DAPHNE
"Şimdi mi?" sesim şaşkınlıktan kısık çıkmıştı. Kimsenin haberi olmadan bu gerçekten yapabilir miydin?
"Evet,istemiyor musun?" Delici bakışları,hayır desem bile kabul etmeyeceğe benziyordu.
"Be-ben bilmiyorum. Geç değil mi sence de?" İsteksiz sesim kahkaha atmasına sebep olsada,beni kucağına alıp dışarı çıkarmasına engel değildi. Kilisenin içine girdiğimizde,bir papaz görmek için her şeyimizi verebilirdik. Şansımıza,bir papaz vardı zaten. Charles'ın söyledikleri,papazın bize şaşkınca bakmasına sebep olmuş,cevap vermesini bile engellemişti.
"Evleneceğiz,şimdi." Tek söylediği iki kelimeydi.
"Ah,pekala." Papazın kıkırdaması,bana kendimi anne ve babasından gizli bir şeyler yapa,yaramaz çocuklar gibi hissettirmişti.
"Bu taraftan gelin." Charles'la arkasından ilerliyor,birbirimize bakıyor ve konuşmuyorduk.
**
Daha birkaç dakika öncesine kadar,evli değilken,şimdi kiliseden evli bir şekilde çıkıyordum. Tanrı aşkına,kıyafetlerim yırtılmıştı,üşüyordum ve her yerim çamura bulanmıştı! Yine de sessizliği bozmadan,Charles'ın evine doğru ilerliyorduk. Sonunda kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğimizde ortam iyice gerilmişti. Neyse ki karanlık,ortamdaki gerginliği birazda olsa gölgeliyordu. Odaya girdiğimizde,Charles kapıyı kapatmış,karanlıkta bana yavaş adımlarla ilerliyordu. Bense orada öylece durmuş,gecenin ışığıyla hafif aydınlanmış odayı inceliyor,buraya son geldiğimde neler yaşadığımı düşünüyordum. Aradan yıllar geçmiş gibi geliyordu. Şu an Charles'la evliydim. Sadece 10 dakika önce gerçekleşmişti hemde. Şimdi tamamen Charles'a aittim. Evet, bu harikaydı. Peki insanların tepkisi ne olacaktı? Onların nasıl üstesinden gelecektik? Ah, şu an hiçbiri umrumda değildi. Charles tüm cazibesiyle bana doğru geliyordu. Sonunda elleri bedenimde yerlerini buldular. Sanki daha önce birçok kez burada bulunmuşçasına,yerlerini buldular. Ona döndüğümde,yüzünü çok net olmasada görebiliyordum. Elleri gibi,gözleride vücuduma dokunuyor,dokunmadık yer bırakmıyordu. Elbisemin omuzlarımdaki ağırlığı yok olduğunda kalp atışlarım iyice hızlanmış,daha birkaç dakika önce soğuktan donan vücudum şimdi yanıyordu. Dudaklarının sıcaklığını dudaklarımda hissettiğimde,ellerimi boynuna doladım ve onu daha çok kendime çekmeye başladım. Beni hızla kucakladığında bacaklarımı beline doladım ve ellerimi göğsüne indirdim. Ellerim vücudunda dolaşırken yavaşça,soğuk yatağa değen vücudum ürpermişti. Öpüşmemize ara verip,ellerimle üzerindekileri çıkarmaya çalışırken sabırsız ellerim işleri daha da zorlaştırıyordu. Charles'ın kıkırdaması utanmamı sağlamıştı ama kızaran yüzümü bu karanlıkta fark edemeyeceği için bunda bir sorun görmüyordum.
"Kızaran yüzünü fark edemeyeceğimi mi sanıyorsun yoksa?" Gülerek söyledikleri donup kalmamı sağlamıştı. Bu lafların üzerine patlıcana dönmüş olmalıydım. Tanrım! Dudaklarıma kapanan dudakları bir şeyler söylememi engellemişti. Elleri üzerimde kalan birkaç parça kıyafeti çıkarırken aklımdaki düşünceler çoktan uçmuştu. Hiçbir şey düşünmüyor,onu daha çok kendime çekiyordum.
Onsuz geçen birkaç günün acısını çıkarırcasına,içime girdiğinde seslerimize birilerinin uyanmamasını diliyordum. Birbirimize değen tenlerimiz adeta yakıcıydı. Elleri vücudumu ezberlercesine dakikalarca üzerimde dolandı. İkimizde yorgunluktan bitkin düşünce yanıma uzandı ve beni kendine çekti. Omzuma öpücüklerini kondururken bugün olanları düşünüyordum. Elleri belimde dolaşırken düşünmek zorlaşıyordu. Düşüncelerim yön değiştiriyor,ona kayıyordu. Elleri bacaklarımda çizgiler çizerken biraz önce olanları düşünüyordum. Yorgun bedenim ellerinin altında kıvrılırken eline vurdum.
"Yoruldum,seni koca bebek." Ses tonum yorgunluğumu belli ediyor,hasta olacağımın haberini veriyordu. Üşütmüş olmalıydım.
"Pekala,uyuman için sana biraz süre tanıyabilirim. Sonuçta,diğer günlerde bizim." Böyle bir zamanda bile dalga geçebiliyordu. Sabaha kızarıklığımın geçmesini dileyerek kendimi,onun kollarında uykuya bıraktım.
**
Yüzüme,boynuma ve dudaklarıma konan küçük öpücükler gıdıklanmamı sağlıyordu. Ah lanet olsun,sadece uyumak istiyordum! Gözlerimi araladığımda,dün geceki sahneler zihnime dolmaya başladı ve kan çoktan yanaklarıma ulaşmıştı bile.
"Sanırım hiç normal bir renge dönmeyeceksin." Laflarının üzerine,yastığı kafasına fırlatıp,örtünün altına saklanmam bir olmuştu. Ne yapacaktım ben böyle?
"Oradan elbet çıkacaksın hayatım,işlerimiz var." Suratımı örtünün altından çıkarıp ona baktığımda güldüğünü farkettim. Yüzünden saf mutluluk okunuyordu.
"Evet,sanırım ben birkaç saate bir konuşma yapacağım." Bunu hatırlatmam hoşuna gitmesede,artık oyunun bittiğini o da benim gibi farkediyordu.
"Kesinlikle. Artık o saçmalıklara katlanmak zorunda değiliz. Bu iş bugün bitecek. Ama önce biraz işimiz var." Bana doğru eğilen bedeni çoktan kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Dudaklarını karnımda hissetmemle bir oyunun daha başlamış olduğunu farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES
Historical Fiction"Uyuyordu Düşes. Bir zamanlar erkeklerin başını döndürecek güzellikteki kadın, şimdi orada sessizce yatıyordu. Eski güzelliğinin aksine yüzü oldukça ürkütücüydü bugün."