BAHR

157 6 0
                                    

(bu bölümü haluk levent-uçak yaparım ile okumanızı öneririm.)

   İnsan çok şey yapmak ister. Döner durur kendi etrafında. Caresiz kök salar olduğu yere. Kosmak ister. Durmadan, yorulmadan. Çok yerde olmak ister. En çokta onun yanında. Ellerini tutmak, nefesini hissetmek ister. Ondan gelecek en ufak haberi bekler durur. Yapmam, yapamam der fakat bunu hiçbir zaman başaramaz. Ben kendi bahrımda kayboldum. Onu kaybettim. Yüreğim deli gibi sancıyor. Hayatım boyunca doğru adamı bekledim, durdum. Şimdi ona sahipken çok uzak olmak büyük haksızlık. Çığlıklar atmak isterken susa kalmak kalp acısı. Konuşmak durmadan anlatmak istiyorum. O olsun yanımdan biran olsun ayrılmasın istiyorum. Beynimi kemiren duyguları biranda silip atsın istiyorum.

    Onu nisandan sonra hiç görmedim. Nerede ne yapıyor? Oysa benim konusmama bile izin vermemişti. Kalbinden geçenleri görebilmek için herşeyi feda edebilirdim. Seni seviyorum demek hiç bukadar zor gelmemişti. Benden vazgeçeli ne kadar olmuştu. Hangi gün,hangi saat kopmuştu benden. Kalbim atmaktan vazgeçecek, dünya duracaktı. Oysa yüreğimde hissediyordum nefesini. Sessiz çığlıklara boğuyordum zamansız gidişini. Şimdi bunca yıkımdan sonra ona soyleyecek sozum kalmamıştı. Kimseye anlatamıyorum. Kocaman sözlerimi basit duygulara dönüştürüyorlardı. Sahi kimsem yoktu benim. En yakınlarımı bile tanıyamıyordum. Zaman gibi onlarda değişip duruyorlardı. Anlamsız çabalarda kayboluyorlardı. Benden gitme Emir? Biran dahi olsa aklında kalayım. Beni sakın unutma. Tüm hayatımı sana vermeye hazırken benden vazgeçme. Bu gece bizim olsun. Tüm yıldızlar duaya otursun. Herbiri ayrı düşleri gerçekleştirsin. Seni seviyorum. Bu kalp sana koşmaya hazır.

*               *                *

Nişandan sonra işlerin biraz olsun düzelmesini umuyordum. Fakat Ateş ve ailesi düğün planları yapmaya başlamıştı bile. Herşey benim dışımda çok hızlı gelişiyordu. Bir zamanlar Ateş benim herşeyimdi. Dostum,arkadaşım,sırdaşım... Şimdi Ateş'le aramızda kalın duvarlar vardı. Eskisi gibi olmamız imkânsızdı. Bunca yıl içinde büyüttüğü aşkı göremediğim için ben aptaldım. Ona en büyük haksızlığı yapmıştım. Yanında durarak,elini tutarak hergün hançeri saplamıştım kalbine. Kalp kendine uzakta olanı seviyor her zaman. Ateş içinde bu olmuştu. Nedense şimdi bana yaşattığı acılardan çok mutlu günlerimizi hatırlıyordum. Sadece kırgındım. Bana bunları daha önce anlatmadığı için. Emir benden nefret ediyordu. Kesin bilgi... Ve bunca acının içinde kalbim çok yorulmuştu.

Nişandan sonra Ateşle ilk karşılaşmamız kavgaya dönüşmüştü. Okula gidip notları almam gerekiyordu. Son olanlardan sonra zaten aksamıştı okul. Biran kısa minicik biran Emir'in ders verdiği sınıfa gözüm takıldı. Ateş deliye dönmüştü. Söylediklerini duymuyordu. Sadece canımı acıtmak istiyordu.

-Unutamadın onu. Seni ondan nasıl alacağımı bilmiyorum. Yoruldum artık. Bıktım Deniz. Kalbini sökecek dahi olsam onu sana unutturacağım. Emir adı tarihten silinecek. Gerçekleri göremiyorsun Deniz. Uyan  artık.

  Gerçek dediği benim Emir'e olan aşkımdı. Dünyada bundan daha gerçek bişey olamazdı. Koşuyordum. Ates'ten olabildiğince uzaklara kaçmak istiyordum. Ateş benim için kalp ağrısıydı. Onu hayatımdan söküp atmak istiyordum. Ne olursa olsun bu evliliğe izin vermeyecektim. Onun bu hırsı gözlerini kör etmişti. Sevmek değildi artık. Aşk sevdiğine acı çektirmezdi. Ateş kendi hırslarının kurbanı oluyordu. Sokaklar,caddeler küçülmüştü. Hava kararmak üzereydi. Herşeyin başladığı yere gidiyordum. Ona aşık olduğum yer. Lanet olası o kulübeye gitmek zorundaydım. Bulundugum yerden epey uzaktaydı. Üstelik patikada bu defa tek başıma yürümek zorundaydım. İlk defa akşam güneşi görmüştüm. Hava simsiyahtı fakat içimdeki sevgi hem beni hemde yönümü aydınlatıyordu. Kulübenin kapısı açıktı. Fakat çok karanlıktı. Küçük bir gaz lambası bulup yaktım. Huzurdu benim için,heryerde onun kokusu vardı. Onun yatağında onun kokusuyla uyuyacaktım bugece.
Etrafta ona ait birçok şey vardı. Dolabın açar açmaz Emir beni kollarıyla sarmıştı bile. Ona ait birçok giyisi vardı dolapta. Bir kazak alıp üzerime geçirdim. Yatağın başında küçük bir komidin vardı. Daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. Sadece bir çekmecesi vardı. İçinde ne olduğunu merak etmeye başlamıştım. Fakat minik bir kilidi vardı. Biraz çekiştirsemde açmakta başarılı olmamıştım. Neyseki çok fazla film izlemiştim. Ve saçımda bol miktarda tokada vardı. Denedim. Defalarca denedim. Filmlerdeki teoriyide çürütmüştüm. Mutfağa gidip büyük bir bıçak aldım. İşe aramasını umuyordum. Çünkü hergeçen dakika merakım artıyordu. Bıçakla kilidi yarım saate kadar hırpaladım. Sonunda o mucizevi sesi duyabildim."click"

Kilidi alabilmiştim. Ama çekmece bomboştu. Sadece yıpranmış bir resim vardı. İlk bakışta anlayamamıştım. Fakat biraz dikkatli bakınca o resimdekinin kendim olduğunu farkettim. Yıllar önce çocuk yuvasında çekilmişti. Varlığını bile unutmuştum. Resimde yalnız değildim. İki yanımda da küçük erkek çocukları vardı. Biri Ateşti. Onun çocukluğuydu. Ama onun bu resimde ne işi vardı? Diğer oğlan çocuğunu hatırlamıyordum. Asıl soru bu resmin Emirde ne işi vardı?

BENİM KÜÇÜK MELEĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin