DAPHNE
Saat gece yarısını geçtiği için merdivenleri sessiz adımlarla çıkmaya çalışmıştım. Babam ya da daha kötüsü annem uyandığı takdirde açıklamam gereken bir kaç şey olacaktı. Gözlerimin kan çanağına dönmüş hali, dağılmış saçlarım ve akmış makyajım bunların başında geliyordu.
Merdiven basamaklarını başarıyla çıktıktan sonra kafamı uzatıp etrafa bir göz gezdirdim. Babamın çalışma odasına doğru baktığımda ışığın kapalı olduğunu gördüm. Ayağımdaki topukluları eğilip çıkarttım ve tek elime alıp yürümeye başladım. Yatak odasının önünden geçerken annemin uyanık olmaması içim dualar ediyordum içimden. Odamın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı sessizce açıp içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya dayayıp derin bir nefes aldım.
" Endişelenmeye başlamıştım efendim."
Mary'nin karanlıktan gelen sesiyle kapattığım gözlerimi aniden açıp yerimden sıçramıştım.
" Beni öldürmeye mi çalışıyorsun Mary?"
"Özür dilerim efendim. "
Elindeki kıyafetleri yatağımın üstüne koyup gaz lambasını yaktı. Yüzüme bakması ile ufak bir çığlık atması bir oldu.
"Efendim, size ne oldu böyle ?! " yanıma gelip telaşlı bir şekilde elleriyle yüzümü incelemeye koyuldu. Alt tarafı ağlamıştım.
Ah evet, bir de aynı gün içerisinde herkesin önünde kralla öpüşüp Charles'ın ufak bir öpücüğünde hemen zayıflık gösterip kendimi kaybetmiştim. Büyütülecek şeyler değildi.
Kimi kandırmaya çalıştığımı merak etmiyor değildim.
Mary'nin yatağın üzerine bıraktığı kıyafetleri aldım ve üstümü değiştireceğim yere doğru ilerlemeye başladım.
" Ben sadece kötü bir gece geçirdim Mary. Kötü bir geceydi. Çok kötü hem de. Üstümü değiştirmek istiyorum, o kadar yorgunum ki. Uyumak ve bu günü yaşanmamış saymak istiyorum. Böylece yarın sabah kalktığımda bu güne yen-"
"Ne olduğunu anlatmak ister misiniz?"
Umursamaz davranışım o kadar yapmacıktı ki, Mary'nin bana geceyi hatırlatan ilk cümlesi üzerine gözyaşlarım akıvermişti. Hani bahar gecelerinde güneş batınca ay çıkardı ya. Hayatımın baharında benim de beklediğim tam olarak buydu. Beni bu durumun içinden kurtarabilecek bir umut ışığı.
Teslim olurcasına elimdeki kıyafetlerin yere düşmesine izin verdim ve hızlı adımlarla Mary'nin yanına gidip boynuna sarıldım.
"Ah Mary. Keşke bana yardım edebilsen. Keşke beni bunların hepsinden kurtarabilsen. Ah bunu ne kadar isterdim. Keşke, keşke.." cümlenin sonuna doğru gözyaşlarım hızlanmış, sesim ise tamamen kısılmıştı. Mary'nin boynuna sarılmış gözyaşlarımı elbisesine akıtıyordum. Hıçkırıklarımı elbisesinde hapsetmeye çalışıyordum. Mary, o olmasaydı kendimi gerçek anlamda yalnız hissederdim. Etrafımda bunca insan varken sesimi duyan tek kişi oydu.
"Gelin, şöyle oturalım. Sakinleşin biraz. Sonra konuşabilirsiniz."
Beni yatağıma oturtup yüzüme yapışan saçlarımı düzeltti. Kalkıp bir bardak su verdi bana. İçtikten sonra içimdeki pişmanlığın körüklediği yangın biraz olsun sönmüştü. Derin bir nefes alıp kafamı toplamaya çalıştım. Kullanacağım cümleleri aklımdan geçirirken Mary'nin yüzüme meraklı bakışlarını doğrulttuğunu fark ettim.
" Ben nasıl başlayacağımı bilmiyorum. O kadar çok şey oldu ki. Ben nasıl oldu bunca şey birden bilmiyorum. Kendimi birden olayların içinde buldum. Ben-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES
Historical Fiction"Uyuyordu Düşes. Bir zamanlar erkeklerin başını döndürecek güzellikteki kadın, şimdi orada sessizce yatıyordu. Eski güzelliğinin aksine yüzü oldukça ürkütücüydü bugün."