Hayatıma hoşgeldin (Ölüme Giden Yol 2-)

158 6 0
                                    

Beni görünce İrem yanıma gelmişti. Sessiz kalmayı tercih ettim o an sadece. Tek bir kelime dahi çıkmıyordu ağzımdan. Kızgın bir o kadarda kırgındım ona karşı.
Yanıma gelince söylediği ilk şey;
"Biraz konuşabilirmiyiz" olmuştu. Ne söyleyeceğini merak etmiyor değildim. Tam bu düşüncemin üstüne "Sana herşeyi anlatacağım" demesi yerini bulmuştu. Tamam diyip okuldan çıktık. Okulun hemen karşısında olan parka gidip oturduk ve ağzından dökülmeye başladı kelimeler.
-"Sana herşeyi anlatacağım ama çok utanıyorum yüzüne dahi bakacak yüzüm yok" demişti kafası yere eğik şekilde.
"Anlat" dedim sadece. Başlamıştı bir bir anlatmaya.
-"Sana bunları yaptığım ve yaşattığım için öncelikle senden çok özür dilerim. Beraber geçirmiş olduğumuz 4 seneye nasıl kıydım bilmiyorum ama hayatıma bir başkasını aldım. Yapmamam gereken birşeydi bu hele ki senin gibi birine. Kendimden ve yaptıklarımdan çok utanıyorum. Kimsenin senin gibi güzel ve temiz sevemeyeceğini bir başkası tarafından anladım ben. Diğer erkeklerden çok daha farklısın. Sana geri dön diyemem ama ne olur arkadaş olarak devam edelim en azından. Senin için bu okula ve bu üniversiteye geldim. Ona söyledi diye kızma çok yalvardım Anıldan öğrendim üniversite tercih listeni. Bende aynısını yaptım. Affet beni"
Demişti gözlerinden süzülen yaşlarla. O an bir çok şeyi sormak istedim ona. Neden, ne zamandan beri başkası vardı gibi. Ama sormak dahi istemiyodum. Gözlerinden süzülen damlalarada kıyamıyordum onu o halde görmek üzüyordu beni. Bana yapılmaması gereken bir şey yapmıştı. Bunun affı olmaz onu hayatıma alamazdım bir daha. Ne kadar sevmiş olsam, ne kadar süre beraber olsak da yaptığı ağır birşeydi benim için. Döktüğü gözyaşlarının samimiyetine inandığımdan ve o halde onu görüp içimin acımış olmasından en azından arkadaş olarabiliriz diye düşündüm. Bunda başarılı olup arkadaşlığı sürdürebilecekmiydik bilmiyorum. Beni sevdiğini söylüyordu defalarca.
Ömer ve Anıl da affetmem ve ona bir şans vermemden yanaydılar. İrem farklı birisiydi nasıl böyle birşey yapmıştı onlarda inanamamıştı. Belki gerçekten şans vermem gerekiyordu ama bunu yapamayacaktım sanırım.
Bir daha geçmişi konuşmamak ve eski defteri kapatmak üzere yeni bir başlangıç yapmıştık ''Arkadaş'' olarak. O benim ilkimdi sonuçta. Bana bir çok güzel duyguyu yaşatan da oydu ilk duyguları tatdığım kızda oydu.

Üniversitenin ilk haftası bitmişti. Klasik bir hafta olmuştu. Hocalarla tanışma faslı ve ilerde iş gereği sorulan boy ve kilolar. Ben boyuma göre bir hayli zayıftım. 1.78 boy ve 60 kilo. Çok zayıf ve inceydim.

Farklıydı üniversite ortamı. Birde özel olduğu için egolu tipler vardı oldukça.

Aynı sınıfta olduğumuz bir kız vardı adını bilmiyordum henüz. Minyon bir suratı vardı çok tatlıydı.
Derste sürekli onu izliyordum farkında olmadan onda buluyordum kendimi. Gerçekten masum ve tatlı kızdı. Benim sahip olabileceğim bir kız değildi açıkcası. Bayağı fark vardı aramızda. O çok güzeldi ve biraz daha elit olarak adlandırılan erkeklere bakacak bir kız olduğunu düşünüyordum. Kızların genel olarak baktığı şey yani. Yakışıklı ve kaslı tipler...
Günler aynı şekilde geçiyordu. İrem ile gidip geliyorduk okula. Yol 5 saat sürdüğü için çok fazla yoruluyorduk.
Evlerimiz yakındı İrem'le 15 dakika mesafe vardı otobüsle. Güzel bir yol arkadaşlığımız vardı. Okulda da beraber zaman geçiriyorduk. Gruplaşma bir hayli fazlaydı sınıfta. Kalabalık tek bir sınıftık 70 kişi kadar. Uzaktık oldukça herkesle. Biz bize yetiyorduk doğrusu İrem'le. Geçmişi dile getirmiyorduk hiç. İyi bir arkadaştık bana göre. Onun hala bana karşı olan hislerini biliyordum. Seviyordu.

Bir gün okulda tesadüfen ismini öğrenmiştim onun. Dersteyken hoca seslenmişti elindeki listeden bakarak ''Eylül kim'' diye. Eylüldü ismi. Öğrenmiştim nihayetinde.

Yine bir tanışma faslında sıra ona gelmişti. Boyu kısa olduğu için hosteslik pek uygun meslek değildi ona sanki. Boyunu sınıf ortamında hocaya söylediğinde istemsiz ve aniden bir kelime çıkmıştı ağzımdan.
''İlk 6 ay anne sütü çok önemli'' diyerek. Alay etmek istememiştim asla. İnsanlarla dalga geçen birisi değildim. Kendimiz dört dörtlük değilken birde. Bazıları dediğimi duymuş gülmüşlerdi. Allah dan o duymamıştı. Nasıl böyle bir şey söyledim gerçekten bilmiyorum. Utangaç ve böyle ortamlarda sessiz olan ben.

Ertesi gün sabah 9 da dersimiz vardı. Biz 5 de uyanıp 6 da yola çıkıyorduk İrem'le. Malum uzak bir okul yolu ve İstanbul trafiği epey zorluyordu bizi.

Okula ulaştığımızda hemen girişte dışarıda oturuyordu tek başına. Arkadaşı yoktu henüz belli ki. İrem de anlıyordu artık sanki Eylüle karşı olan hislerimi yavaş yavaş. Belli ediyordum sanırım. Yada beni İrem çok iyi tanıdığı için hemen anlıyordu her şeyi.

Vize dönemine kadar hiçbir şekilde Eylül ile konuşmadık yüz yüze. İkinci bir İrem senaryosu vardı. Konuşmaya ''naber'' demeye bile cesaret bulamazdım ona karşı. Çok güzel ve çekici bir kızdı. Umudum yoktu asla ona karşı. Biliyordum çünkü benim gibi biriyle beraber olacak bir kız olmadığını.

Her gün adeta okula onu görmek için geliyordum o kadar yolu. Uzaktan yaşıyordum ona olan aşkımı. İrem'den sonra ilk kez birisine karşı hoşlandığımı fark etmiştim.

O zamanlar Eylül, Ekim ayı gibiydi. Twitter da zaman geçirmeyi severdim çoğunlukla. O zamanlar bir kız Dm atmıştı bana. Adı Hilaldi. Henüz 17 yaşında ygs sınavına hazırlanan birisi. Okuldaydım ve havacılık dersindeydim. Pilot olmak istediğini ve bunun şartlarını bilip bilmediğimi sormuştu bana kibar bir yaklaşımla. F-16 pilotu olmak istiyordu. Dersin içinde bulunduğumuz hoca da bir zamanlar Askariye de pilotluk yapmış birisiydi. Soruyu sorabileceğim en doğru kişiydi.
Nereden bilebilirdim ki sadece bu sorusuyla beni öldürecek kişinin Hilal olacağını.
Bunun ne demek olduğunu, ne demek istediğimi ilerleyen sayfalarda anlayacaksınız en acı şekilde.


İntihardan önce ki son mektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin