~16~

800 61 14
                                    

Bu bölümü uzun yazmaya çalıştım. Ama ne kadar başarılı oldum bilemeyeceğim :)

Yazım hatalarım olabilir kusuruma bakmayın...

Keyifli okumalar:

Her bir adımında sanki yer yerinden oynuyor. Çatık kaşları ve her an lazer ışınları yollayacakmış gibi duran kısık gözleri o kadar korkunç duruyor ki. Anıl la karşı karşıya geldiğim zamanlarda varlığını hatırlatmak için deli gibi çarpan kalbim bugün izine çıkmış olmalı. Hissedemiyorum atışlarını. Gerilim müziği eşliğinde daha da yakınlaşmaya başladı.

Gerilim müziği mi?

Şuan kendimi korku filmlerinde artistlik yapacağım diye arkadaşlarından ayrılıp, katile kurban giden salak karakterlerden biri gibi hissediyorum.

Kaşlarımı çatıp, bir kaç dakika önce Anıl'ın, başını sarkıtıp bize baktığı pencereye çevirdim bakışlarımı. Yekta elinde mavi renk, çok havalı duran elektro gitarı ile pencereden bize sırıtarak bakıyordu. Dudaklarını oynatarak "kaç" dedi.

"Ne?"

Kaş-göz hareketi ile Anıl'ı gösterdi. Işık hızıyla bakışlarımı Anıl'a çevirdim. Aramızda 3-4 adımlık mesafe kalmış! Bana doğru bir adım atınca, bende eş zamanlı olarak bir adım geriledim. Tekrar bir adım attı. Bende bir adım daha geriledim.

Vee bom!!

Ağaca tosladım.

"Kim koydu lan bu ağacı buraya." Diye kendi kendime homurdanıp hemen ağacın arka tarafına geçtim.

"Dedem" dedi Anıl ürkütücü görüntüsünün aksine sakin ses tonuyla. O da ağacın arka kısmına geçince, hemen ondan uzaklaşıp ön kısıma geçtim.

"Anlamadım."

"Az önce 'kim koydu lan bu ağacı buraya' dedin ya. İşte dedem koydu." Dalga mı geçiyor yoksa ciddi mi anlamadığım için konuyu uzatmadım.

Az önce kendimi korku filmindeki salak karakterler gibi hissettiğimi söylemiştim ya hani. Şuan korku filminden büyük bir sıçrayışla Yeşilçam filmlerine geçiş yapmış bulunmaktayız.

Anıl ile ağacın bir o köşesine bir bu köşesine koşup duruyoruz.

Ne kadar da romantik!!

Ağacın sağ tarafından koşmaya devam ettiğim sırada sert bir bedene çarptım.

Tahmin edin kime çarptım!!

Evet. Doğru bildiniz.

Anıl omuzlarımdan tutup ağaca sabitledi beni.

"Çok heyecanlıydı. Bir daha mı denesek." Dedim şirin olduğunu umduğum bir gülümseme ile.

"Birazdan yapacaklarımız seni daha fazla heyecanlandıracak" dedi sinsi bir tebessüm ile.

"Ne yapacakmışız." Dedim gözlerimi kocaman açmış bir vaziyette.

"Önce bana burada ne aradığını söyleyeceksin. Daha sonra da heyecanlı kısıma geçeceğiz."

"Diyorsun"

"Diyorum"

"Peki anlatmaya başlıyorum.Şey oldu. Nasıl anlatsam... şimdi ben şey yapmak için şeye çıktım. Daha sonra biraz daha şey yapayım dedim. Şeyi şey yapıncada şeyler beni kovaladı. Bende şeylerden kurtulmak için buraya saklandım. Öyle işte." Kendimi bu saçma konuşmadan dolayı tebrik ettikten sonra Anıl'a baktım. Öylece durmuş bana bakıyordu.

YETİMHANE GÜLÜ VE PİS SERSERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin