DAPHNE
Kapıdan içeri girip,boynuma öpücükler kondururken,Charles hala oyunumu anlamış değildi. Oyunumu fark edememiş olması gülümsememe sebep oluyordu. Dudaklarının sıcaklığını vücudumda hissederken onu geri çevirmenin ne kadar zor olacağını düşünüyor,diğer gecelerinde bizim olduğunu düşünerek kendimi sakinleştiriyordum. Ama bu gece ona istediğini vermeyecek,yüzümde oluşan o tatlı ama hüzünlü ifadeye bakıp,gülümseyecektim. Belki ona bu düşündüklerimi yapmadan bir öpücük verirdim,kim bilir?
"Sakin ol,Charles." Vücudumu dudaklarıyla sömürürken zorlukla söyleyebilmiştim. Tanrı aşkına yatağa bile çıkmamıştık! Merdivenlere yöneldiğimde,bu yavaşlık ona yetmemişti. Bir an önce odasına ulaşmak istiyordu. Beni kucağına alır almaz,hızlı ve büyük adımlarla yukarıya çıkmaya başladı. Bense yapacağımın doğru olup olmadığını sorgulamaya başlamıştım bile.
Odaya büyük bir hızla girdiğimizde vücudum yapacağım şeyi bildiğinden isyan ediyor,daha da ısınıyordu. Sanki Charles'a aşık olan ben değil,bedenimdi. Neden böyle tepkiler vermek zorundaydı ki? Charles'ın elbisemle oynayan ellerini önemsemeden,dudaklarına yapışmam bedenimi ondan kıskandığımı gösteriyordu. Bunu öğrense kim bilir ne kadar gülerdi?
Elbisem omuzlarımdan kurtulup aşağıya düştüğünde,Charles'ta dudaklarını elbisemle birlikte aşağı indirmeye başladı. Onu itmem ve düşündüğümü yapmam gerekiyordu. Ama Charles beni böyle baştan çıkarırken,ona saldırmadığım için kendimi takdir ediyordum.
"Charles.." dedim kesik nefeslerimin arasından. Beni duymamıştı,dikkati başka yerlerdeydi. Omuzlarından tutup onu yukarı kaldırdığımda şaşkın bir ifade yüzünde belirdi. Esas eğlence şimdi başlıyor sevgilim,diye düşünmeden edememiştim. Biraz daha eğlenmenin ne zararı vardı ki? elimi göğsüne koyarak ona yaklaştım ve yüzüne fısıldadım.
"Üzülerek söylüyorum ki,eğlence buraya kadardı."
Bunu söylediğimde suratında beliren ifade ne kadar acımasız olduğumu açıklıyordu. Acınacak ifadesiyle bir şeyler sorabilmişti.
"Ama.. neden?"
"Ah,bana söylemediğin şeyler için. Yaramazlık yapan çocuklar genelde cezalandırılır,değil mi?"
"Ama yaramaz çocuklara ceza verildiğinde,onlar daha da şımarırlar." Lafıyla birlikte beni kucağına alıp yatağa yatırmış,boynumu öpüyordu bile. Bense gülmekten kendimi alamıyordum. Ellerim çoktan saçlarındaki yerlerini bulmuş,bacaklarımsa onunkilere sarılmıştı. Zorlukla olsada onu geri ittiğimde suratında ağlamaklı bir ifade belirmişti. Başımın altındaki yastığı alıp ona uzattım ve soran bakışlarına cevap verdim.
"Sen,aşağıda yatıyorsun." Dediklerimi algıladığında şok geçirdiğini düşünmem birkaç saniyemi almıştı. Buna çok bozulmuş olmalıydı çünkü beklediğim tepkiyi vermemişti. Eline yastığı alarak,hızlı adımlarla aşağı inmiş,bana bakmamıştı bile. Yatağa yatıp,üzerime ince örtüyü çektiğimde çoktan bunu yaptığıma pişman olmuştum. Pişmanlık duygusu içimi kemirirken,yatakta dönüp duruyordum. Charles hala gelmemişti. Biraz daha bekledikten sonra dayanamayıp,üzerime aldığım gecelikle aşağıya sessiz adımlarla inmeye başladım. Ne yaptığını fazlasıyla merak ediyor,onu izlemek istiyordum. Aynı zamanda özür dileyip onu üzmek istemediğimi söylemek istiyordum. Ah,bu kadar kafam karışıkken ne yapabilirdim? Bütün düşüncelerimi bir kenara bırakıp salona adım attığımda,salonun boş olduğunu anlamam zor olmamıştı. Karanlık olmasına rağmen,ortalıkta kimsenin olmadığını fark edebiliyordum. Tanrış aşkına nefes alışlarının sesi bile duyulmuyordu! Evden gitmiş olabileceği düşüncesi kalbimin hızlanmasına yol açıyor,korkmama sebep oluyordu.
"Tanrım! Lütfen ona bir şey olmamış olsun,onu bir daha kovmayacağım. Ah lütfen! Lütfen! Lütfen!" Kendi kendime yalvarırken yanağımı kaplayan sıcaklıktan ağladığımı anlayabilmiştim. Her yere bakmama rağmen onu bulabilmiş değildim. Neredeydi bu adam! Neden hala yanıma gelmemişti? Neden burada değildi? Sonunda tutamadığım bir hıçkırık salonda yankılandığında yere çökmüş etrafa boş boş bakınıyordum. Aklıma dolan her kötü düşünceyi kovmak istercesine ellerimle kulaklarımı kapamış başımı dizlerime yaslamıştım.
Bedenime dolanan sıcak elleri fark etmem zamanımı almamıştı. Ellerimi kulaklarımdan çekmiş,yüzüne bile bakmadan ona sarılıp özür dilemeye başlamıştım. Bir yandan ağlıyor,bir yandan boynuna öpücüklerimi konduruyordum. Yatıştırıcı sözleri işe yaramıyordu,sadece daha çok özür dilememe yol açıyordu. Sonunda beni susturamayacağını anladığında,dudaklarıma yöneldi ve susmamı sağladı. Geri çekildiğinde kızgınlığım geri dönmüştü.
"Neredeydin sen? Seni bulamayınca ne kadar korktuğum hakkında bir fikrin var mı? Bunu tahmin edebilir misin?" Birkaç dakika önce ağlarken,şimdi sesimin bu derece kızgın çıkması büyük bir dengesizliğe yol açmıştı.
"Sadece bahçedeydim sevgilim. Sen beni kovunca,soğuk havanın iyi geleceğini düşündüm." Açıklamasının bu kadar masum olması onu çoktan affetmemi sağlamıştı bile.
"Ah,her neyse. Unut onu gitsin,şimdiki tek cezan ebnimle odaya gelmek ve birkaç detay." Gülümsemesi yüzüne iyice yayıldığında,çoktan odaya ulaşmıştık bile.
"Beni yine kovmayı planlıyor musun? Ona göre sana yaklaşacağımda." Duraklaması hoşuma gitmesede sözleri beni güldürmeye yetmişti.
"Beni istemediğini mi söylemeye çalışıyorsun yoksa?"
"Böyle bir şey düşünmem imkansız! Seni küçük cadı!" Mumu söndürüp yanıma geldiğinde elleri çoktan bacaklarımda gezinmeye başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES
Historical Fiction"Uyuyordu Düşes. Bir zamanlar erkeklerin başını döndürecek güzellikteki kadın, şimdi orada sessizce yatıyordu. Eski güzelliğinin aksine yüzü oldukça ürkütücüydü bugün."