ÖLÜM

260 9 1
                                    

O kazadan kurtulmamız imkânsızdı. Araba hurda olmuştu. Ben arabadan dışarı fırlamışım. Ve o sayede hayatta kalabilmişim. Ateş'i ise dört saatlik bir çalışma sonucu sıkıştığı yerden kurtarmışlar. Uzun bir ameliyat geçirmişiz ikimizde. Ateş emniyet kemeri taktığı için şanslıydı. Bir ay hastanede yatmak zorunda kalsa da hayatına devam edebilecekti. Ben... Benim artık hayallerim yoktu. Ölmek kolaymış onu anladım. Yaşamak en zor olanı. Bu şekilde yaşamak hayatın en zor ihaneti. Artık yürüyemiyordum. Hastanede yatmak zorundaydım. Halâ o lanet olası makinelere ihtiyacım vardı çünkü böbreklerim zarar görmüştü. Hayal görür gibiydim.

-Emir... Emir sen misin?

Hiç konuşmuyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Acı çektiği her halinden belliydi. Ellerime sarıldı. Saçlarımı okşuyordu. Kendini suçluyordu belki. Onun karşısına çıkmasam diye düşünüyordu. Ama çok fena yanılıyordu. O benim hayatımdaki en büyük şanstı. Birden nefesım kesildi. Yanımdaki makineler hızla sesler çıkarmaya başladı. Dakikasında bir doktor ordusu odamdaydı. Emir'in hayalini bir anda silip götürdüler. Sonrası koca bir karanlık....

Ertesi sabah yanıbaşımda annem,babam ve doktorların konuşmalarıyla uyandım. Hayal görür gibiydim yine. Acil ameliyat olmam gerekiyordu. Fakat bir türlü böbrek bulunamıyordu. Ölüme yavaş yavaş yaklaşıyordum. Ateş'i odama almıyorlardı. Arasıra kapıdan bakıp çıkıyordu. Ama hiç konuşmuyordu. Basit bir kıskançlık ikimizinde hayatını mahvetmişti. Ben kurtulsam bile artık yürüyemeyecektim. Ah Ateş... SENİ ASLA AFFETMEYECEĞİM...

 
                   *    *   *

Bir hafta sonra aranan böbrek bulunmuştu. Doktorlar bile artık bu kadar hızlı bulunmasına çok şaşırmışlardı. Annem mutluluktan ağlıyordu. Sonunda ölmemem için bir yol bulmuşlardı. Benim içinse yaşamak ölmekten daha kötüydü. Tepkisiz öylece yatıyordum. İki saat sonra ameliyata girdim. Yanımda bana böbreğini vermek isteyen kişinin Emir olabileceği aklıma hiç gelmezdi. Yattığım yerden kalkabilsem oradan koşarak uzaklaşırdım. Yapabildiğim tekşey çığlıklarla bağırmaktı.

-İstemiyorum. İstemiyorum...

Doktorlar ne olduğunu anlamamıştı. Emir sessizce;

-Lütfen... Diyordu.

Sonra doktorlara döndü ve birşeyler fısıldadı. Sonrası yok... Sonrasında acizlikten başka hicbirsey yok. İstemeyerek Emir'in hayatına kendi lanetimi bulaştırdım. O ise kendi vicdanını rahatlamıştı. Benim hayatımda oluşan sökükleri tek tek dikmiş oldu. Şimdi ben Emirdim. Emirden bir parça olacaktı icimde. Kalbim zaten ona aitti. Şimdide hayatımı kurtarmıştı. Kendime gelince ilk sordugum şey Emir oldu. Annem:
-O iyi merak etme. Diyerek soğuk bir cevap verdi.

Ateş'in varlığına bile tahammülüm yoktu. Bir aylık tedavinin ardından evime kavuşmuştum. Yürüyerek çıktığım evimden tekerlekli sandalye ile giriyordum. Bu bana çok acı veriyordu. Ev bana göre yeniden dizayn edilmişti. Asansör eklenmiş, merdivenleri rahat çıkmam için aparatlar konulmustu. Ateş benimle konuşmak için fırsat kolluyordu. İçindeki vicdan azabından kurtulması gerekirdi. Bunu yaptıktan sonra beni bir daha görmesine gerek yoktu. Çünkü bana her baktığında yaptığı hataları görecekti. Bense onun tek sözünü bile duymak istemiyordum. Evde hiç ses yoktu. Akşam olmak üzereydi. Odam simsiyah olmuştu. Tıpkı kalbim gibi. Odamın kapısı çalmaya başladı. Yavaş,çekingen... Gelen Ateşti. Gozlerimi yumdum. Oda uymadığımın farkındaydı. Yinede hiçbir tepki göstermedi. Nefes alışını duyabiliyordum. Öylesine kızgındım ki ona. Çok düşüncesiz davranmıştı. Çocukça hareketleri benim hayatımı çalmıştı. Konuşmaya başladı. Duymak neredeyse imkânsızdı. İçindeki acı hissediliyordu.

BENİM KÜÇÜK MELEĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin