CHARLES
Bütün gece Daphne'nin yanımda olmasının hiçbir önemi yoktu. Sonuçta yine ona gidiyordu,her an onun olabilirdi ve ben onu kimseyle paylaşamayacak kadar kıskançtım. Birden nasıl dönüşmüştüm böyle birine? Bu kadın tam bir dönüm noktasıydı benim için. Onunla ilgili düşüncelerimle gülümserken kapımın hızla açılmasıyla irkildim. Tanrı aşkına,bu saatte,kim benim odama böyle girmeye cesaret edebilirdi ki? Yüzü netleştiğinde karşımdakinin kral yani Daphne'yi benden çalan adam olduğunu görüm. İçimdeki büyük nefretin gözlerime yansımasını bekledim. Bundan sonra ne olacağı ya da bana ne yapacağı umrumda değildi. Her şeyiyle benim olan birini benden çalmıştı. Onsuz yaşamanın ne anlamı vardı ki?
"Charles.. sanırım senden çok değerli bir şeyini çaldım ve artık o benim. Seni sevdiğini ve Libby'nin bana yalan söylediğini biliyorum. Onu şimdilik yanımda tutmamda yarar var. Bugün Daphne sana kaçtı ama daha sabahın erken saatleri. Gece bir şeyler olabilir belki,ne dersin?" Gözlerimde şimşeklerin çaktığına emindim. Eğer vücudum bu kadar bitkin düşmeseydi onu oracıkta öldürebilirdim. Hemde hiç uzatmadan,acı çekmesini bile istemiyordum.
"Ah,evet. Ama o hala beni seviyor,benden çalman bir şeyi değiştirmez." Küstahça verdiğim cevapla tudor gülümsemesi daha çok belirginleşti. "Bu da yakında değişecek. Sana küçük bir hediye vermeye gelmiştim aslında." Dedi ve eliyle bir işaret yaptı. Kapıdan bir kadının girmesiyle bütün vücudumun gerildiğini hissediyor,kralın yüzündeki gülümsemeden iyice tiksiniyordum. Bakışlarımı içeri giren kadının vucüdunda gezdirdim. İnceleme işlemim bittiğinde krala tekrar döndüm ve sorarcasına kaşımı kaldırıp,cevap beklemeye başladım. "Sanırım böyle bir hediye beklemiyordun. Yoksa güzel,seksi ve eğlenceli Daphne'ni geri getireceğimi mi sandın?" Onun kahkahaları içimdeki nefreti dahada körüklüyordu. Tanrı'dan onu hemen oracıkta,birkaç saniyede öldürmesini diledim.
"Ne yapacağım onunla?"
"Ah,orası sana kalmış. Ama eğlenebilirsin biraz,değil mi?" dedi ciddileşerek. Bunun gerçek bir soru olmadığının farkındaydım,onunla vakit geçirmemi istiyordu. Bundaki çıkarı neydi? Sırf benim evleneceğim kadını çaldı diye olamazdı değil mi tüm bunlar? Özellikle Libby'nin bana işkence etmesine izin verdikten sonra. Kafamdaki birçok soruyla gözlerimi tekrardan kadına çevirdim. Her noktasını Daphne'ye benzetmeye çalışıyor,benzetemeyince hüzünleniyordum. Ondan bir parça bile yoktu bu kadında.
"Amy" dedi gözlerini açıkta kalan vücudumda gezdirerek. Bana Daphne'den başka birinin bakmasının böyle etki yaratacağını nasıl bilebilirdim ki? Küçük bir kız çocuğu gibi örtüyü üstüme çektim ve kaşlarımı çattım. Kral ise bu davranışıma bir kahkaha atmış ve Amy ve beni yalnız bırakarak odadan çıkmıştı. Amy yatağımın kenarına oturduğunda ona boş bakışlarla bakıyordum.
"Bende buraya isteyerek gelmedim ama bana sanki bir yaratıkmışım gibi bakmasan?" dedi hafif bir tebessümle. Onunda zorla geldiğini duymak beni rahatlatmıştı. Sonuçta onunla bir şey yapmayacaktım.
"Beni aşağıda bekle,kahvaltı yapıp çıkarız." Dedim gülümsemesine karşılık vererek. Yanımdan kalkıp odadan çıktığında nefesimi tuttuğumu farkettim. Yataktan yavaşça kalkmama rağmen vücudumdaki kesikler sızlıyor,hatta dayanılmayacak bir acı veriyordu. Dikkatli hareketlerle üstümü giyinip aşağıya indim. Amy kahvaltı masasına oturmuş bir şeyler atıştırıyordu. Yanına gidip isteksizce ona baktığımda gülümsemesinin solduğunu fark ettim. Tanrı aşkına onunla evleneceğimi ya da sırılsıklam aşık olacağımı mı sanıyordu?
"Çıkalım istersen" Bunun iyi bir fikir olacağını düşünerek ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım. Eğer Daphne olsaydı çok kaba olduğumu söyler,bana ters bir bakış atardı. Arkamı döndüğümde Amy'nin ışıldayan yüzünü görmek daha da kötü hissetmemi sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES
Historical Fiction"Uyuyordu Düşes. Bir zamanlar erkeklerin başını döndürecek güzellikteki kadın, şimdi orada sessizce yatıyordu. Eski güzelliğinin aksine yüzü oldukça ürkütücüydü bugün."