Masumiyet...

1.1K 34 2
                                    

Uzuuun yıllar çalışmıştı... Doyamadan da kaybetmiştim...

Çok az yaşamıştım babamı. Aklım ermişti daha yeni yeni. Ve o günden sonra hiç bırakmamıştım o nasırlı ellerini. Ta ki başka bir kutlu el çekip alana dek. Doyamamıştı küçük yüreğim. Acımıştı canım. Sonra alışmıştım. Her şeye nasıl alışıyorsak. İşte öyle...

Mütevazı bir esnaftı mahallemizde. Çok küçük denecek yaşlarda gelmiş İstanbul'a. Didinmiş durmuş, bir düzen oturtrmuştu kendince. Sonra dünya meşakkatlerini büyük oğullarına devrederek emekliliğe ayırmıştı kendini.

Dervişti...

Sade... Abartısız... Sevgi dolu bir dervişti babam.

İnandığı, gönülden bağlandığı bir hocası vardı. Kenar mahallelerde birbirine yaslanmış küçük evlerden birinde yorgun argın olmalarına rağmen toplanırlardı haftada bir gün. Derinden derine, samimane bir şekilde iç âlemlerde huzur ve velveleler meydana getirebilmek için "Hû" çekerlerdi. Bir denizin dalgaları kadar sesli, kuşların cıvıltıları kadar narin... Kendi aralarında sohbet, muhabbet ederlerdi aşk dolu...

Karışıktı ortalık...

Doğruyla yanlışın iç içe girdiği, güvenin ve ihanetin kol kola gezdiği ve ayaklar altına alındığı bir dönemi geçiriyordu bu topraklar. Birileri, bir yerlerde düğmeye basmıştı insafsızca. Çok acılar yaşanıyordu, çok canlar yanıyordu.

Yayılıyordu zulüm bir virüs gibi. Önüne kattığını alıp götürüyordu bir sel gibi.

Bize de düştü yolu, acıların... Biz de nasiplendik onlardan. Bu sevgi dolu insanları da yakaladı bir gün.

O günler risk alma günüydü. Daha doğrusu yaşamın kendisi risk taşıyordu. Bugün bile hâlâ o kadar masum insanı bir arada görememiştim. Kalpleri sevgiyle atan yürekler... Gönül bağı olan birkaç yaşlı insan... Ve aralarında tek küçük çocuk ben.

Hiçbir amaç gütmeden sadece Allah diyebilmek için çırpınıyorlardı. Korkmuyorlardı, bunu hissediyordum küçük yüreğimde. Ama çekiniyorlardı gölge birilerinden ve bir yerlerden. Kimse zahmete girmesin diye endişeleniyorlardı. Her hafta perşembe akşamları toplanırken tedirginlerdi. Gözleri arkaları kol açan ederdi sürekli. Sesleri kısılmıştı, gür çıkmıyordu. Gizli gizli geliyorlardı. Parmak uçlarına basa basa sessizce dağılıyorlardı. Fakat her şeye rağmen sadakatleri endişelerinin üstündeydi ama mutlu değillerdi. Her hallerinden anlaşılıyordu.

Hayatımın bir şeyhle ilk kez tanışma serüvenini, cemaat olgusunun tadını ve farklılığını babamın ellerinden tutunarak yaşadım. Daha sonraları gördüğüm sayısız toplantılarda ve yapılanmalarda hiç o samimiyet ve masumiyeti bir kere daha hissedememiştim...


KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin