BÖLÜM 7- İkinci Kısım
Asla vazgeçme, çünkü kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin...
10. gemiyi denetlemeye başlamak adına, Petro ve James, uçuş hangarında bulunan dinlenme odasından ayrılarak, devasa geminin iç kesimlerine doğru, dar koridorlarda yol almaya başladı. 60 yaşını geçen insanların yaşadığı geminin iç kesimlerine doğru yol alırken, James, aydınlatmanın hangardakinden daha kuvvetli olacağını düşünmüştüyse de, etraf, giderek daha soluk bir ışığın aydınlatmaya çalıştığı loş karanlığın içerisine gömülüyordu. Üstelik havadaki kötü koku, attıkları her adım ile birlikte daha fena bir hal alıyor, yoğunlaşıp keskinleşiyordu.
Bir müddet daha ilerledikten sonra, oldukça büyük bir cam duvarın önünde durdular. Çevrede, beyaz uzun önlükler giymiş ve ellerindeki işlerle uğraşarak etrafta dolanan pek çok çalışan vardı. Petro, eli ile cam duvarın arkasını göstererek 'İşte burası.' dedi. 'İnsan ırkı için ürettiğimiz besinlerin ham maddelerinin, kıyma yapma işlemi öncesinde çözüldüğü yer.'
James, cam duvarın arkasından gelen ısıyı hissedebiliyordu. Petro gıda üretiminin ham maddelerinin çözüldüğü yer dediğine göre, besinler bozulmamaları adına önce donduruluyor, ardından vakti geldiğinde besin üretmek için bu odada çözülüyor olmalıydı. Ancak cam duvarın arkasındaki odada aydınlatma öylesine zayıftı ki, James hiçbir şey göremiyordu.
-Neden ışıkların şiddetini bu denli düşük tutuyorsunuz? Bu şekilde önümdeki odada karanlıktan başka bir şey göremiyorum.
Petro derin bir iç çektikten sonra kendisini gene bir öksürük krizi tuttu. Birkaç kez ciğerden öksürdükten sonra ise kendisini toparladı. Bedenini oynatmadan kafasını James'e doğru çevirdi ve ürkütücü bir ses tonunda 'Neden mi aydınlatmayı bu denli düşük tutuyoruz.' dedikten sonra yine hiç beklenmedik bir anda gülmeye başladı. Petro'nun attığı her kahkaha ile korku, James'in içine dalga dalga yayılıyordu. Sonra yine Petro, James'in hiç beklemediği bir anda kahkahasını kesti ve gözlerini James'e diktikten sonra işaret parmağı ile cam duvarın arkasını göstererek 'Bu manzarayı görmemek için.' Dedi. Ve ağzından saçılan tükürüklerin eşiliğinde bağırarak odanın ışıklarının yakılmasını istedi.
James kaderinin ve kavrayamadığı bu olaylar silsilesinin ağına düşmüş bir vaziyette boş gözlerle Petro'ya bakarken, cam duvarın arkasındaki odanın ışıkları yavaşça açıldı. Ve James, bu devasa büyüklükteki odanın içerisindeki, insanın kanını donduran dehşet verici manzaraya, kendi gözleri ile tanıklık etti.
Onlarca çıplak ölü insan cesedi, sıradan birer et parçasıymış gibi, tavandan yere dek uzanan sütunların üzerindeki kancalara, kat kat asılmıştı. Her birisinin vücudundan çıkan onlarca kablo, sütunların üzerinden birleşerek oda boyunca yayılıyordu. Bu şeffaf kabloların içinden kan da dahil olmak üzere, cesetlerin vücut sıvıları vakumlanarak çıkartılıyordu. Kafalarına yerleştirilen küçük bir kafes ise, alt kısımdaki keskin bıçaklarının yardımıyla vakti geldiğinde cesetlerin kafasını kopartıyor ve cesetlerin iskeletini bir balığın kılçığını sıyırır gibi çekip alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olay Ufku-Yeniden Doğuş
Science FictionEvrende, insan ırkının son temsilcilerinin var olma mücadelesi verdiği bir yer var. Orası, ölümün zifiri karanlık kisvesi altında, seni almak için kuşattığı, ayakta kalan son kale. Orası, en korkunç düşlerinle sıradan gerçekliğin kaynaştığı bir boyu...