21- 'Yerde yatan yakışıklı çocuk'

443 15 15
                                    

*multimedya= doktorun bahsetti ikiz bebek görüntüsü

Bir de canımlarım, bu bölüm için bir şarkı bulamadım bir türlü. Lütfen aklınıza gelen şöyle bölümle uyumlu güzel bi şarkı varsa yazın onu yapıyım hemen. Şimdiden teşekkürler.

~Keyifli okumalar~

"Merak etmeyin, doktor hanım. Dikkatli oluruz."

Metinin bunu söylerken yüz ifadesi değişti. Ve bu bana hiç istemediğim şeyler hissettirmişti.

Hissettiğim şeylerden korkarak gözlerimi kapattım ve başımı boşluğa çevirdim.

"Pekala. Bunun dışında doğuma daha 3 hafta var. Bir önceki gelişinizde bebeğin erken doğabileceğini sanmıştım ama yanılmışım." Doktor sözünü bitirdiğinde annemi duydum.

"Peki kızım, kızım iyi mi?" Metin annemi onaylarmış gibi bir ses çıkardı.

Ben bu sırada Metin'in az önce söylediği şeyden dolayı kızaran yüzümü saklamaya çalışıyordum.

" Sizin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim Aşkım hanım. Bedeniniz çok zayıf düşmüş. Bu durum çoğu ikiz gebeliklerde görülür ama biraz daha kilo kaybı yaşarsanız doğum riskli olabilir."

Utanarak başımı salladım. Benim yapabileceğim ne vardı ki? Her zaman ki yeme düzenimde yiyordum hatta çok daha fazla tatlı yiyordum ama yine de kilo veriyordum.

"Size vitamin hapı yazıcam. Bunu her sabah içeceksiniz. Geçmiş olsun."

Doktor kapıdan çıkarken telefonum çaldı. Sesin nerden geldiğine bakınırken Metin koltuktaki ceketimin cebinden telefonu aldı ve açtı.

"Ne var Derin?" Benim yerime telefonumu açan Metin'e seslendim.

"Hey! Telefonumu ver!"

*

Derin'den

"Of! Abi şu telefonu Aşkım'a verirmisin!" Abimin uzaklaşan sesini duydum.

"Herkez bana atarlanıyor ya!"

"Alo Derin?" Oh. Sonunda Aşkım'dı.

"Aşkım, Ebru'nun doğum günü partisine gidecektik?"

"Metin izin vermiyor Derin." Ne? Abim bu evliliğe erken alıştı sanırım.

"Ona noluyo ya!?" Aşkım'ın bıkkın bir şekilde iç çekmesini duydum. Abimle uğraşmak kolay değil tabi.

"Kesinlikle izin vermiyor. Şey.. Biz hastanedeyizde.."

"Hastane mi, noldu sana? Iyimisin? Bebiş iyi mi?" Aşkım yine iç çekti.

"Bu arada bebiş değil, bebişler. İkizmiş." İkiz mi?

"Ne? Kim ikiz?"

"Bebekler diyorum, ikiz hamileymişim."

"Ya nasıl ikizmiş ya? Asıl noldu sana, neden hastanedesiniz?"

"Ya bak sen Ebru'nun yanına git. Biz sonra konuşuruz."

"Yok olmaz, gitmem ben anlat."

"Ebru'nun yanına git. Yanlız kalmasın. Bak söz veriyorum her şeyi anlatıcam tamam mı?"

" Of! Peki tamam. Görüşürüz kendine iyi bak. Öküz abime de söyle sana öküzlük yapmasın. Ben nasıl giderim şimdi sen hastanedeyken?" kıkırdadı.

" Hadi öptüüüm."

Ne aileyiz be!

Telefonumu yatağıma fırlattım ve koşarak kıyafetlerimin önüne geçtim. Bugün için seçtiğim elbiseyi çıkardım.

"Hadi bakalım Derin!"

"Hii! Melahatım" Odamın kapısında bekleyen melahat sultana seslendim.

"Güzel kızım, meleğim. Nasılsın?" Şefkat vaadeden kollarına atıldım melahat sultanın.

"Sen geldin iyi oldum bak."

"Ah güzel kızım benim."

"Ama benim şimdi giyinmem gerek, Ebru'nun doğum gününe gidicem." Popomdan vurarak beni iktirdi.

Hazırlandım ve aşağıya indim.

"Behram gelecekti Melahat sultan geldi mi?" Başını fasulyelerden kaldırdı ve cevap verdi.

"Gelmedi kızım. Bi ara sor bakalım." Başımı salladım.

"Arayalım bakalım."

Aradım. Ve ne dedi biliyormusunuz. 'ah ben onu tamamen unutmuşum sen git' aptal herif!

Neyse, ben tek başıma giderim!

Arabama atladım. Canım! Seni seviyorum arabacığım!

Uzun ince bir yoldayım dırım dırıdırım.

Ebru'nun evine gelince arabayı sokaktaki boş bir park yerine koydum - ki bu çok çabuk olmamıştı çünkü park etmede çok kötüyüm-.

İçimde ki aptal neşenin uzun süredir böyle bir organizasyona katılmamış olmamdan dolayı olduğunu düşünerek kapıyı tıklattım.

İçerden müzik sesleri geliyordu.

Ebru'nun evi çok büyük değildi, ama çok sevimli ve sıcaktı. Evin kapısının iki yanına astığı doğum günü süsleri evin içinde çok daha renkli süslemeler olduğunu haber veriyordu.

Gözümü kapı deliğine dayayıp birşeyler görmeyi umdum. Sadece buğulu renkler vardı.

Zile dokundum ve tam o anda kapı açıldı. Zil ile birlikte arkadaşımın çığlığı sokakta yankılandı.

"Deriin! Gelmiyceksin sanmıştım!" içeri gel!"

Kapıyı arkamdan kapatırken girişin renklerine baktım heryer çoğunlukla kırmızıydı. Yılbaşı partisi gibi görünüyordu.

Boynuma dolanan kollardan kurtulmaya çalışarak konuştum.

"Aşkım gelemiyecek ama mutlu yıllar diledi." Nihayet kollarını benden çektiğinde üzgünce sordu.

"Yaa! Neden gelmiyor?" Elimi boşver der gibi salladım.

"Amaan, Aşkım'ı bilmiyor musun? Sağı solu belli olmuyor onun boşver."

"Bunu ona sorucam ama! Beni iyice boşladı." Yanaklarını sıkarak konuştum.

"Tamam tamam hırçın kız. Sakin ol."

Omuz silkerek hıhladı ve tatlı toz pembe elbisesinin kabarık eteğini havalandıracak bir şeklinde dönerken birazdan buraya geleceğini söyleyerek yeni gelen birkaç kişiyi selamlamaya gitti.

Bende mutfağa giderek içecek soğuk ve asitli birşeyler bulmayı planladım.

Zaten burda yakın olduğum başka birileri yoktu.

Salonun kenarlari mor-mavi süslerle kaplanmış kapısından çıkarken eve yeni gelen sınıf arkadaşıma el salladım. O diğer kızlarla sohbete dalınca mutfağa yürümeye devam ettim.

Vay be! Burası filmlerde geçen içkili partiler gibiydi ama biraz daha şirin olması ve içkisiz olması onlardan farklı kılıyordu.

Mutfağa girdiğimde ilk göze çarpan bir bardak kolayı aldım.

Mutfak masasının yanına dizilmiş beyaz sandalyelerden birine oturdum ve kolamı yudumladım.
Benim için parti buydu. Beleş içecek ve müzik.

Keyifle, çalan şarkıya eşlik ederken bahçeden bir bağırış sesi geldi.
Kola bardağımı masaya ses çıkararak koydum ve mutfağın bahçeye çıkan kapısından koşarak çıktım.

Yeşil çimenlerin üzerinde yatan yakışıklı bir çocuk, ellerini ağzına kapatmış gözleri dolu dolu olan bir Aşkım ve yerdeki çocuğun başında dikilmiş bir abi.

Bir saniye. Abi mi?!

En  'Derin' denHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin