"Baba, ben Nathan, kusura bakma duştaydım, duymamışım."
"Nathan, oğlum, bunu nasıl söyleyeceğim bilemiyorum, ama bilmek isteyeceğini düşündüm. Dün gece, nasıl oldu bilmiyorum, biz uyurken Marry ortadan kaybolmuş..."
Nathan, ilkin duyduklarına inanamadı. Dünya ile irtibatı kopmuştu. Bir an içinden bir parçanın koptuğunu odanın etrafında döndüğünü hissetti. Babasının söylediği son cümle aklında yankılanıp duruyordu: "Marry ortadan kaybolmuş... Marry ortadan kaybolmuş..."
Neden sonra kendine gelir gibi oldu:
"Baba, bu bir şaka mı? Bir çocuk durup dururken nasıl kaybolur?"
"Keşke şaka olsa, biz de bir anlam veremedik. Annen gece üstünü örtmek için Marry'nın odasına gitmişti, içeri girdiğinde Marry'nin yatağında olmadığını fark etmiş. Bütün gece evin içini didik didik ettik, bodruma, havalandırma boşluğuna, çatı katına, aklımıza gelen her yere baktık. Hiçbir iz bulamadık. Kamera kayıtlarını defalarca izledik, en ufak bir ize rastlamadık. Bir anlam veremiyorum, Marry sanki buhar olup uçmuş..."
"Aklım almıyor baba! Böyle bir şey nasıl olabilir? Bunun mutlaka mantıklı bir açıklaması olmalı."
"Bizim de aklımız almıyor. Dün gece polisleri aradım, hemen geldiler, evin her tarafını aradılar, bahçeyi uzun uzun incelediler, bizi Marry'ye götürecek bir ipucu aradılar, ancak en ufak bir ize rastlamadılar. Yalnız, Marry'nın odasında inceleme yapan polis memurlarından biri Marry'nin çizdiği resimlerde ilginç bir ayrıntıyı fark etti."
"İlginç bir ayrıntı derken?"
"Pek önemli bir ayrıntı değil aslında, hatta ilgisi olduğunu da düşünmüyorum. Memur, resimlerde son derece ürkütücü detaylar olduğunu söyledi. Birçok resminde Marry cadıları resmetmiş, aynadan bakan cadıları, evin üzerinde süpürgeye binmiş uçan cadıları, pencereden içeriyi gözetleyen cadıları..."
"Cadılar" sözcüğünü duyan Nathan, olduğu yerde donakalmıştı. Geçen gece gördüğü kâbusu, Marry'nin "Ben kaybolacağım, beni bulacaksın" sözlerini hatırladı. Artık ne yapacağını biliyordu.
"Annem nasıl, iyi mi?" diye sordu.
"Yukarıda yatak odasında, yatıştırıcı verdim dinleniyor."
"Sen ne yaptın, küçük bir daire bulmuşsun dedi annen."
"Evet baba, Washington Meydanı'nın hemen yanında, Park Otel'de kalıyorum. Tek odalı, küçük bir daire... Gelmemi ister misin? Yapabileceğim bir şeyler vardır mutlaka."
"Gerek yok, zaten yapılacak bir şey de yok, bütün emniyet teşkilâtı bu olayı soruşturuyor, FBI'daki arkadaşım Donald'dan yardım istedim, bu sabah bir ekip yolladığını söyledi, bir iki saat içinde gelmiş olurlar, ben gelişmelerden seni haberdar ederim."
"Tamam baba, sabırsızlıkla bekleyeceğim, şimdilik kendinize iyi bakın."
Nathan "cadı" sözünü duyunca ne yapması gerektiğini anlamıştı. Bir an önce Thomas'la konuşmalıydı.
Az sonra Thomas banyodan çıkmıştı, Nathan'ın deliye dönmüş bir şekilde, odanın içinde bir aşağı bir yukarı dolandığını görünce endişelenmişti:
"Nathan, dostum iyi misin?"
Nathan bir yandan odanın içinde dolanmaya devam diyor, diğer yandan kendi kendine söyleniyor-du: "Ben kaybolacağım, beni bulacaksın." "Ben kaybolacağım beni bulacaksın..." Sonra aniden durdu ve Thomas'a "Az önce babamla görüştüm, bana, dün gece Marry'nin odasında uyurken ortadan kaybolduğunu söyledi. Annem gecenin bir yarısı üstünü örtmeye gittiğinde Marry'nin odasında olmadığını fark etmiş." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Karanlık ( Kitap oldu )
FantasyFantastik Korku Romanı, Gençler bu hikaye tam da sizler için, soluksuz okuyacak devamını sabırsızlıkla bekleyeceksiniz... Bir gece en derin uykularınızı uyurken, kendinizi dipsiz bir karanlıkta bulabilirsiniz... Gözlerinizi açtığınızda gördüğünüz s...