Bölüm 11:TEHLİKELİ UYARI!!!!

750 60 4
                                    

Bu bölüm benim tekrar bu kitabı yazmama sebep olan ZAMAN SAVAŞÇILARI'NIN yazarı avbyzblt BEYZA ablama bir teşekkür ve ithaf bölümüdür.

Çok uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz sevgili okurlarım. Yukarıda Tina'nın Büyükbabası :) Umarım bölümü beğenirsiniz! Ben çok severek yazdım. Bundan sonra bol aksiyonlu geçecek kitap :))) Yorum ve voteyi bilhassa yorumu unutmayın :)))

Gecenin bir vakti susmaksızın çalıp duran kapıyı başta umursamasam da susmadığı için ayaklanmıştım. Yastığımın altındaki silahı elime alıp merdivenlere yürüdüm. Salona indiğimde dış kapıyı açan düğmeye bastım. Evin kapısına vardığımda ise hiç düşünmeden ya da kim olduğunu sormadan kapıyı araladım. Nihayet kapıyı tamamen açtığımda karşımdaki kızlara şaşkınlıkla baktım. Her ikisinin de saçları dağılmıştı. Üstelik ikisi de gecelikleriyle karşımdaydılar. Betül'ün bordo pijamasının üstünde siyah bir deri mont vardı. Tina ise atletle karşımda duruyordu. Bir atlet ve bir eşofman... Sutyeni bile yoktu içinde. Üstelik yüzünde kırmızı çizikler vardı ve kızarmıştı. Asistan kız öfkeyle bağırdı.

"Ne duruyorsun kız yeterince üşüdü zaten! Çekil önümüzden!" Neredeyse ağlayacak gibiydi. Sinirlenmemeye çalıştım o yüzden ve kapının önünden çekildim. Onlar içeri girerken silahımı konsolun çekmecesine bırakıp peşlerinden yürüdüm. O sırada gri zemindeki kan dikkatimi çekti. Hangisi yaralıydı ki? Telaşla içeri girdim. Gözüm ilk asistan kızın kollarını ovaladığı Tina'ya takıldı. Onu baştan ayağa tararken kollarında ve yüzündeki çizikler dışında bir şey göremedim. Taki çıplak ayaklarını fark edene kadar! Ayaklarının dibinde oluşan ufak kan birikintisine şaşkınlıkla bakakaldım. Bu kız çıplak ayakla mı yürümüştü tüm yolu? Hemen koşup omuzlarından tutarak onu kendime çevirdim.

"Ne oluyor? Ne bu hal Tina!" Ellerimin altındaki çıplak teni buz gibiydi. İnce çizikli yüzü kıpkırmızı olmuştu. Asistanı onu koltuğa oturturken hala şaşkınlıkla bakıyordum ona. Asistan kızın bana seslendiğini geç duydum o nedenle.

"Sana söylüyorum! Ilık su ve sargı bezi getir çabuk!" Koşarak banyoya girdim ve ilk yardım çantasını alıp bir kaba da ılık su koyup salona geri döndüm. Kızdan daha tecrübeli olduğumu düşündüğüm için koltuğa oturup Tina'nın sol ayağını kucağıma koydum. Kan eşofmanıma bulaşırken İngilizce sordum.

"Neler oldu? Tina neden bu halde?" Adının Betül olduğunu bildiğim asistan kız hala Tina'nın kollarını ovuyordu. Tina ise çok sessizdi. Tam ben sorumu yineleyecekken Betül konuştu.

"Saldırıya uğradık! Apartmanın bizim daireye bakan tarafının tüm camları tuzla buz oldu. Biz de iki kast üstümüzdeki dairelerden birinden daha alçak olan karşı binanın çatısına halatla geçtik. Sonra çatıdan da aynı halatla indik. Ben eğitimli olmadığımdan Mona beni taşıdı. Hemen evi terk ettiğimizden üzerimize ve ayaklarımıza bir şey giyemedik. Mona'nın Acil durumlar için hazır tuttuğu çantadaysa bir tane mont ve bir tane ayakkabı vardı. Ara sokaklarda yürüyerek geldik buraya! Tüm yolu bu halde yürüdü o!!!" Şaşkındım. Yaşadıkları çok zor şeylerdi. Üstelik acil durumlar için hazır tuttuğu çanta ve bu zor olayları kendi başına atlatması Tina'nın başına her zaman bu tür şeylerin geldiğini gösteriyordu. Yara bere dolu ayaklarını temizleyip sardıktan sonra ona baktım. Yüzünde en ufak acı belirtisi yoktu.

"Dinlenmelisin. Şimdilik sıcak bir uyku çek!" Cevap yoktu. Öylece bana bakıyordu. Doğrulup yüzüne yaklaştım; fakat gözleri bana bakmadı bu sefer. Hala az önceki noktada takılı kalmıştı. Şok falan geçirdiğini düşünmeye başlamıştım artık...

"Mona! Güzelim neden cevap vermiyorsun! Acıyan bir yerin mi var?" Birkaç dakika daha bu halde kaldıktan sonra aniden doğruldu ve kafalarımızın çarpışmasından kıl payı kurtulduk. Şaşkınlıkla ona bakarken çok acıdığına emin olduğum ayaklarına acımasızca basarak yerdeki çantasına ilerledi. Çantadan çıkardığı telefonda birkaç tuşa basıp İngilizce konuştu.

GİZEMLİ YABANCIM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin