~11~

999 63 20
                                    

Keyifli okumalar:

Şuanda hem yorgunum hem kırgınım, hem de üzgünüm. Yanımdaki çocuktan hem çok korkuyorum hem de yanımda olduğu için çok heycanlıyım nedense! Bir çok duyguyu bir arada yaşıyorum.

Yorgunum, çünkü şu fani dünya doğduğum gün yaşam enerjimi çekip aldı benden.

Kırgınım, çünkü şu yalan dünya doğduğum gün bana sırtını çevirdi.

Üzgünüm, çünkü şu koskoca dünyada yalnızım.

Anıl'dan korkuyorum, çünkü çevremdeki insanlar onun hakkında hep kötü şeyler söylüyorlar.
Peki söylenenlere inanıyormuyum?... Galiba inanıyorum!

Ona karşı bir şeyler hissediyor muyum? Evet! Her ne kadar itiraf etmek istemesem de onu ilk gördüğüm andan beri ona karşı platonik bir şekilde sevgi besledim. Küçücük bir kıvılcımla alevlenen sevgim şuan kalbimin yarısını kaplamış durumda, kalbimin kalan kısmı ise kullanıma kapalı.!

On dakikadır ıssız sokaklarda sessiz bir şekilde yürüyoruz.

"Yetimhane gülü!" dedi sakin bir ses tonuyla.
Bakmadım ona, duymamazlıktan gelip bastığım taşları sayarak yürümeye devam ettim.

"Küs müyüz?"

Yine cevap vermedim.

Oflayıp yolumu kesti.

"Çocuk musun sen?" dedi bu defa da kaşlarını çatarak.

Onu takmadan yanından geçip, taşları kaldığım yerden saymaya devam ettim. İnat ettim bir kere!! Onunla konuşmayacağım. Şu zalim dünyada sahip olduğum tek şeyi -şanslıyı- öldürmekle tehdit etti beni, şimdi nasıl konuşabilirim ki onunla.

"Özür dilerim."

Hah özür dilermiş!! Önce tehdit et sonra özür dile. Oh ne âlâ memleket!!

"Yetimhane gülü sabrımı zorlama! Sözünü tutup gelseydin bende böyle bir şey söylemeyecektim sana!" dedi biraz sesini yükselterek. Taşları saymayı bırakıp sinirli bir ifadeyle Anıl'a döndüm.

"Evet, söz vermiştim ama bugün gelemeyeceğimi de söylemiştim."

"Bugün sınavın olduğu için gelemeyeceğini söylemiştim ve biz sınav olduk, yani artık sınavın yok."

"Pis serseri!" diye sinirle soluyup hızlı adımlarla yürümeye başladım. Aramızda yeteri kadar mesafe bıraktığımdan emin olduktan sonra adımlarımı yavaşlattım. Başımı yana çevirip
-çaktırmadan- Anıl'a baktım, elleri cebinde kaşları her zamanki gibi çatık bir şekilde benim gibi yavaş adımlarla ilerliyordu. Birden sırıtınca ona baktığımı farkettiğini zannedip önüme döndüm.

DÖNMEZ OLAYDIM !!

"Anıııl kurtar beni!!" diye çığlık atıp ona doğru koştum.

Anıl'ın çevresinde dönüp köpekten kaçmaya çalıştım ama nafile, bırakmıyor peşimi.

"Lan yontulmamış kalas!! Bir şey yap sana." ben sinirle ona saydırırken, o beni keyifle izliyordu.

"İmdat!! Yok mu yardım edecek bir babayiğit?! Hoştt... Hoştt lan."

Bacaklarım beni taşıyamayacak hale gelince Anıl'ın sırtına atlayıp bacaklarımı beline doladım. Böyle bir şey beklemediği için düşecek gibi oldu ve refleks olarak bacaklarımı tuttu düşmemem için, bende kollarımı boynuna dolayıp alnımı omuzuna dayadım. Bir iki sendelemeden sonra kendini toparladı.

Bir hoştt demesiyle köpek yanımızdan uzaklaştı.

"Ben hoşt deyince neden gitmedi?" dedim kaşlarım hafif çatık bir şekilde homurdanarak. Cevap vermek yerine gülümsedi. Zaten cevap vermeside gerekmiyordu. Çünkü bu bir soru değil,köpeğe karşı bir sitemdi. Alnımı kaldırıp, yüzüm anıl'a dönük bir şekilde yanağımı yasladım bu defada omuzuna. Yüzünde hâlâ küçük bir tebessüm vardı. Gözlerimi kapatıp kokusunu çektim içime. Huzur doluydu kokusu, birazcıkta sigara.

YETİMHANE GÜLÜ VE PİS SERSERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin