 'Gözlerim değil boyum devrilsin benim! Aptal kafam!' diye yakınıp kendime sövmeyi ihmal etmiyordum!
"Ne o çok mu hoşuna gitti!"
"Benden çok senin hoşuna gitmiş olmalı! Söylesene nasıldı ilk seferin? Vay be buzlar kraliçesinin benden önce bir erkeğe teslim olacağını az önce söyleseler dalga mı geçiyorsun sen der, eşeği dokuz kez suya gönderip getirirdim." Sözlerine kıkır kıkır gülerken -ki bu halime cidden sinir oluyordum, çünkü ben kıkırdamazdım! Bendeki havaları Kore'den esen beklenmedik bir Tae Jun yeli altüst etmişti!- üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Böyle kalamazdım. Nihayet sıra kazağıma gelince istemeyerek çıkardım. Sıcaktan çıkan vücudum anlık titrese de tereddüt etmeden iç çamaşırımdan da kurtulup suyun sevgiyle kucaklamasına izin verdim.
***
Şirkette işler her iki taraftan da artıyordu. Sadece kendi şirketimiz yeterli gelmezmiş gibi birde ALANGOYA'da çalışıyordum. Bu nedenle bir kez daha okulu aksatmak zorunda olduğumu anladım. Öte yandan küçük kızı görecek olmak tuhaf hissettiriyordu. Aramızdaki karmaşayı çözmek şöyle dursun üzerine bir de kördüğüm atmıştık. İsim de veremezdik kendimize. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.
Asansör açıldığında karşımda dalgın bir halde duran Tina'ya baktım. Nihayet beni fark ettiğinde sadece yöneticilerin kullandığı asansöre bindi. Bana bakarken güzel bir gülümseme gönderdi. O gülümsemeye verecek cevabım olmadığından resmi bir şekilde gülümseyerek selamladım. Şu an ne yaptığıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Yine de Tina bir anlık duraksadığı halde bunu bekliyormuş gibi önüne döndü. Çantasından çıkardığı kırmızı cüzdandan bir kart aldı. Kartı asansörün dijital bilgisayarına okuturken onu izlesem de bir daha ondan tek bir tepki dahi alamadım. Sanırım böylece endişelenmem için bir sebep dahi kalmıyordu.
Diğer ilişkilerimden farkı yoktu bunun da... Aklımdan bunu geçirsem de onu hala arzuluyordum. Aramıza mesafe koymak hoşuma gitmiyordu yine de bu yaptığım en iyisiydi. Benim için de onun içinde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ YABANCIM!
Romanceİki farklı ülke, İki farklı kültür ve İki gizemli yabancı... Birbirleri ile paylaşacakları çok fazla sır, birbirlerini tanıyacak çok az zamanları vardı!!! TÜM HAKLARI BANA AİT OLUP, İZİNSİZ ÇOĞALTILMASI ve PAYLAŞILMASI YASAKTIR!!!