Seni düşünmek güzel şey,umutlu şey
Dünya'nın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey,
Fakat artık umut yetmiyor banaBen artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum....
NİSAN(YÜZBAŞI)
Yakalamışdım aşkı ne gelecek ne geçecek bilemezken başımdan aslındsa teorik olarak tos pembeydi hayatım. Ama içimin yangını vardı geçmeyen bir kor gibi özlemek ;insana asıl ağır gelen şeydi hayatımda, babamı özlüyordum, çocukluğumu özlüyordum. Şimdi geriye bakdığımda kalan tek şey Mert'di annem bile beni bırakıp yurtdışına gitmişken o bırakmadı beni o benim geçmişimden kalan tek hediyemdi. O benim artık hediyem değil hayatım, aşkım ,kalbimdi herşey bu kadar ani olmuşken ben yıllardır kardeşim dediğim bu adama aşık olmuşdum ben bile kendime inanamayarak. Vestiyere doğru ilerkerken belimde hissetdiğim el ile kasılmadım değil doğrusu . offff yine aynı şeyi yapıyordu işte sırtımı göğüsüne yaslayarak beni kendine çekdi. Sigaranın o kokusu burnuma hiç bu kadar cezbedici gelmemişdi doğrusu boynumda hissettiğim nefesi beni benden almaya yetmişdi O sesini kulaklarımda duymak için can attığım adam konuşdu
"Çabuk gel"
Offf sen bana öyle de ben jet hızıyla hazırlanırım be
"Tamam "
Sakalları boynuma batıyordu başka zaman olsa ondan çokdan ayrılmış dım ama şimdi bu acı değil zevk veriyordu boynuma. Dudaklarını boynumda hissetiğimde nöronlarım iflas bayrağını çekmiş ölüyorlardı hatrı sayılır bir öpücük kondurdu boynuma git Nisan git yoksa öleceksin bu insafsızın kollarında. Kollarından hızlı kurtularak kapının kolunu çevirdim ve dışarı çıkdım. Mert'e bakmak için arkamı döndüğümde kapıya yanağını yaslamış beni süzüyordu
"Çabuk gel kirpi daha kahvaltı yapıcaz "
Başımı olumlu anlamda sallayarak asansöre doğru ilerledim aslında bir kat için asansöre binmek saçmalıkdı ama ben seviyordum işte. Bizim kata geldiğinde asansörün boş olmadığını gördüm Oktay'dı bu
"Oooo bakıyorum barışmışsınız "
Evet doğru biz küçükkende böyleydik aslında kavga eder sonra hemen barışırdık
"Hı.... Öyle oldu. Hem sen neden öyle aniden gittin?"
Biraz duraksadıkdan sonra asansör benim katıma geldi kapı açıldı ama konuşmamız bölünmesin diye inmedim
"İşim çıkdı ya önemli bi şey değil"
"Gecenin bi vakti önemli bi şey olmaması ilginç "
Nefes aldıkdan sonra tekrar gözlerimin içine bakdı
"Senin de Mert ile barışman ilginç"
"Hıı....."
"Ney hıı? Nisan bak sana istemediğin bir şey yapdıysa..."
Yuh ne şaçmalıyodu ya o artık benim sevgilimdi sana ne. Tabi ona öyle bir şey söylemedim
"Saçmalama Oktay o benim kade……… ııı şey kardeşim yani "
Sırıtark yüzüme bakdı
"Bu devirde kardeşine bile güvenmiyiceksin "
"Saçmalama hadi neyse gittim ben görüşürüz "
"Hoşçakal"
Bu Oktay kişisi fazla kuşkucuydu sanırım. Elimdeki çelik anahtar ile kapımın kilidini açtım
"Ohhh......be evim evim güzel evim"
Koşarak yatak odama girdim ve kendimi sırt üstü yatağa attım. Birkaç dakika sonra banyoma girerek küvetli jakuzimin suyunu ayarladım aynalı dolapın altından meşhur aynamı çıkartarak kırmızı pufun üstüne oturdum
"Yüzbaşı Nisan KOREL "
Sırıtarak aynadaki yansımama bakdım cidden artık 29' dum yaşlanmaya başlıyordum. Bu bordolular ile uğraşmakdan sıkılmadım değil doğrusu, aynayı eski yerine tekrar koyarak üzerimdeki Mert'in şortunu ve rambo atletimi çıkarttım iç çamaşırlarımdan da kurtularak ılık suya kendimi verdim. Elime kontrol kumandasını alarak minik lcd televizyonumu açdım. Normalde çok fazla televizyon izleyen birisi değildim ama banyoda canım sıkıldığından ufak bir televizyon yaptırmışdım.…tamam kabul ediyorum saçma ama umrumda bile değil bu. Kazadan dolayı hala omurgalarımda halsizlik vardı bunu anlamışdım sanırım hissetmekde böyle bir şeydi işte. Biraz daha tvye bakdıkdan sonra ondanda sıkılmışdım duş bölümünü açarak üzerimdeki köpüklerden arındım ve bornozuma sarılarak ürperen bedenimi azda olsa ısıtmaya çalışdım. Odama geçerek artık giy beni diye bağıran formalarıma bakdım seviyordum bu yeşilleri en çokda kanla birleşdiğindeki o abanoz rengini. Çamaşırlarımı giyinerek üzerine formalarımı geçirdim fazla dar değildi alt formam üstde fazla büyük değildi telefonuma gelen mesaj sesi ile kendimi incelemeyi bırakdım mesaj:Mert
-kirpi geliyomusun geliyim mi yardıma :))))
Ama deme öyle komutan sen iste ben sana uçarım be
-saçımı kurutup geliyorum komutan ;))
Tam telefonu elimden bırakacakken yeni bir mesaj daha
-gel gel burdada var o makineden ,burada yap saçlarını.
-offff tamam ya
Tı buna laf anlatılmazdı bordo beremi ve güneş gözlüklerimide alarak evimden çıkdım yine ve yine acaba bir sonraki girişim nasıl olacakdı??
Mert'in kapıyı açma sesini duyunca dahada hızlandı ayaklarım heycanlanıyomuydum ben ????
Mert kapıda bana bakarken bir kez daha anlamışdım onu, gözlerini bana uzaydan gelen bi yartıkmışım gibi bakıyordu elime uzattığı anahtar ile buğulu gözlerinden aldım gözlerimi
"Al bu anahtar senin"
Ne anahtarı ya?
"Ne anahtarı?"
Sırıtarak beni içeri çekti
"Sevgilinin evine kapıyı çalıp girmeyi düşünmüyosun heralde:))"
Ya da haklıydın sen baba bana hep derdin ya 'kızım etrafına bakarken gözünün önündekileri unutma diye' unutmadım bak belki yalan belki ihanet ile kuruldu bu sevda ama olsun az da olsa mutluluk var bu aşkda. Şimdi kum gibiydi sevdam suya değince ıslanan denize girince özgürlükden çıldıran. Sen öyle bak bana ben senin gözlerinde denizi unuturum be adam sen yeterki bak bana...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER CESURLARA GÜLER
Novela JuvenilKardeşliğin aşk ile birleşdiği ,nezih bir Bordo Bereli hikayesi. 29 yaşında olan Yüzbaşı Nisan Korel babasının şehit olmasından sonra kendine iki hedef belirler... Babası gibi yüzbaşı olmak Babası gibi şehit olmak. 1. hedefini gerçekleştirdi fakat...