Merhaba arkadaşlar :))) Uzun bir bölümle yeniden sizlerleyim :))) Severek yazdığım bir bölümdü umarım beğenirsiniz :))))
Bu arada yorum yapıp oylamayı unutmayın.
Medya : Tina
Sonra aklına yeni dank etmiş olmalı ki konuştu.
"Adresi vermedin! Ben bu cadıyı nereye bırakacağım?" Ben kıs kıs gülerken onun karşı tarafta kaşlarını çattığına yüzde yüz emindim; hatta yüzde bin beş yüz emindim. En sonunda beni azarladı; fakat bu azarın ardından ben daha çok gülmeye başladım. Nefeslendiğimde kendimi kırmızı koltukların üzerine bıraktım.
"Canım, dışarı çıkıp dosdoğru 2 dakika yürüseniz yeter." Benim sözlerimin ardından onun ayaklandığını kulağıma gelen adım seslerinden duyabiliyordum. Ben de ayağa kalkıp kapıya yürüdüm.
"Ne?" Şaşkın prens daha bir komik gelmişti bana.
Ben büyük kapının önüne çıktığımda, benim evimin çaprazında kalan Tae Jun'un evinin kapısı da açıldı. Tahmin ettiğim gibi çatık kaşlarıyla bana bakan Tae Jun'a sırıttım; fakat onda tık yoktu. Benim de kaşlarım çatıldı.
"Gülümsesene yahu!" Benim sözlerimle kendine gelen Tae Jun, telefonu suratıma kapatıp hızla bana doğru yürüdü. Sinirli miydi yoksa şaşkın mı, anlayamamıştım. Kaçıp kaçmamak arasında tereddüde düşmüş bir haldeydim ve ben karar veremeden ıslak saçlarıyla Tae Jun karşıma dikiliverdi. Deli miydi, divane miydi de bu adam sopsoğuk havada ıslak saçlarıyla dışarı çıkmıştı?
Sinirle boş olan elim direk ıslak tutamların arasına daldı! Benim bu tepkime karşılık Tae Jun hırçın bir erkek çocuğu gibi başını sallayıp elimden kaçtı.
"Aklını mı kaçırdın? Buz gibi havada ıslak saçla ne işin var dışarıda!"
"Bak bak! Hem suçlu hem de üste çıkıyor!"
"Ne, ne, ne! Ne suçlusu! Evime taşınmak mı suç? Yoksa senin için endişelenmek mi? Delirtme beni bu sefer komalık ederim yoksa!" Bir yandan bağırırken bir yandan da Tae Jun'un üzerine yürüyordum. O da hafif aksayarak geri geri yürürken o kadar komik bir görüntü çıkıyordu ki ortaya! Allah'tan bu sokakta çok az ev ve insan vardı.
Başımı sokağın aşağısına çevirdim. Boştu çok şükür. Hatta in cin top oynuyordu.
"Tamam başımın belası tamam! Sinirlenme bu kadar..." Burnumu havaya dikip başımı hızla sağa çevirdiğimde bir kahkaha attı. Şok olmuş bir halde başımı ona çevirdim. Bir insan nasıl bu kadar güzel kahkaha atabilirdi ki? Ayrıca bu kadar güzel gülen bir insan niye hep somurtuktu!
"İçeri girelim!" elinden tutup içeri sürüklerken arkadan bir çığlık geldi! Betül heyecanla bana doğru koşarken Tae Jun'un göz bebeklerini yukarı diktiğini gördüm. Çok geçmeden bayan gürültü üzerime atladı.
"Sonunda, sonunda beni kurtarmaya geldin değil mi? Şükürler olsun Allah'ım!" Bunları söylerken bilerek İngilizce konuşuyordu ki Tae Jun anlasın!
"Seni değil beni kurtarmaya gelmiş!" Bu sözlere karşılık Betül pis bakışlarını Tae Jun'a çevirdi; fakat Tae Jun onu açıkça görmezden geldi. Bu arada tüm bunlar olup biterken Tae Jun ile hala el ele bir haldeydik. Tabi bu Betül'ün gözlerinden kaçar mı, kaçmaz! Anında bakışları ellerimize kayınca pörtleyen gözleri ikimiz arasında gidip gelmeye başladı. Ben ise ufak bir öksürük krizi ile elimi çekerken durumu açıklıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEMLİ YABANCIM!
Romanceİki farklı ülke, İki farklı kültür ve İki gizemli yabancı... Birbirleri ile paylaşacakları çok fazla sır, birbirlerini tanıyacak çok az zamanları vardı!!! TÜM HAKLARI BANA AİT OLUP, İZİNSİZ ÇOĞALTILMASI ve PAYLAŞILMASI YASAKTIR!!!