Ajan Ferguson açıklığa ulaştığında girişteki mağaraya benzer bir aydınlıkla karşılaştı. Su birikintisinin hemen ilerisinde, sarı, beyaz ve kırmızı ışıklar saçan mantarlar vardı. Aydınlık, açıklığı bütün ayrıntılarıyla görmeleri için yeterliydi. Önlerinde, az ileride bir insanın rahatlıkla yürüyebileceği yükseklikte bir mağara vardı. Doğal bir oluşum gibi duruyordu. Sağ tarafta hafifçe yukarıya tırmanan bir patika görünüyordu. Yerdeki ayak izleri bu yolun sıklıkla kullanıldığını gösteriyordu.
Eğildi ve yerdeki işaretleri inceledi. Karışık izler vardı. Islak, koyu renkli kumlar üzerinde birilerinin sürüklenerek götürüldüğünü gösteren işaretlerdi bunlar.
"Hepiniz gözünüzü dört açın. Son derece dikkatli bir şekilde mağaranın girişine doğru ilerliyoruz, ellerinizi tetikten ayırmayın, her an bir sürprizle karşılaşabiliriz. Onları gördüğünüzde ateş etmekten çekinmeyin!" diyerek ilk adımı attı.
Ekip tek sıra halinde, takip mesafesini son derece yakın tutarak mağara boyunca ilerliyordu. Ajan Ferguson ve John en geriden geliyorlardı. Bir süre sonra birkaç basamaktan oluşan bir merdivenle karşılaştılar. Merdivenlerden çıkınca insan eliyle yapıldığı ilk bakışta belli olmayan bir hol çıktı karşılarına. Gürültü yapmadan devam ettiler. Köşeyi döndüklerinde öndeki ajan soldaki kapıyı işaret etti. Kapısı yarıya kadar açıktı. Ajanlardan biri hemen kapının diğer tarafına geçerek mevzilendi, diğeri dikkatli bir şekilde içeriye giriş yaptı. Kimse yoktu. Alçak tavanlı, kare forumlu bir odaydı. Daha çok zindana benziyordu. Kapının tam karşısında, duvardaki nişler ve odanın yan duvarlarındaki zincir halkalar dikkatlerden kaçmadı. Ortada, yerden bir metre kadar yüksekte, dikdörtgen forumlu masa görünümlü bir yükselti vardı. Muntazam oyularak yapılmış, yerden bir metre kadar yükselen dikdörtgen forumlu bir masaydı bu.
Ajanlardan biri kaidenin üzerini dikkatlice inceledi. Kurumuş kan izleri vardı.
Ferguson havayı kokladı. "Bu kokuyu siz de alıyorsunuz değil mi? Havada gazyağı kokusu var."
"Evet, alabiliyorum!" dedi ajanlardan diğeri. "Bizden önce birileri girmiş olmalı."
Bütün işaretler doğru yolda olduklarını gösteriyordu. Bu da daha dikkatli olmaları anlamına geliyordu. Odanın incelenmesi bittikten sonra, yokuş yukarı yürümeye devam ettiler. Az ileride koridorun ikiye ayrıldığı yol ayrımına geldiler. Havada kesif bir gazyağı kokusu vardı. Öndeki ajan eğilip baktı. Yerde cam parçaları vardı. Dokundu. Sıcaktı.
Sağ kol üzerindeki, kıvrılarak dönen koridor boyunca ilerlerken başka bir kapıyla karşılaştılar. Dışarıdan sürgülenerek kapatılmıştı. İçeriden son derece pis bir koku geliyordu. "Dışkı kokusu gibi..." dedi ajanlardan biri.
John:
"Kapı dışarıdan sürgülendiğine göre, içeride önemli şeyler olmalı." dedi.
Bir süre kulak verip dinlediler. Yere sürtülen zincir sesleri ve iniltiye benzer sesler duydular.
"Açalım!" dedi, Ajan Ferguson.
Görüntü korkunçtu. Duvarlardaki demir halkalara, kalın iplerle bağlanmış beş altı yaşlarında çocuklar vardı. Ajanlar, namlularını indirip kontrol ettiler. 7 çocuk vardı, hepsi de yaşıyordu. Aç ve susuz kaldıkları için baygın düşmüşlerdi.
Ferguson:
"Bu çocukların tıbbî yardıma ihtiyacı var. Bir an önce buradan çıkarmamız lazım, berbat görünüyorlar." diyerek ajanlardan birisine çocuklara su vermesini söyledi. Yarı baygın durumdaki çocuklar güçlükle verilen suyu içebildiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Karanlık ( Kitap oldu )
FantasyFantastik Korku Romanı, Gençler bu hikaye tam da sizler için, soluksuz okuyacak devamını sabırsızlıkla bekleyeceksiniz... Bir gece en derin uykularınızı uyurken, kendinizi dipsiz bir karanlıkta bulabilirsiniz... Gözlerinizi açtığınızda gördüğünüz s...