7. Bölüm; "Oyun"

1.3K 105 0
                                    


CHARLES

Çok uzun zaman geçmemişti ki kendimi Daphne'nin kapısının önünde, at arabasının içinde, cesaretimi toplamaya çalışırken buldum. Rüyamı aklıma getirip en kötü ihtimali düşünüyordum.

Daphne'nin kralla evlenme ihtimalini. Kralın onu gördüğü ve ilgilendiği ilk andan beri beni deli ediyordu bu ihtimal. O zamanlar bunu kabul etmiyordum ama içten içe Daphne' yi hep kendime ait hissetmiştim.

Kendime bile itiraf edemediğim bu duygularım şimdi beni Daphne'nin kapısının önüne getirecek kadar güçlenmişti. Ona aşıktım. Ve o benimdi. Bunu inkar etmemin hiçbir mantığı olamazdı.

Vazgeçmeme fırsat vermeden arabadan inip bahçe kapısına doğru ilerledim. Kapıyı açıp bakımlı bahçede adımlarımı atarken bir yandan da sesimi ayarlamak için öksürüyordum. Kapının önünde durdum, terleyen avuç içlerimi pantolonuma sildim ve kapıyı çaldım.

" Ah Charles, bu ne güzel süpriz!"

"Bayan Margaret." hafifçe eğilip elini öptüm.

"İçeri gel lütfen. Yemek yemediysen gel bizimle masaya otur. Tam zamanında geldiğini söyleyebilirim."

Margaret'in neşeli bir şekilde bu cümleleri kurarken yemek odasına doğru onu takip ediyordum.

"Richard, miafirimiz var."

Richard odanın köşesinde pencereye doğru dönük olan tekli koltukta otumuş gazete okuyordu. Margaretin seslenişinden sonra gözlüğünü çıkarıp geniş bir gülümseme eşliğinde yanıma gelip bana sarıldı.

"Hoşgeldin Charles. Seni burda görmek ne güzel."

" Saolun efendim. Sizi görmekte güzel."

Ufak bir gülümseyişten sonra gözlerim Daphne' yi aramaya başlamıştı bile. Hizmetçi masayı hazırlarken arada bana kaçamak bakışlar atıyordu. Bakışlarındaki ifadeden Daphne'nin ona olan biteni anlattığını çıkarmıştım. Muhtemelen haklıydım da.

Richard ve Margaret masada yerlerini almıştı. Richard eliyle yanındaki sandalyeyi işaret ederek " Otur." dedi. Başımla onu selamlayarak masaya oturdum. Daphne daha gelmemişti ama sanki karşımdaymışçasına heyecanlanmıştım. Tanrım! Bu kız bana ne yapmıştı böyle?

Merdivenden gelen tıkırtıları duyunca Daphne'nin geldiğini algılamıştım. Richard ve Margaret'ı selamlayıp yerine oturdu. Çok dalgın olduğu için beni görmemişti sanırım. Öksürüğüm sayesinde kafasını kaldırdı ve beni gördü. Sanki hayalmişim gibi anne ve babasına bakıp bana geri döndü. Üstündeki şaşkınlığı attıktan sonra bana sıcak bir gülümsemeyle "hoşgeldin" dedi. Sesinin tınısı bile beni bu kadar yumuşatıp heyecanlandırıyorsa sonrasını düşünemiyordum. Gözlerinde burada ne yaptığımı soran bir bakış vardı. Ona aldırmadım ve Richard'ın sorduğu sorulara cevap vermeye başladım. Tabii soruları cevaplarken Daphne'yi de izliyordum. Başını hiç kaldırmamıştı ve gözucuyla da olsa bana bakmıyordu.

"Charles?" diyen Richard'a döndüm. Gözlerinde cevap bekleyen bir ifade vardı ama Daphne'yi izlemeye o kadar dalmıştım ki,sorusunu duymamıştım.

"Affedersiniz efendim,duymamışım. Ne demiştiniz?" dedim aynı ciddiyetle ona bakarak. Bir şeyler olduğunu anlamış olsa gerek,Margaret cevapladı sorumu.

"Bir şey yok Charles,sonra da konuşulur bu konular. Değil mi Richard?" dedi imalı bir ses tonuyla. Richard'ın suratındaki ciddi ifade silinip yerini sıcak bir gülümsemeye bıraktı.

"Tabii ki. Saat zaten geç olmuş,biz yatalım artık."

Richard ve Margaret'ın odalarına çıktıklarından emin olduğumda masadan kalkıp Daphne'ye doğru ilerledim. Hala yeri izliyor,bana bakmıyordu.

"Biraz dolaşalım." Dedim ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Ona kaba davranmak hoşuma gitmiyordu ama diğer türlü de gelmeyecekti sonuçta. Arkamdan gelen ayak seslerini duyduğumda onunda benimle barışmak istediğini düşünerek birazda olsa sevinmiştim.

Daphne arkamdan sessizce yürüyordu. Bir süre sonra sessizlik canını sıkmış olacak ki hızlı adımlarla önüme geçip "ne istiyorsun?" dercesine bir bakış attı. Cevap vermek yerine onu incelemeye başlamıştım. Sanırım uzun bir süre ona bakınca rahatsız olmuştu. Gözlerini gözlerime dikerek,iğrenircesine cevap veremeyeceğim o soruyu sordu.

"Neden geldin?" Ne diyecektim? Seni aldattım ama seni seviyorum ve benimle barışmanı istiyorum. Bu muydu? Hadi ama,kimse buna inanmazdı. Cevap vermek için ağzımı açtığımda kendimi bir boşlukta buldum.

DAPHNE

Karşımda dikilmiş soruma cevap arıyordu. Verecek bir cevabı yoktu çünkü suçluydu. Beni aldatmıştı. Ama onun karşımda kıvranışından büyük bir zevk aldım. Onun bu haline gülümsedim. Acı çekmesi hoşuma gitmişti. Daha doğrusu iyi rol oynaması.. Oyun oynuyordu bana,yine yalanlarına kanmam için benimle konuşacaktı. Ama bu sefer inanmayacaktım.

Ona gülümsediğimi sanarak uzanıp ellerimi tuttu. Bir de romantikliğini göstermek istiyordu sanırım. Ama o sürtük sevgilisiyle yaptığı şeyleri benimle yapmasına izin vermeyecektim.

"Ben gerçekten özür dilerim. Hiçbirini seni kırmak ya da üzmek için yapmadım. Ama yaptığım şey değiştiremem.. Beni affetmenden başka istediğim bir şey yok." Dedi mahcup bir şekilde. Onu affetmek mi? Benimle dalga geçiyordu resmen. Önce oynayıp sonra affetmemi istiyordu. Ama bakışları ve sözleriyle çoktan yumuşamıştım bile. Bunu ona belli etmemeliydim. Ne geri çekiliyordum ne de daha ileri gidebiliyordum. Onun beni sevdiğini düşünmem saçma mıydı? Hem de şüphesiz. O hastalıklı bir canavardı! Yine de kollarımı boynunda birleştirdim ve ona daha da yaklaştım. Nefesini yüzümde hissedip,soluklarının hızlandığını duyunca benimde ondan farkım olmadığını ve ona aynı tutkuyla baktığımı fark ettim. Ona iyice yaklaşık dudaklarımız arasındaki mesafeyi kapattım. Sıcak dudakları sanki bu anı bekliyormuşçasına aralandı. Elleri belimi daha sıkı kavradı ve beni daha çok kendine bastırdı. İleriye gittiğimi fark ederek ondan uzaklaştım. İstediğini alamayan yaramaz çocuklar gibi asılan suratına bakıp gülümsedim. Bu hali gerçekten çok sevimliydi.

Çenesinden tutup başını kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. Sanırım küçük oyunumuzu biraz daha uzatabilirdik. Dözlerindeki muzip pırıltıları görünce yanağına bir öpücük kondurup eve doğru koşmaya başladım. O da bu oyunu uzatmak istercesine bana karşılık verip peşimden koşmaya başlamıştı. Gülerek ondan uzaklaşırken bahçedeki ağaçlarından etrafından dolanıyor oyunumuzu daha da uzatmaya çalışıyordum. Sonunda soluk soluğa kalmış bir biçimde evin kapısına geldim. O da birkaç saniye sonra yanımdaydı ve nefes almama fırsat tanımadan bana sarıldı ve saçlarıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Yakaladım seni küçük kız." Dedi gülerek.

"Ah Tanrım! Şimdi ne yapacağım?" dedim korkmuş bir sesle. Taklidime ikimizde gülmeye başladık ve sonunda durduğumuzda ona yaklaştım ve kulağına oyunumuzu bitiren sözleri fısıldadım.

"Oyuncularında dinlenmesi gerek değil mi? İyi geceler." Diye fısıldadım ve kapıdan girmeden önce yüzündeki dağılmış ifadeye bakıp bir kez daha zaferle gülümsedim.  

DÜŞESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin