İsrail
"İstanbul Aşıkları" bulunduğu yerden acilen çıkıp güvenli bir yer bulma ihtiyacı duyuyorlardı. Burası güvenliydi ama açlıktan ve susuzluktan güvenli bir şekilde ölebilirlerdi. Yan bina çok bitişikti ama bir cisim yardımı olmadan geçemezlerdi. Yıkıntıların içinde buldukları tahta bu işleri görmeye yetecekti. Tahtayı alıp bir ucunu karşı binanın penceresine koydular. Tahta, köprü görevi yapacaktı. Tahtanın üzerinden sırayla karşı tarafa geçiyorlardı. Tahtanın üzerinden en son Timuçin geçiyordu. İsrail askerleri ortalıkta dolaşıyorlardı.
Timuçin karşıya geçtiğinde de tahta yere düşmüştü. Askerler sesi fark ederek sesin geldiği yere doğru ilerliyorlardı. İsrailli askerler kıyasıya çatışma çıkmıştı. Bu askerleri atlatamazlarsa kısa bir süre sonra yardıma gelecek olan askerler işlerini bitirebilirdi. Mustafa bu durumun farkındaydı. Arkadaşlarına hiçbir şey söylemeden planını devreye sokacaktı onların yaşaması için. İsrailli askerler ateşi kesmiş siperlerine sığınmış şarjör değiştiriyorlardı. Mustafa üzerinde bulunan dört el bombasının pimini çekip, birini sağ birini sol cebine koyup diğerlerini de elinde tutuyordu. Silahını, hızını keser düşüncesiyle yere bırakmıştı. Hızla İsrailli askerlerin siperlerine koştu. İsrailli askerler ateş etmek için kendilerini gösterdiklerinde burunlarının dibinde Türk askerini görüyorlardı. Aynı anda tetiğe basmışlardı. Mustafa hayata gözlerini yumduğunda İsrailli askerlere bir sürprizi vardı. Cansız bedenleri yere düşerken el bombaları patlamıştı. İsrail askerleri ölmüştü.
Berk, Ethem ve Timuçin bu şoku atlattıktan sonra koşarak binadan çıkmışlardı. Tek sıra halinde koşarken en arkadan gelen Timuçin, keskin nişancının kurşunuyla yere yığılmıştı. Berk ve Ethem arkalarına bile bakmadan köşeye dönüp yine harabe bir binaya sığınmışlardı. Yaşayacak pekte fazla zaman kalmadıklarını biliyorlardı.
(Contorium)
Fırat, Mehmet, Burcu, Hatice, Sibel ve Kübra buluşma noktası olan bir lokantaya gelip güzelce karınlarını doyurarak iş konuşmaya başladılar. Fırat ilk sözü alan taraf oldu:
- Arkadaşlar elinize sağlık. Birkaç olumsuzluklar olsa da hedefimize ulaştık evet elimizdekiler neler? Sibel senden başlayalım.
Sibel önemli bir konuşma yapacakmış gibi derin bir nefes alarak:
- Her şey güzel gitti. Olumsuzluk olmadı fakat anahtarın ucunda güvercin yazılı not çıktı. Ne olduğunu bilmiyorum.
Diğerleri de teker teker söz alarak ellerinde olan notları sıraladılar. Son olarak Kübra söz aldı:
- Arkadaşlar elinizde ki notlar büyük ihtimalle anahtarı imha edeceğimiz contorium'a koyduktan sonra bizden istenen şifreler olacak. Elimizi hızlı tutup bir an önce şu elementi infilak etmeliyiz.
Fırat el hareketiyle çağırdığı garsona hesabı ödedikten sonra hepsi birden kalkıp kendilerine mesafe olarak yakın olan contorium'un bulunduğu binanın yanına geldiler. Ülkenin savaş içinde olması, pek fazla adam yığmalarına neden olamayışı ekibi sevindirmişti. Fırat:
- İşimiz çok kolay olacağa benziyor. Hadi arkadaşlar son bir işimiz kaldı. Göreyim sizi.
Beş kişi tepeden aşağı inerlerken ayaklarının altında kalan çimenleri ezerek hedeflerine doğru ilerliyorlardı. Tedbiri elden bırakmadan görünmeden içeri girdiklerinde, içerde beklenildiği gibi kimsenin olmayışı, kısa sürede elementin yanında bitmelerine sebep olmuştu. Fırat, elementin kapısını açan bölmeye şifreyi girdiğinde karşılarında sadece element belirmişti. Kübra topladığı anahtarları teker teker şekillerine uygun bir biçimde girdiğinde beklenildiği gibi, altında dokunmatik klavyeyle "Gizli cümle" belirmişti. Kübra hızlı el hareketiyle cümleye girmişti. "Güvercin tepesinde açan yapraklar". Kübra deneyimi gereği elementin üzerinde geri sayıma başlayacak olan rakamları beklerken birden ummadığı bir olayla karşılaştı. Burcu bir şeylerin ters gittiğini düşünerek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun içinde Oyun
Ficción GeneralDünyayı saran bir savaş, sevdiklerini çok sevdiği vatanına gömen adamlar, barut kokuları üzerine sinmiş aşklar ,kaybedilen duygular,kurumuş göz yaşları,masumiyet ve noktaları virgülle hayata bağlamaya çalışan bebek. Amerikanın İsrail'e açtığı sava...