UYARI

286 15 0
                                    

Ertesi sabah bir sürü mesajla uyandım. Hepsi Ateş' e aitti. Sadece bir sesli mesaj babama aitti. Nerde olduğumu merak etmiş olacak ki mesajını alır almaz onu aramamı istemiş. Oysa ben burada çok mutluydum. Herseyden herkesten uzakta... Şimdi rüyadan uyanıp gerçek hayata dönmek zoruma gidiyordu.
-Deniz... Uyarmadın mı halâ? Seni uykucu şirin. Odaya giriyorum bak. Tamam benden günah gitti.

Emir artık odanın içindeydi. Bense elimde telefon yatağın içinde muhtemelen en çirkin halimle duruyordum. Beni görünce gülümsedi. Ve:

-Bizim için güzel bir kahvalti hazırladım. Hadi bakalım kalk artık o yataktan.

Alışık olduğumu kahvaltılardan değildi. Bunda şehir merkezinden çok uzaklarda olmamızın da etkisi olabilir tabi. Yine de nezaketen bir iki çatal alıp teşekkür ettim. Ve artık gitmemiz gerektiğini söyledim. O ise burada daha fazla zaman geçirmek istiyordu. Bu her halinden belliydi. Evden ayrılmadan önce sanki evde bizden başka birisi varmış gibi birşeyler fısıldadı.

-Sen çok özel birisin. Seni kimsenin üzmesine izin verme.

Benim soyleyecek sözüm yoktu. Hızla arabaya yöneldim. Uzun bir yolculuğun ardından eve gelmiştim. Kapıyı açtığımda uykusuz iyi yüz beni endişeli gözlerle bekliyordu.

-Nerdesin sen? Bizi öldürmek mı istiyorsun? Ateş buraya kadar geldi. Seni odanda bulamadık. Binbir türlü yalan söyledik. İnandı mı onu da bilmiyoruz. Bu sorumsuzluğunun bir açıklaması olmalı.

Babam haklı olarak deliye dönmüştü. Ama bilmedigi bir şey vardı. Nefes alamıyordum. Yaşayacak alanım kalmamıştı. Hiç bir şey söylemeden odama çıktım. Babamın sesi geliyordu.

-Bu kadarı da fazla. Yeter artık. Bundan sonra evden dışarı çıkmak yok.

Zavallı annem babamı sakinleştirmek zorunda kalacaktı.

Kafam o kadar karışmıştı ki... Emir'in koşulsuz ilgisi, Ateş'in ihaneti... Yine başladığım noktada dönmüştüm. Hicbirsey beynimi kemiren kurtlara engel olamıyordu. Akşam üzeri eve bir telefon geldi. Babam sadece "tabi.. Evet... Ne zaman istersen" gibi belirsiz cümleler kurarak telefonu kapattı. Akşam telefonun sahibi karşımdaydı. Ateş kızgın gözlerle bana baktı ve tek bir cümle kurdu.

-Konusmamız lazım. Hemen!

BENİM KÜÇÜK MELEĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin