Çocuklar

17 19 0
                                    


Thomas oturduğu yerden aşağıya indi. Şimdi kendisini daha iyi hissediyordu. Kollarına ve ayaklarına yeteri kadar güç gelmişti. "Artık yürüyebilirim sanırım." diyerek birkaç adım attı. Nathan bıçağı Thomas'a uzattı:

"Kullanabilecek misin?" diye sordu.

Thomas çelik bıçağı sol eliyle kavradı:

"Evet, kesinlikle, emin olabilirsin." dedi ve hep birlikte dışarı çıktılar. Kapıyı dışarıdan sürgülemeyi de unutmadılar.

Nathan, el fenerini Thomas'a uzatarak belinden çıkardığı silahı eline aldı. Şarjörünü çıkarıp kontrol etti. Doluydu. Silahı tekrar yerine koyarak feneri istedi. Harekete geçmeden önce koridorun her iki tarafını da kontrol etti. Her iki taraf da karanlıktı.

Kararsızdı, geri mi dönse, yukarı mı çıksaydı bilemedi. Geri dönerse su altı mağarasını geçemeyeceklerdi. Yanlarında Marry varken bunu yapamazlardı. O halde koridor boyunca ilerlemekten başka çareleri yoktu.

"Hangi tarafa gidelim?" diye sordu.

"Hiçbir fikrim yok, sen söyle!" dedi Thomas.

"Kaçtığımızı anlamaları uzun sürmez, bir an önce çıkışı bulmamız lazım, ama doğrusunu istersen çıkış hangi tarafta bilmiyorum. Koridorun aşağısında bir su altı mağarası var, karşıya geçmek mümkün olsaydı buradan çıkabilirdik, ancak Marry'yle bunu yapamayız. Devam etmekten başka şansımız yok. "

Bir süre koridor boyunca yürüdüler. Koridor onları hafif meyille yukarı doğru çıkarıyordu. Az sonra bir yol ayrımına ulaşmışlardı. Soldaki aynı meyille yukarı doğru devam ediyor, sağdaki kıvrılarak dönüyordu. Kısa bir süre hangi tarafa gideceklerini bilemeden beklediler.

"Acıktım." dedi Marry ağlamaklı bir sesle.

Nathan, Marry'nin önünde diz çökmüş, gözlerindeki yaşları siliyordu.

"Az kaldı bir tanem dayan!" diyerek kardeşini teselli etti.

Thomas "Sessiz olun bir ses var, siz de duydunuz mu?" diye sordu.

"Neyi duyduk mu?" diye soruya soruyla karşılık verdi Nathan.

"Sanki birileri konuşuyordu."

Nathan feneri söndürdü. Kulak kabartıp sesin geldiği koridoru dinledi. Thomas haklıydı, bir ses vardı ve gittikçe yaklaşıyordu.

"Sessiz olun!" dedi, "Saklanmamız gerek."

Ses şimdi daha da yakından geliyordu. Bir an panik oldular, durdukları köşeden sola dönerek sırtlarını duvara dayadılar. Bekleyeceklerdi.

Dakikalar süren birkaç saniye sonra ayak sesleri kesildi. Bir kadının tedirgin sesi duyuldu.

"Birileri eğer geçidi bulduysa, başkaları da bulabilir."

"Haklısın bir an önce geçidi kapamalıyız." dedi diğeri.

Nathan, "Bunlar cadılar olmalı!" diye düşündü. Elindeki silahın emniyetini kontrol etti, açıktı. Duvara biraz daha yaklaşıp hareketsiz bir şekilde beklemeye başladı. Kararını vermişti ikisini de cehenneme gönderecekti. Sonra Profesör Ward'ın söylediklerini hatırladı. "Onları ancak başlarını keserek öldürebilirsiniz." Silahın emniyetini sessizce indirerek, hemen arkasındaki Thomas'ın eline tutuşturdu. "Bıçağı ver!" diye fısıldadı. Bir yolunu bulup üzerlerine çullanacak ve boyunlarını kesecekti.

Az sonra iki kadın gaz lambasının ışığında önlerinden geçiyordu. Nathan bir an tereddüt etti. Ya saldırıya geçecek ya da bekleyecekti. Bıçağı sıkıca tuttu, başka çaresi yoktu, hızlı olmak zorundaydı. Cadılar ne olduğunu anlamadan işi bitirmeliydi. Birkaç adım atıp arkadaki kadına yaklaştı. Sol eliyle başının üst tarafından tutup boğazını boylu boyunca kesti. Kan yoktu. Yere düştüğünde yeşil bir dumana dönüşüp ortadan kayboldu.

Derin Karanlık   ( Kitap oldu )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin