29.BÖLÜM

187 23 8
                                    

Multimedia: Mert Aras Dikmen...

NİSAN(YÜZBAŞI)

Elinde ki kıyafetleri bana uzatan Mert'i iyice süzdüm. Konuşmayı başlatan ilk kişi yine ve yine O oldu.

"Sen duş al sonra odaya gel tamam mı kirpi?"

Kafamı olumlu anlamda salladım. Bana doğru iki adım atarak aramızda ki mesafeyi kapattı. İki elini de çeneme getirerek, o muhteşem dudaklarını alnım ile bütünleştirdi. Sağ elini saçlarımın arkasına yerleştirerek kafamı göğüsüne bastırdı.

"Çabuk ve dikkatli ol"

"Peki....."

Karşınızda şu meşhur 'peki'. Hani içinde milyonlarca kelime hatta cümle olan peki. Bazen söylemek istediğin o kadar şeyi saadece pekiye sığdırırsın ya. Bende öyle yaptım işte. Ona  ne kadar sarılmak, öpmek , dokunmak gelse de içimden. Hiçbirini yapmadan saadece peki dedim.
Sustum.
Sustu.

Çünkü konuşan birileri vardı içimiz de. Bizi en iyi anlatan kalplerimiz di. 
Arkasını dönerek banyodan çıktı. Küvete doğru yaklaşarak sıcak su musluğunu döndürdüm ve sıcacık su biraz sonra beni ısıtmak sureti ile akmaya başladı. Üzerimde ki asker yeşili t-shirt i çıkarttım. Daha sonra çömelerek yerlerin sıcak olup olmadığını kontrol ettim. İlginç ama yerler gerçekten sıcaktı. Pantolonumun düğmelerini yavaşça açarak bacaklarımdan sıyrılmasına izin verdim. Üzerimde ki siyah atleti de çıkartıp, çoraplarımdan da kurtuldum. Sanki üzerimden büyük bir yük kalkmış gibiydi. Lavabonun üzerinde ki aynaya doğru döndüm. Mavilerimin altı mosmordu. Saçlarım dolaşık ve dağınıktı. İki kolumu da lavabonun kenarlarına sabitlediğim anda sağ kolumda bir ağrı hissettim. Ama bu cılız bir ağrıydı. Sanki bir şey batmışta sonrasındaki ağrı gibiydi. Kolumu aynaya çevirerek kolumda ki iğne izini fark ettim. Pıhtılaşmış bir kan yumağı ile gözümü tırmaladı. Düştüğüm de ne olduğunu hatırlamıyodum. Saadece karanlık. Kendimi incelemekten sıyrılıp iç çamaşırlarımı da çıkarttım. Yavaşça kuvete doğru ilerleyerek tek hamlede içine girdim. Sıcak evet sıcak suyun tüm bedenimi ifşa etmesine izin verdim. Kolumu tekrar çevirip baktığımda hala kan pıhtısının olduğunu gördüm. Yaklaşık on beş dakika boyunca suyun zevkini çıkarttıktan sonra kendi evimde olmadığımı hatırladım ve anında tıkadığım gideri açarak durulandım. Kuvetten çıkar çıkmaz iç çamaşırlarımı, siyah eşhortmanı ve siyah rambo atletimi üzerime geçirdim. Saçlarımı havlu ile kurulayarak banyodan çıktım. Baştan üçüncü odaya girdiğimde Mert elinde laptop bir şeyler yazıyordu. Beni görünce işini bırakarak bana doğru yürümeye başladı.

"Çabuk çıktın"

"Kendi evim de değilim Mert"

Gülerek bana bakan adama bende aynı şekikde gülerek cevap verdim.

"Ne yapıyodun laptopta "

Elimden tutarak beni yatağa oturttu ve önümde diz çöktü.

"Kudret Albay rapor istedi de onu yazıyodum."

Olumlu anlamda başımı salladım

"Herkes nerede?"

"Saat gecenin ikisi kirpi, nerede olabilirler sence?"

Şaşırdım doğrusu kaç saat geçmişti böyle. Yataktan kalkarak beyaz eski pencereye doğru ilerledim. Siyah perdeyi aralayarak dışarıyı gözetledim ama ne mümkün kapkaranlık tı.

"Nisan hadi güzelim uyuman lazım"

Mert'e döndüğüm de çelişkili bir şekikde yüzüme bakıyordu.

"Bana ne oldu Mert?"

Yavaşça yanıma gelerek ellerimi tuttu.

"Bilmiyorum Nisan. İnan ki bilmiyorum!"

Mert'in bana sarılması ile ondan ayrılarak kolumu gösterdim.

"Kolumda iğne izi var.!!"

Mert anında tüm düşüncelerinden sıyrılarak koluma yöneldi.

"Bunu ne zaman fark ettin?"

"Duştayken......"

Şaşkınca yüzüme bakarken bir anda parladı.

"Hadi gel. "

"Nereye Mert gece gece."

"Düştüğün yer sakin şimdi, gidip bakalım belki bi şey buluruz.?"

"Mert gece gece en fazla çarptığım taşı bulabiliriz."

"Nisan bu işin içinde bir şey var. Ve bu seninle alakalı. Sence gece gündüz ne fark eder bana? "

Kafamı olumlu anlamda sallayarak sandalyenin yanında ki siyah botları giyindim.

"Tamam hadi gidip bi bakalım. Ama el feneri lazım"

Mert şaşkınca  beni izlerken arkasını dönerek çantadan iki tane fener çıkarttı.

"Bak yanımdan ayrılmak yok. Ben ne dersem o olacak"

"Ayyyy annem gibi başlama hadi gel"

Anından kapıya yaklaşınca kolumdan tuttu beni.

"Ne dedim ben?"

Elimi avuç içine alarak önden çıktı. Belindeki iki silahtan birini bana verdi. Okul dan çıktığımız anda hızlı ama dikkatli bir şekilkde yürümeye başladık. Yaklaşık otuz kırk metre yürüdükten sonra Mert yavaşça durdu ve bana döndü.

"Buralarda düştün. Fazla uzaklaşmadan etrafı arayabilirsin"

Elimde ki feneri açarak arkamı döndüm ve ne aradığımızı  bilmediğimiz şeyi aramaya başladım. Beş on dakika boyunca aradık. Mert'e baktığımda bir yandan bana bakıyor, bir yandan da etrafa bakıyordu.

Bir anda arkamdan bir ses geldi. Sanki.......sanki bir kuş sesiydi. Evet.....evet bu bir kuş sesiydi. Fenerimi arkama doğru tuttuğumda hiçbirşey yoktu. Bir kaç adım attım,ama yine bir şey yoktu. Birkaç adım daha, birkaç adım daha derken bir anda kafama geçirilen çuval ile kendimden geçtim. Ne bağırabildim, ne hareket edebildim. Neydi bu? Uyuşturucu falan mı?

Siz hiç son ramakta olduğunuzu hissetiniz mi? Sevdiğiniz den ayrılmak bu kadar acıyken asıl acının bedeninize işlediğini hissettiniz mi? Yaşamak  ağır bir bedelken kimdi bendimi sarsan???? Neydi bu çuval?
Tek açıklaması

Kaçırıldın Nisan!!!!!!!!!!!!!!

Üç nokta aşktır....
Her nokta gizli bir ahtır.....
Seviyorum deyip de haykıramamaktır....
Boğazda düğümlenen iki çift sözdür.....

Dilim lal, gönlüm melal, olduğu andır.....
Gözlerden süzülmeyen.......
İki damla gözyaşıdır.............
Hissedilen fakat bir türlü yazılamayandır.
Kelimelerin kifayetsiz....
Kaldığı andır.
Üç nokta bitmeyendir.......
Bitemeyendir.....................

Beğeni ve yorumlarınızın  hep benimle olması dileğiyle
    ................... SENA ŞANLI.....................

KADER CESURLARA GÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin