~4~

1K 104 20
                                    

Keyifli okumalkar:

Kantine gidip şükran ablayla dertleştim.

"Yaa şükran abla ben hiç kopya çeker miyim sence?"

"Yok kızım çekmezsin sen."

"Ama hoca inanmıyor. Kopya çektiğimi düşünüyor." dedim yakınarak sol işaret parmağımla bizi izleyen anılı göstererek

"Bak şu serseri yüzünden hoca bizi sınavdan attı. Bu yalancı yüzünden hoca bize sıfır verecek."

"Boşver kızım sen onu uğraşma onunla."

"Ben uğraşmıyorum ki o uğraşıyor benimle. Birde ne dedi biliyor musun? Bunlar daha başlangıçmış. Neyse şükran abla zil çaldı ben gidip hocayla konuşayım."

Şükran abla işine döndü bende kantinden çıkıp öğretmenler odasına gittim. Öğretmenler odasının kapısı açık olduğu için uzaktan içeri baktım ama hoca öğretmenler odasında yoktu. Bende öğretmenler odasının yanında duvara yaslanıp hocayı beklemeye başladım. Acaba hastaneye mi gitti hoca? Mutlaka onunla bugün konuşmalıyım. Eğer sınavdan sıfır alırsam ortalamamı etkileyecek. Zaten son sınavlar!! O yalancı yüzünden notum düşecek. Öğretmenimizi elinde sınav kâğıtlarıyla merdivenlerden inerdiğini görünce yaslandığım duvardan doğrulup öğretmenimizin yanına gittim.

"Hocam konuşabilir miyiz?"

"Efendim?"

"Hocam bakın gerçekten ben kopya çekmedim. Anıl koydu o kâğıtları sıramın altına. Sıfır alırsam bu sınavdan ortalamamı etkileyecek. Sizde biliyorsunuz ki bu sene ortalamalar çok önemli. Ortalamam düşerse buna bağlı olarak diploma notumda düşer."

" Yarın anılla beraber 12-C sınıfına gelin tekrar yazılı olacaksınız."

"Çok teşekkür ederim hocam." deyip gülümsedim ve merdivenleri üçer- beşer çıkıp sınıfa gittim. Bundan sonra ki dersler boş olduğu için müdür yardımcısı

"Herkes evinee" deyip bizi yolladı. Herkes sıcacık yatağına biricik ailesinin yanına dönerken bizim gibi yetimlerse buz gibi soğuk , kasvetli yurda dönüyor.
Başımı eğmiş, taşları inceleye inceleye yürümeye başladım.

"Yetimhane gülü" anılı duymazdan gelip adımlarımı hızlandırdım.

"Masal lütfen bekler misin beni?"

Lütfen mi dedi o? Yoksa ben mi yanlış duydum.

Önce adımlarımı yavaşlattım daha sonrada tamamen durdum.

"Ne var!"

"Özür dilerim."

Ö..öö..özür mü diledi o? Yoksa bunuda mı yanlış duydum.

"Anlamadım." dedim sağ kaşımı kaldırarak.

"Özür dilerim bugün yaptıklarım için." işaret parmağımla önce onu daha sonra da kendimi göstererek

"Sen.. Benden.. Özür mü diliyorsun" dedim şaşkınlıkla dolu bir ifadeyle.

"Biliyorum inanması zor ama senden özür diliyorum"

Yok kesin birşeyler karıştırıyor.Bende salağım ya hemen kanacağım değil mi!!

"Yurda dönmesen de beraber kafeye falan mı gitsek hı ne dersin? "

Sağ kaşımı kaldırıp kuşkuyla anılı incelemeye başladım. Normal herkes gibi okul forması giymiş. Elinde bıcak, belinde ise silah yok. Şimdi onunla gidersem tek parça halinde dönebilir miyim bilemem. En iyisi gitmemek.

"Cevabını bekliyorum."

"Yaa benim yurda dönmem gerekiyor."

"Neden"

Evet masalcım neden?
Düşüün.. Düşün..
Buldum!

"Dün kaçmıştık ya yurttan dönüşte müdüreye yakalandım. Anlayacağın cezalıyım."

"O zaman yarın buluşuruz"

Bu ne ısrar arkadaş kesin birşeyler planlıyor bu. Kimbilir yine kafasında ne tilkiler dolanıyor.

"Bakarız" deyip yürümeye başladım.

Yurdun bahçe kapısını itip içeri girdim. Alevi bahçede yanlız başına oturmuş telefonuyla oynarken gördüm. Beni fark edip başını telefondan kaldırıp bana baktı.

"Masal konuşabilir miyiz?

"Hayır"

"Masal lütfen"

"Seninle konuşmak istemiyorum." deyip yurdun giriş kapısına doğru yürümeye başladım.

"Anıl sana zarar verecek"

Anıl bana zarar mı verecek!!
Kaşlarım çatık bir şekilde aleve döndüm.

"Zarar verecek derken?"

"Beni affedersen söylerim."

Birkaç saniye durup öylece aleve baktım.Aslında bir hafta boyunca konuşmayı düşünmüyordum onunla ama burada hayatım söz konusu.

"Tamam affettim." yanına gidip saçlarını parmaklarımın arasına geçirdim.

"Ama eğer bir daha beni bir erkek için satarsan şu saçlarını tek tek yolarım anladın mı" dedim yapmacık bir kızgınlıkla.

"Akıllandım ben. Söz bir daha öyle birşey olmayacak"

Pek akıllanmış gibi durmuyorsun ama neyse...

"Anlat bakalım bana nasıl zarar verecekmiş."

"Gel şu bankta oturalımda konuşuruz."

Alev koluma girip beni karşımızda duran banka doğru sürükleyip oturttu.

"Hadi anlat"

"Hani hoca kopya çektiğinizi düşünüp sizi sınıftan attı ya. Bende merak ettim nasılsın diye sınavdan sonra kantine indim. Sağa sola bakınıp seni aramaya başladım. Anıl ve arkadaşlarının masasının yakınında durduğum için tesadüfen konuşmalarını duydum."

"Tesadüfen??"

"Of tamam onları dinliyordum. Her neyse bölme beni. Senin hakkında konuşuyorlardı. Vural 'kız çok asi nasılda sana kafa tutuyor' gibi şeyler söyledi. Anılda 'onunda diğer kızlardan bir farkı yok istesem onu anında kölem yaparım' dedi. Yekta da 'o kız sana bakmaz' falan dedi. Diğerleride yektayı destekleyince haliyle anılın egosu da tavan yaptı 'görürsünüz lan bir hafta içinde onu tavlayıp peşimde köpek yapmazsam adam değilim' deyip yumruğunu masaya vurdu. Vuralda 'peşinde köpek olmasına gerek yok şu okula beraber gelin yeter bize' dedi. Daha sonra anıl gülümseyerek 'göstereceğim o yetimhane gülüne bana kafa tutmak neymiş' dedi. Bütün okulun önünde iddia meselesi için seninle çıktığını söyleyip seni küçük düşürecekmiş."

"Nee??"

Duyduklarım karşısında gözlerim kocaman olmuş bir şekilde şaşkınlıkla aleve bakmaya devam ettim.
Demek ki bu yüzden gelip benden özür diledi. Önce aramızı düzeltecek daha sonrada beni tavlamaya çalışacaktı.

"Yağmurda ıslanmış köpek yavrusu gibi bakma bana?"

Nasıl bir benzetme bu!!

"Hadi kalk içeri girelim."

"O kadar şey anlattım hiç birşey yapmayacak mısın onlara"

"Hayır. Madem küçük beyimizin canı oyun oynamak istiyor bizde oynarız."

Yorumlarınızı Bekliyorum ve beğenmeyi unutmayın :):)

YETİMHANE GÜLÜ VE PİS SERSERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin