Bölüm 2
Kalbinizin sesini dinlemekten korkmayın... Varlığını bile bilmediğiniz kapılar açılacaktır...
James, 13. gemideki diğer evlerle kıyaslandığında büyük sayılabilecek, yaklaşık 15 metrekarelik yaşam odasında, küçük penceresinin kenarına çektiği eski bir tabureye oturmuş, ve önünde, görüşünü kısıtlayan bir ufuk çizgisi olmaksızın ebediyete kadar uzanıyormuş gibi gözüken, derin uzayı izliyordu. Yer yer parlayan cılız ışıklı yıldızlar, her ne kadar bu sonsuz karanlığı aydınlatmaya çalışsa da, yaydığı ışıklar evreninin ücra bir köşesine ulaşmaya çalışırken, uzayın içinde başıboş bir şekilde yol almaktan öte, başka bir işe yaramıyordu. Tıpkı nereye gittiğini bilmez bir şekilde yol alan büyük umutlar gibi, ışıklarında doğaları gereği taşıdığı umutlar, yaptıkları bu sonsuza dek süren zorlu yolculukta, her geçen saniye biraz daha eriyordu.
James'in küçük pencereden gördükleri, yalnız inci gibi uzaya dizilen yıldızlarla sınırlı değildi. Hemen sağ tarafta 13. gemiyi sağından takip eden 5 gemide, James'in görüş alanındaydı. Ve gene her zaman olduğu gibi, 13. gemiye en uzak kalan, ve onu en geriden takip eden gemi, Eksen'di.
James, Eksen gemisini görünce, uzun zaman önce yıldızlararası derin uzayda kaybolan ikizi Atlas gemisini düşünmeden edemedi. Ve aniden kendisinin dahi duyamadığı kısık bir ses tonuyla mırıldandı.
-Neredesin Atlas?
Belki kendi mırıldandığı soruyu dahi duymamıştı James. Ancak bu soruyu bedenindeki en küçük hücreden, ruhunun derinliklerine dek hissetti. Zira bu soru, herkesin merak ettiği cevapsız bir soruydu. Ancak o kadar uzun zaman önce kaybolmuştu ki Atlas gemisi, geminin nasıl kaybolduğu bir yana, bir zamanlar var olduğundan öte bir bilgi kalmamıştı ondan geriye.
James bu derin düşüncelerden, penceresinin hemen yanında bulunan masasının üzerindeki, küçük ve çok eski bir heykelcik olan, *Kiev Astronotu'nu görünce sıyrıldı. Ancak bu kez de kendini başka bir bilinmezlik denizinin ortasında bulmuştu.
-Peki ya sen, senin sırrın ne?
Kiev Astronotu, insanlık Dünya'dan göç etmeden önce, büyük umutlara alınan, tarihi ve kültürel anlamda önemli eserlerden biriydi. Yaklaşık olarak avuç içi büyüklüğündeki bu metal heykelcik, Avrupa kıtasında bulunan ve uzay adamı özelliği taşıyan bilinen tek buluntuydu. Üzerine giydiği, astronotlarınkine benzer kalın bir giysi ve kafasına taktığı kendisini atmosferden soyutlayan şeffaf bir başlığı vardı. Öyle ki ona bakan bir kimse, dünyayı antik zamanlarda böylesi bir astronotun ziyaret ettiğine inanabilirdi. Ancak James'in bu duruma neredeyse hiç inancı kalmamıştı.
James, manalı bakışlarını Kiev Astronotu'nun üzerinden alarak tekrar derin uzaya çevirdi. Uzun bir süredir hiç durmadan düşündüğü, ve adını dahi bilmediği bazı şeyleri sorguladı için gözlerinin derinliklerine anlamlı bir bakış yerleşmişti istemsizce. Ve onun bu derin bakışlarından dahi, çok katmanlı bir kişiliği olduğu açıkça anlaşılıyordu.
-Onca yıl, evrende oradan oraya sürüklenerek yaşanılabilir bir gezegen aradık. Ancak bu koca evrende kaybolmamıza rağmen, aradan geçen binlerce yılda tek bir yaşanılabilir gezegen dahi bulamadık. Ve artık neredeyse eminim, bu koca evrende yalnız olduğumuza. Işığı yakın zamanda sönecek olan bir yıldızdan farksızız aslında. Varlığımızı kimse bilmedi. Yokluğumuzdan da kimsenin haberi olmayacak. Hayat ışığımız yok olurken, bu evrenden yavaşça silineceğiz. Ve evrende bir zamanlar var olduğumuzu algılayabilen bir bilinçte kalmayacağından, sanki hiç var olmamışçasına, yok olacağız.
'Gene kendi kendine mi konuşuyorsun?' Diyerek içeri girdi Henry. James öylesine dalmıştı ki bu düşüncelere, kardeşinin odaya girdiğini dahi duymamıştı. Kafasını yavaşça uzayın belirsiz bir köşesine bakan küçük penceresinden, duvarda asılı duran saate çevirdi ve saatin altı olduğunu gördü. Evet, kardeşinin dersi çoktan bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olay Ufku-Yeniden Doğuş
Science FictionEvrende, insan ırkının son temsilcilerinin var olma mücadelesi verdiği bir yer var. Orası, ölümün zifiri karanlık kisvesi altında, seni almak için kuşattığı, ayakta kalan son kale. Orası, en korkunç düşlerinle sıradan gerçekliğin kaynaştığı bir boyu...