"İmzalamanız gereken bazı belgeler var. Birkaç tetkik yapacağız. Daha sonra bir problemle karşılaşmazsak yarın iki gibi ameliyata başlayabiliriz."
Ateş bu cümleleri çevirirken çok mutlu görünüyordu. Oysa benim için endişelenmesi gerekmezmiydi? İnsan sevdiği acı çekerken korkardı. Onun canı daha da acırdı. Fakat Ateş bunların hiçbirini göstermiyordu. Aksine neredeyse sevinçten oynayacaktı. Bir türlü anlayamıyordum. Bir dolu sayfayı imzaladıktan sonra üzerimde deney yapmalarına izin verdim. Canım yanıyordu. Emir'i düşünüyordum. Onun yanımda olması için herşeyi verirdim. Şimdi nerede,ne yapıyordu? Bana hayat vermişti. Ve ben ondan hiç haber alamıyorum. Çıldırmak üzereydim. Onu birkez daha görmeden ölmek istemiyordum. Ama bu imkânsız görünüyordu. Onu görmek bir yana nerde olduğunu bile soramıyorum.
Benim için yorucu bir gün olmuştu. Gün boyu bir aşağı bir yukarı durmadan birşeyler yaptılar. Sonunda yorgun düşmüştüm. Yarın büyük gündü. Küçücük bir umutda olsa yürütebilecektim. Bacaklarım yürümeye başlasa eminim Emir'e koşarlardı. Birde olumsuz sonuçlar,ihtimaller vardı. Belki sonsuza dek yatağa çakılacaktım. Hatta daha kötüsü hayatımı kaybedecektim. Böyle düşününce Ates'ten birkez daha nefret ettim. Şimdi piskin piskin bana bakıp ilgileniyormuş gibi davranması sinirimi bozuyordu. Zaten başımıza ne geldiyse onun yüzünden olmuştu. O gece hiç aklıma gelmeyen şeyleri düşünmeye başladım. Acaba kendi annem-babam neredeydi? Benim bu halde olduğumu öğrenseler üzülürler miydi? Onları daha önce hiç düşünmemiştim. Acı çekmemiştim. Şimdi icimde koca bir boşluk vardı. Onlara ait karanlıkta giderek kayboluyordum. Yok olmak istiyordum. Minik parcalara ayrılıp bulutlara karışmak istiyordum.
* * *
-Deniz hanım! Uyanın lütfen.
Ateş uzun uğraşlar sonucu bana türkçe konuşan bir hemsire bulmuştu. Ameliyat öncesi ve sonrasında daha rahat etmem için yaptığını söyledi. Hemsire gereğinden fazla samimiydi. Bu samimiyetin nedeni de tabiki Ateşti.
-Deniz hanım bugün kahvaltı yapmayacaksınız. Bir kaç kan testi daha yapacaklar. Ameliyat saatiniz belli oldu. Saat birde ameliyat gireceksiniz.
Hicbirsey söylemiyorum. Benim tepkisizligime karşılık Ateşle hemşire birbirlerine baktılar. Uzun bir sessizliğin ardından Ateş hemşireye çıkmasını söyledi.
-Çok teşekkür ederiz Zeynep hanım. Siz çıkabilirsiniz. Gerisini ben hallederim.
Ateş çok kibar konuşmuştu. Keşke bana karşı da böyle olsaydı. O zaman bugün burada olmazdık. Hemşirenin adınında Zeynep olduğunu öğrenmiş oldum. Nedense bunu sorma ihtiyacı bile duymamıştım. Doğrusu oda kendini tanıtmamıştı. Buraya benimle ilgilenmekten çok Ates' i görmeye gelir gibiydi. Bu benim umrumda değildi.
Saat bir olmuştu. Sonsuzluğa doğru yürür gibiydim. Ateş yatağımın ucuna oturdu.
- Deniz biliyorum bana çok kızgınsın. Belkide beni hiç affetmeyeceksin. Sadece yanında olduğumu bil. Senin için herşeyi yaparım.
Başımı salladım. Yapabildiğim tek sey bu oldu. Anı bozan hareketle doktor içeri girdi. Ve artık gitmemiz gerektiğini söyledi. Uzun bir koridordan geçtik. Herkes yeşil onluk giyinmişti. Doktor bana döndü ve hafif tebessum etti. Zeynep hemşire de ameliyattaydı. Ondan geriye saymamı söyledi.
-10, 9, 8, 7, 6, 5...
* * *
-Zeynep hanım uyanıyor. Hemen doktora haber verin. Deniz! Deniz beni duyabiliyor musun?
Ateş çok korkunç görünüyordu. Belliki birşeyler yolunda gitmemişti. Kendimi berbat hissediyordum. Ağzımdan ne çıktığının bile farkında değildim. İçimden belkide sesli söylüyordum. İkisini şu anda ayırt edemiyordum.
-Emir! Emir nerdesin?
Ateş'in yüzüne bir perde inmişti. Yine de kendini kısa sürede toparladı. Kendime gelmem imkansız gibi geliyordu. Canımın yandığını bile hissetmiyordum. Saatin kaç olduğunu bilmiyorum fakat hava kararmıştı. Bedenimdeki uyuşukluk yavaş yavaş elini çekiyordu üzerimden. Bir saat sonra doktor odamdaydı. Ateş bana hicbirsey anlatmıyordu. Herşeyi doktorun açıklayacağını söyleyip duruyordu. Doktor gelince Ateş bilinçsizce yerinden fırladı. Doktor konuştukça Ateş kayboluyordu. Bense ne dediğini öğrenmek için çıldırıyordum.
-Deniz ameliyatta kalbin durmuş. Seni geri getirmek için çok uğraşmışlar. Ameliyatının çok zorlu geçtiğini söylüyor. Sen daha iyi olunca fizik tedaviye başlayacaklar. Herşey o zaman belli olacakmış.
Ateş bunları yüzüme bakmadan söylemişti. Konuşmak istemiyormuş gibi bir hali vardı. İkimizde bu ameliyattan sonra herşeyin son bulmasını umut ediyorduk. Fakat tam tersi olmuştu. Asıl savaş şimdi başlıyordu. Tedavi uzun ve yorucu olacaktı. Ben uyumak istiyordum. Bedenim,ruhum olanlara katlanamıyordu.
Bir hafta sonra fizik tedaviye başladım. Bu kadar zor ve karmaşık olacağını bende tahmin etmiyordum. Yürümek bir yana ayakta bile duramıyordum. Masajlar, ilaçlar hepsi koca bir hiçti. Zeynep hemşire gözleri Ates'in üstünde bana moral vermeye çalışıyordu. Tabi buda Ateş 'e olan gösterisinin bir parçasıydı. Onda hoşlanmadığım şeyler vardı. Ateş eski Ateş olsa onu uzaklaştırmak için herşeyi yapardım. Fakat Ateş umrumda bile değildi. Biran önce iyileşip buradan gitmek istiyordum. Fizik tedavi başlayalı onbeş gün olmuştu. Halâ ayakta duramıyordum ama hissetmeye başlamıştım. Bu iyi haberdi. Bu iyileşip yürüyebileceğim ve Emir'i bulabileceğim anlamına geliyordu. Ateş bu haftasonu için bir plan yapmıştı. Almanya'yı gezebileceğimiz harika bir turdu. Fakat ben Ateşin varlığına bile katlanamıyordum. Sabah erken saatlerde yola çıktık. Sabahın ilk saatleri olduğundan hava epey soğuktu. Ben tekerlekli sandalyede Ateş benim yanımda o kadar ilgili duruyordu ki herkes övgüyle bakıyordu. Genç bir adam ayakları tutmayan zavallı kıza deliler gibi aşık... Onu asla bırakmamış,hayatını ona adamış. Belkide daha fazlasını düşünüyorlardı. Oysa neler yaşamıştık. Ateş benim herşeyimdi. Dostum, arkadaşım, sırdaşım... Oysa yıllarca bana başka anlamlar yüklemiş. Başka anlamlarla bakmış. Bense kalbimin yandığını Emirle hissetmiştim. Yüreğim yok olmuştu. Daha önce uğramadığı diyarlarda kaybolmuştu. Şimdi minik kalbime kocaman bir haksızlık yapıyordum. Kalbim küçük bir deli gibiydi.
Ateş güne güzel bir kahvaltı ile başlamanın iyi olacağını söylemişti. Özenle seçilmiş bir yerdi. Kahvaltıdan sonra şehir turu yaptırdı. Fakat beni neyin beklediğinin farkında bile değildim. Şehir merkezine geldiğimizde birden önümde eğildi. Bağıra bağıra benimle evlen Deniz diyordu. Çevredekiler ne soylediğini anlamıyorlardı fakat Ateş'in çıkardığı yüzük herşeyi özetliyordu. Benimse söyleyebileceğim birşey yoktu ki.
-Cevabını biliyorsun Ateş.Ateş suskundu. Yinede yüzüğü parmağıma taktı. Herkes deli gibi alkışlıyordu. Mutlu sonun gerçekleştiğine inanıyorlardı. Ne kadar itiraz etsemde Ateş ısrarla yüzüğü çıkarmam için hamleler yapıyordu. Ona daha fazla karşı çıkmadım. O yüzük benim için hiçbirşey ifade etmiyordu.
-Deniz sen benimsin. Senin için herşeyi yaparım anlıyor musun? Canımı bile ortaya koyarım.
Ateş boşa kürek çekiyordu.
-Çok yorgunum dönebilir miyiz?
Ateş kısa bir bakışla tamam demiş oldu. Ya da mecbur kaldı. Bu hareketlerimin onu bıktırmasını umut ediyordum. Fakat Ateş bir türlü vazgeçmiyordu. Hergün daha çok bağlanıyordu. Ben her adım atışımda,her gülüşümde daha fazla var oluyordu. Aslında onu anlıyordum. Benim Emir'e hissettiklerimi o da benim için hissediyordu. Yokluktan var elde etmeye çalışıyordu. Bir umuda sarılmış koza örüyordu. Koza büyüdükçe sesleri duymaz oluyordu. Benim çırpınmamı görmezden geliyordu. Bacaklarım hergün verdiği savaştan yorulmuştu. Yinede çok yol almıştı. Yavaş yavaş mutluluğa kavuşuyordum. Kaybettiğim ateş yeniden yanmaya başlıyordu. Emir'i bulmak ona neler olduğunu sormak için çıldırıyordum. Oda beni merak ediyor muydu? Beni bulmak, bana ulaşmak için çok uğraşmıştı belki. Ben burada olduğumdan yanıma gelememişti. Bütün ihtimaller beynimin içinde yankılanıyordu. Burada son günlerimizi geçiriyorduk. Ateş dönüş biletlerimizi almıştı. Artık evime dönüyordum. Emir'e dönüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM KÜÇÜK MELEĞİM
RomanceEğer birgün yalnız hissedersen sakın korkma ben hep yanında olacağım...