Okulu ektiğimiz için okul çıkış saatinde okulda olmamız gerekiyordu. İrem servisle gidiyordu çünkü eve. Güzel geçen bir günü daha geride bırakmıştık. Güzel geçmemesi için hiçbir sebep de yoktu. Lapa lapa yağan kar ve sevdiğim insanın yanımda olması. Bundan daha güzel ne olabilirdi ki?
İlk kez yaşıyordum bu güzel duyguları. Her zaman böyle kaçamaklar yapamıyorduk. İrem'in ailesinden dolayı. Hafta sonları, Sömestr tatili hatta 3 aylık yaz tatilinde bile görüşemiyorduk. Bi bahane bulunurdu elbet dediğinizi duyar gibiyim. Aklınıza gelebilecek yada gelemeyecek her türlü fırsatı değerlendirmek istiyorduk ama olmuyordu. Birbirimizi sadece okulun 10'ar dakikalık 6 tenefüsünde görüyorduk. Seven insana bu bile yeterdi, yetiyordu. Aynı şehirdeydik sonuçta. Aynı şehirde nefes alıyorduk. Ne ilişkiler var oysa. Aralarda olan yüzlere kilometre mesafe. Farklı şehirde hatta farklı ülkelerde olanlar var. Ne önemi var mesafelerin. Bir biri için adanmış 2 kalp ve karşılıklı güven hepsinin üstesinden gelebilir. Özlem dışında tabi. Özlem bambaşka bir şeydir. Onu görmek için nelerden vazgeçmez, neleri vermezsiniz oysa. Ama özlemek sevgiyi arttırır her zaman. Güzel bir şeydir bu bazen.
Her şey güzel gidiyordu İrem ile. Sadece okulda ki tenefüslerle olan görüşmelerimizden ibarette olsa her şey güzeldi. Onu mutlu olması için bir sürü hediyeler alıyor süprizler hazırlıyordum.
Bir kere içinde toz olan ilaç kapsüllerini açıp içine notlar koymuştum mesela. Değişik şeyler bulmak da üstüme yoktur.
Hediyelerden çok daha mutlu eden bir şey vardı onu. Yanında olmam ve elini tutmam. Sanki dünyaları ayaklarının altına sermişcesine mutlu oluyordu. Çok başka bir kızdı o. Çevremdeki herkes tarafından takdir edilesi bir kızdı hemde. Şanslıydım ona sahip olduğum için. Şanslıymışım demeliyim yada. Bunu 4 sene sonra anlamıştım. Hak etmediğim şeyler yaşatan birisi olmuştu hayatımda. İrem'in değerini çok daha iyi anlamıştım.Çabuk geçiyordu günler. Bir o kadarda güzel. Onunla güzel. Zamanımı, günlerimi güzel yapan oydu. 10. sınıfında sonuna geliyorduk artık. 9. sınıfta da olduğu gibi yine Dil Anlatım dersinden yaz dönemi sorumluluk sınavlarına kalmıştım. İrem'de kalmıştı. En büyük ortak özelliğimiz tembelliğimizdi sanırım. Ama yazın onunla sınava girecekti. İlk defa tembelliğime sevinmiştim resmen.
Sınav günü İrem'in ailesi dışarıda beklediğinden sadece sınav sınıfında görebilecektik birbirimizi. Belki sınav sonrası 2-3 dakika konuşarak koca bir 3 ay'a özlem dolu girecektik. Öylede olmuştu. Sınav esnasında bir çok defa göz göze geldik. Sınavı en erken bitiren de bizdik hatta. Sırf daha fazla birbirimizi görelim diye çabucak bitirmiştik sınavı.
O günden sonra yaz tatili bitene kadar bir daha görüşemedik. Sadece telefonda konuşup ara sıra görüntülü konuşuyorduk. Birbirimizi göremediğimiz için sürekli tartışmalar yaşanmaya başlıyordu hatta ayrılık konuları bile açılmaya başlamıştı. Sık sık yaşanıyordu bu ama haksız olsa dahi İrem her seferinde alttan alıyordu. Gerçekten çok seviyordu beni. Mükemmel bir insandı o.
İnsanların değerinin kaybedince anlaşıldığını gerçekten daha iyi anlatmıştım. Bunun ne demek olduğunu İrem sayesinde öğrenmiştim.Birçok hayaller kuruyorduk. Evliliği bile.
Rizeliydi İrem. Karadeniz kızı olduğu için belki bir Karadeniz düğünü hiç de fena olmazdı. Güzel hayallerdi bunlar. Gerçekleşmesi güzel hayaller.
Ama birçok kişinin gibi yaşantısında olduğu gibi hayaller, sadece hayalden ibaret kaldı. Bunlara sebep olanda bendim. Onu üzen. Kendimi ölüme sürükleyen yine kendim olmuştum. Hayalde hesapta olmayan birçok şey sebep oldu buna.
Bir başkası...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntihardan önce ki son mektup
RomanceÖnce hayaller yıkıldı sonra umutlar. Enkaz altındayım şimdi. Hayalini beraber kurduğumuz şeyler bir bir yıkıldı üstüme gitmenle. Önce hayaller, sonra umutlar. Sadece ben kaldım altında. Sen kaçıp kurtardın kendini geriye bile bakmadan.. Hiç bir şey...