DAPHNE
Odaya çıktığımızda gözlerindeki arzuyu yok sayıp ona doğru döndüm ve ciddi bir ifadeyle baktım. Üzgün bir suratla bana baktığında neredeyse ne konuşacağımı unutuyordum.
"Ah,yine ne oldu?"
"Kralla ne konuştun? Ya da ne zaman konuştun? Neden oraya gittin? Onunla konuşmak için mi? Bunlardan nasıl haberin var?" Bir solukta sorduğum sorular sonunda derin bir nefes alarak cevabını beklemeye başladım.
"Bu muydu beni geri çevirmenin sebebi? Alındığımı söylemeliyim." Yapmacık bir şekilde dudaklarını büzdüğünde,yaklaşıp bir öpücük kondurdum ve geri çekildim.
"Ah,bu kadarı yeterli mi sence? Bir oyun oynayabiliriz mesela? Ben her öpücük karşılığında sana bir kelime söylerim,sende bu şekilde anlarsın." Söylerkenki gülümsemesi,ağzımın açılmasıyla sırıtışa dönüşmüştü.
"Ah,öyle mi? Bende kraldan öğrenirim." Ayağa kalktığımda beni durdurmasını veya bir şeyler söylemesini bekliyordum.
"Beni öpmek yerine,krala gideceğini mi söylüyorsun sen?" Ses tonu yüksek olsada,yaptığım saçmalığın farkına varınca gidip yatakta ona sarıldım ve bacaklarımı beline dolayıp,boynuna öpücükler kondurmaya başladım.
"Hadi ama! Sadece merak ediyorum."
Pes edecek gibi görünmüyordu, daha önce benimle biraz oyalanmak istediği açıktı.Parmaklarını sırtımda gezdirdi ve birkaç saniye sessiz kaldı, şaşkın ve merak dolu gözlerle ona bakıyordum.Gözlerini gözlerime dikti ve tehditkar bakışlar atmaya başladı.
"Pekala, anlattığında sana bir öpücük verebilirim." Dedim yüzüne yaklaşarak.Yüzünü daha da yaklaştırdı ve derin bir nefes alıp geri çekildi.
"Kendime engel olmaya çalışmamı seviyorsun değil mi ?" Dedi ifadesini ciddileştirerek.
"Önce sorumun cevabını almalıyım." Dudaklarımı dudaklarına değdirecek gibi olup geri çekildim ve masum bir çocuk gibi gözlerinin içine bakmaya başladım.Başını eğdi.
"Tamam, pekala.Sen kazandın.Kral, yaptıklarının tamamıyla hata olduğunu ve Libby'nin cezalandırılması gerektiğini söylemek için beni çağırttı." Dedi ve bileklerimden tutup geri çekilmemi imkansız kıldı.Başımı yana çevirip konuştum;
"Hepsi bu mu ?" Hepsinin bu kadar olmadığını iddia eden bakışlarımla ona bakınca,haksız olduğumu fark edip üzerine gitmekten vazgeçtim.
"Evet,hepsi bu kadar." Dedi en masum haliyle. Cevabıyla birlikte ellerimi saçlarına götürdüm ve ona istediği öpücüğü vermek için yaklaştım. Ben daha onu öpemeden,beni yatağa yatırıp dudaklarını boynuma değdirmesi bir olmuştu.
"Ne bu acele Charles?" Gülümserken söylediklerimle başını kaldırıp bana baktı ve sırıtmaya başladı.
"Ah,bir şey yok. Sadece seni özlemişim." Gözlerini kaçırması bir şeyler karıştığını açıkça ortaya seriyordu. Dudaklarını tekrardan dudaklarıma çektiğimde acelesini hala anlayamamıştım. Sonunda dudaklarımı bırakıp göğüslerime doğru kaydığında başını kaldırıp bana bakmasını sağladım.
"Ne oluyor?" Ciddi sorum karşısında sıkıntılı bir şekilde nefes verdikten sonra üzerimden kalktı ve yanıma oturdu.
"Yemeğe gideceğiz,annenlerin yanına. Seni çok merak ediyor ve aramızdakileri anlatmam için beni sıkıştırıyor." Bunları bana şimdi söylemesi sinirlenmeme sebep olmuştu. Yemeğe yarım saat kaldığını öğrendiğimde iyice sinirlenmiş,söylenip duruyordum.
"Tanrım! Bunu bana nasıl şimdi söylersin? Yetişemeyeceğiz,acele etmemiz gerek. Sence ne renk elbise giymeliyim? Yeşil güzel olur mu? Yoksa pembe olan mı?" Charles elimden elbiseleri alıp beni sandalyeye oturttuğunda gözlerinde endişeli bir ifade vardı.
"Sadece bir yemek,sevgilim."
Telaşla kısa bir nefes aldım ve ellerimi başıma koydum.
"Nasıl söyleyeceğiz? Charles, biz kimsenin haberi olmadan evlendik.Bu sadece bir yemek değil.Babama nasıl söyleyeceğiz ? Tanrım !" Tekrar kalktım.
"Bu mu , yoksa bu mu? Koyu sarı olana ne dersin? Sence gizli bir şekilde evlendiğimizi belli eder mi ?" Charles gözlerini devirdi.
"Daphne, endişelenecek bir şey yok.Biliyorsun, bu zaten olacaktı." Mükemmel ses tonuyla beni sakinleştirmek için kurulmuş cümleleri bile işe yaramıyordu.
"Tamam, bu güzel görünüyor. Bunu giyeceğim.Ne dersin ?" Onaylayan bakışlarla saçlarıma bir öpücük kondurup kendi üzerini değiştirmek için kıyafetlerini çıkarmaya başladı.
**
Kapıyı çaldığımızda,buradan kaçmak için her şeyi verebilirdim. Onlara evli olduğumuzu nasıl söyleyecektim? Ne tepki vereceklerdi? Onları görmediğim birkaç gün için nasıl açıklama yapacaktım? Annem kapıyı açtığında neredeyse ağlamak üzerindeydi. Hiçbir şey demeden bana sarıldığında,onu görmeye daha önceden gelmediğim için kendime lanetler yağdırıyordum. Geri çekildiğinde beni özlediğini gözlerinden okuyabiliyordun.
"Girin hadi." İçeri girip ilerlediğimizde,babamda bana aynı bakışlarla bakıyordu. Aynı hızla,bana sarılıp saçlarımı okşadığında kendime daha çok lanet etmeye başladım. Tanrı aşkına,ne yapıyordum ben böyle?
Yemek masasına geçtiğimizde ortam iyice gerilmişti. Annem ve babam bir açıklama bekliyor,Charles ve ben konuşmuyorduk.
"Ne olduğunu söylemeyecek misiniz?" Babamın sorusu bir süre havada kaldıktan sonra Charles hiçbir açıklama yapmadan annemin ve babamın gülümsemesine yol açtı.
"Biz evlendik." Bunu nasıl bu kadar kolay söyleyebiliyordu? Yanaklarımı kırmızıya boyamış gibi hissediyordum.
"Ah Tanrım! Bu son günlerde aldığım en iyi haber. Ama nasıl? Kral? Ah,hepsini anlatmalısınız. Çok sevindim çocuklar." Annemin tepkisi hoşuma gitsede kızarıklığım hala geçmemişti. Charles,olayları bir bir anlatırken bazen utanıp başımı göğsüne yaslıyor,sonra bunu onların karşısında yaptığımı farkedince yerin dibine girmek için can atıyordum. Sonunda Charles konuşmasını bitirdiğinde beni de ayağa kaldırarak annemlere şakayla karışık bir veda konuşması yapmıştı.
"Sanırım Daphne artık benimle kalacak,odasını özletmeyeceğime emin olabilirsiniz." Onun bu imalı laflarıyla artık utançtan kendimi yerin dibinde hissediyordum. O ise bana bakıyor ve sırıtıyordu. Kapıdan dışarı çıktığımızda annemlerin duyamayacağı bir şekilde onu tehdit ettim.
"Bunun hesabını vereceksin! Sadece eve gitmeyi bekle seni kaba adam." Sinirle söylediğim sözler onu eğlendirmişe benziyordu. Önden yürümeye başladığımda koşup bana yetişti ve alaylı yüz ifadesiyle bana bakmaya başladı.
"Kollarımda zevkten kıvranırken,bunu sana hatırlatacağım,sevgilim." Ah,aklımda planı hala anlamamış olması,onun için çok acıydı. Ona acıyarak baktığımda gözlerinin arzuyla yandığını fark etmem zaman almadı. Gecenin sonundaki oyunumu öğrenince suratının alacağı ifadeyi düşünerek,ona daha da yaklaşıp benden bir öpücük almasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES
Historical Fiction"Uyuyordu Düşes. Bir zamanlar erkeklerin başını döndürecek güzellikteki kadın, şimdi orada sessizce yatıyordu. Eski güzelliğinin aksine yüzü oldukça ürkütücüydü bugün."