Boston...

30 22 0
                                    


Ertesi sabah günün ilk ışıklarıyla açtı gözlerini. Uzandığı yerden başını hafifçe kaldırarak Thomas'a doğru baktı. Kanepesinde, üstü açık, boylu boyunca uzanmış uyuyordu. Tableti kanepenin hemen yanında, yerdeki halının üzerinde duruyordu. Gece yaşadığı kâbusu ve uyumadan öz önce Thomas'ın "araştırma yaparım" dediğini hatırladı.

Kendisini son derece yorgun hissediyordu. Üstünden kamyon geçmiş gibiydi. Başı ağrıyor, kolları sızlıyordu. Saatine baktı, 8'e geliyordu. Okula gitmekle gitmemek arasında gidip geldi bir süre. Pen-cerenin önünde bir iki defa esnedikten ve tembel tembel dışarıyı seyrettikten sonra lavaboya gitmek istedi, ancak korkuyordu. "En iyisi Thomas'ı uyandırmak" diyerek hafifçe dürttü.

"Günaydın." dedi Thomas, "Umarım iyi uyumuşsundur. Kendini nasıl hissediyorsun?"

"Yorgun ve de korkmuş."

Thomas doğrulup oturdu.

"Haklısın, ama bir de şu açıdan düşün, eğer haklıysam yakında pek çok şeyi aydınlatacağız." dedi.

"Umarım haklısındır, yalnız, bu gece olanlardan kimseye bahsetmeyelim, özellikle de Deff''e, endişelenmesini istemiyorum."

"Olur, sen nasıl istersen."

Bir iki dakika aralarında sessizlik oldu sonra Thomas, Nathan'a dün gece yaşadıklarını bir nebze olsun unutturabilmek için, konuyu değiştirmek istedi.

"Kahvaltıya inelim mi?" diye sordu.

"Önce bir kendimize gelelim, sonra ineriz." dedi Nathan.

Çok geçmeden yeni gün için ikisi de hazırdı. Tabletlerini sırt çantalarına koyarak odadan çıktılar. Mutfakta bir iki şey atıştırdıktan sonra "Senin arabayla gidelim, kendimi pek iyi hissetmiyorum." deyince Thomas'ın Audi'sine bildiler.

Son derece güzel bir sonbahar sabahıydı. Ağaçların yapraklarında ve bahçedeki çimlerin üzerinde akşamdan kalma çiğ taneleri duruyordu. Oksijen yüklü havayı bir süre içlerine çektiler. Thomas ne-dendir bilmiyordu, bu mevsimi seviyordu. Washington Meydanı'nın batı ucundan geçerek güneye yöneldiler. Yolun solundaki ağaçlardan dökülen sarı turuncu yapraklar son derece güzel bir gö-rüntü oluşturuyordu.

Bastonlu bir teyzenin yaya geçidinden geçmesini beklerken, gece yaptığı araştırmadan bahsetti. Re-simlerini çektikleri sembollerin, Pentagram adı verilen beş köşeli yıldızın köşelerindeki beş elementi temsil ettiğini, cadıların tarihi geçmişi hakkında öğrendiklerine göre, "cadılığın" şifa dağıtan kadınların kilise tarafından din düşmanı ilan edilmesiyle başladığını anlattı. Konuyla ilgili bir uzmanın görüşüne başvurmanın yararlı olabileceğini söyledi.

Nathan, koltuğuna oturmuş Thomas'ın anlattıklarını sakince dinliyordu. "Sanırım haklısın, bir teologla ya da her neyse işte bir uzmanla görüşmemiz faydalı olabilir." diye karşılık verdi.

Thomas caddenin sağında bir kafenin önünde aniden durdu. "Aslına bakarsan hiç derse giresim gelmiyor, şu bahsettiğin uzmanı bulmaya ne dersin?" diye sordu.

"Doğrusunu söylemek gerekirse ben de aynı fikirdeyim, ama buralarda öyle bir uzman olduğunu zannetmiyorum."

Thomas:

"Gece bu konuyu da araştırdım, Bostan'da ünlü bir Teoloji Enstitüsü var, aradığımız uzmanı ve sorularımızın cevaplarını orada bulabileceğimizi düşünüyorum." dedi.

"Öyleyse Boston'a gidiyoruz."

İlk günden okulu kıracaklardı. Önce otomobili bir benzin istasyonuna çekip biraz yakıt aldılar, ardından Boston'un yolunu tuttular.

Derin Karanlık   ( Kitap oldu )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin