Bölüm 6
Düşüncelerine dikkat et, bir gün sözün olurlar. Sözlerine dikkat et, bir gün hareketin olurlar. Hareketlerine dikkat et, bir gün alışkanlığın olurlar. Alışkanlıklarına dikkat et, bir gün karakterin olurlar. Karakterine dikkat et, bir gün kaderin olur. Babam hep, ne düşünürsek o oluruz derdi. (Margaret Thatcher)
Helena ile son görüşmelerinin üzerinden geçen bir haftanın ardından, James hala o gün yaşadıklarına nasıl bir anlam yüklemesi gerektiğini bilmiyordu. Helena'nın sert tavrı, iktidar oyunlarındaki tutumunu netleştirdiği için miydi, yoksa derinliklerde, James'i bir şeylerden mi korumaya çalışıyordu. James düşünmenin kendisini cevaba ulaştırmayacağını bildiği için, bu durumu kafasına takama kararı aldı. Artık olayları büsbütün, akışına bırakmıştı.
Gece, gene doğru düzgün uyuyamamıştı ve kendisini ışıklar yakılır yakılmaz 13. geminin banliyö bölgesine atmıştı. Bu kimsesiz sokaklar, onun nefes alabildiği tek yerdi. Yapmacıklıktan ve sahte nezaket gösterilerinden uzak bir yaşam, sadece burada mümkündü. Her ne kadar sosyal olarak alt tabakadan insanlar yaşasa da, James buradaki insanların her şeye inat mutlu olduklarını gördükçe imreniyordu. Ancak henüz sabahın bu erken saatinde, bu sessiz arka sokaklarda dâhil, tüm gemi adeta ölüm uykusundaydı.
James'in sevdiği de zaten buydu. Sessizlik, enteresan bir şekilde, beraberinde burukta olsa bir huzur getiriyordu. Ve her nedense insanın kendisini dinleyebilmek için fırsat bulabilmesi, bu zevki bir kez tadanlar için vazgeçilmez oluyordu.
James, sanki bir refleksmişçesine 60'lara vefa töreninde Rosa Park meydanına en kısa yoldan ulaşmak için kullandığı banliyönün arka sokaklarından bir bir geçmeye başladı. Arşınladığı her yol, attığı her adım, sanki onun ruhunu arındırıyor ve kaybettiğini düşündüğü masumiyetini derinliklerinde anımsatıyordu. Sonra birden, bir ayak sesi, James'e huzur veren sessizliğin sesini böldü. Ve James, bu kimsesiz sokaklarda yalnız olmadığını fark etti. İzleniyor muydu? Hayır, bu küçük adımlar birazdan sapacağı sokaktan yayılıyordu dalga dalga. Merakına direnemeyip bir adım attığında ise, karşılaşmayı umduğu en son kişi ile göz göze geldi, bir kez daha. Dafni, tam karşısındaydı.
Panik olduğunu ele verir şekilde yanakları kızarmış, ve damarlarında dolaşan adrenalinin etkisiyle nefes nefese kalmıştı Dafni. Sanki kimseye gözükmeden bu kokuşmuş sokaklardan bir an önce çıkmak gibi bir niyeti vardı. Ancak James'in asıl merak ettiği, neden kimseye gözükmeden bu banliyöden ayrılmak istediği değil, neden banliyöde oluşuydu.
Daha öncede 60'lara vefa töreni öncesi, Dafni'yi gene banliyö bölgesinde gördüğünü hatırladı James. Partinin saygı duyulan üyelerinden birisinin, böylesi bayağı bir yerde görülmesinden tuhaf bir durum varsa, bu da böyle bir yerde iki kez görülmesiydi. Ve James, Dafni bu duruma nasıl bir kılıf uydurursa uydursun, onu banliyö bölgesine getiren nedeni öğrenmeye kararlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olay Ufku-Yeniden Doğuş
Science FictionEvrende, insan ırkının son temsilcilerinin var olma mücadelesi verdiği bir yer var. Orası, ölümün zifiri karanlık kisvesi altında, seni almak için kuşattığı, ayakta kalan son kale. Orası, en korkunç düşlerinle sıradan gerçekliğin kaynaştığı bir boyu...