Sonunda boğazın kenarında küçük bir seyyar satıcı bulmayı başarmıştık. Güney lüks arabasını uygun bir yere park edince tek tek indik. Temiz havayı çiğerlerime çekmek için derin derin nefesler aldım. Boğaz manzarasını her zaman severdim. Canım sıkıldığında ya da endişelendiğim de ilk uğradığım yer boğaz kenarı olurdu. Çok canım sıkıldıysa ya da öfkelendiysem saatlerce yürürdüm. Ama ailemi özlediysem banklardan birine oturur denizi izlerdim. Sanırım ilk defa buraya mutluyken geliyordum. Tabi ailemin ölümünden sonra.
Yürüyüş yoluna doğru bir adım attığımda " Hemen orada kal. Buyuran Güney'e döndüm. Arabayı kilitleyip birkaç adımda yanıma varmıştı. Sonrada beni şaşırtacak bir harekette bulundu. Elini bana doğru uzattı. Güney bana el ele tutuşmak için ilk adımı atmıştı. Vay be... Ancak ben bu fırsatı kaçıracak kadar deli değildim. Küçük bir çocuğa uzatılan elma şekeri alır gibi fazladan bir coşkuyla elimi elinin arasına bıraktım.
Beraber el ele bir şekilde İstanbul akşamında yürümeye başladık. Yemen yanımızda boğazın dinlendirici sesi, huzur veren kokusu vardı. Başımızda sevda yelleri esiyordu. Aşkın bu denli güzel olduğunu bilmezdim. Filmlerin abartıldığı, kitapların sırf kelime kalabalığı yaptığın düşünürdüm. Olmayan bir duyguyu ilahlaştırmışlardı bana göre. Ama şimdi anlıyordum ki, aslında ben kördüm. Aşkı görmeyecek kadar aşka kapılarım kapalıydı. Ama yanımdaki adam tarafından tüm kapılar ardına kadar açılmıştı.
El ele seyyar satıcısının masalarına yaklaştık. Küçük taburelere karşılıklı oturduk. Güney bizim için siparişleri verirken ben de etrafı inceliyordum. Üç ay içinde sanki İstanbul'da değişmişti. Aslında değişen ben miydim yoksa İstanbul muydu tam olarak eminde değildim hani. Ama birimiz değişmiştik içte. Mesela ben daha önce çevremde bulunan kişilerin varlığıyla hiç ilgilenmemiştim. Burası benim düşüncelerden kaçtığım, sakinleşmeye çalıştım bir alan olmuştu her daim.
Şimdi her şey değişmişti. Karşımdaki damla birlikte keyifle köfte ekmek yiyor ve sohbet ediyorduk. Güney'in daha önce bu kadar konuşabildiğine hiç şahit olmamıştım. Çocukluğunda yaptıkları haylazlıkları bile anlatmıştı bana. Mahallede bir kızı sırf kendisine âşık olduğunu söyledi diye ittiğini duyunca kendimi tutamamış ve sesli olarak kahkaha atmaya başlamıştım. Bir insanın yedisinde neyse yetmişinde de odur sözünü bana kanıtlamıştı. Ama hoşuma gitmedi dersem yalan olurdu. Güney çocukluğundan beri soğuktu. Yani onun bu hali sadece bana özeldi.
Saatlerse o küçük taburelerin üzerinde sohbet ettik. Onun hakkında onlarca şey öğrenmiştim. Mesela tuttuğu takımın Beşiktaş olduğu gibi. Sonra benimle karşılaşana kadar en sevdiği renkler siyah beyazken şimdi yeşilmiş. Nedenini sorduğumda ise gözlerin demişti. Sanırım orada ermiş olabilirdim. En sevdiği yemeğin tas kebabı olduğunu, sütlü tatlıları çok sevdiğini öğrenmiştim. Kitap okumaktan hoşlandığını o söyleseydi de anlamıştım zaten. Evin salonunda kocaman bir kitaplığı olan adam zaten kitapları seviyordu.
Şiirlere farklı bir ilgisi varmış. Bu ona annesinde geçmiş. Annesi de sürekli şiir kitaplarıyla dolaşırmış. Güney'de onun sayesinde şiirlerle tanışmış. Evde kocaman şiir kitabı koleksiyonu varmış. Görmeyi hatta Güney'in sesinden şiir dinlemeyi çok istiyordum. Bunu aklıma not ettim. En kısa zamanda bunu hayata geçirecektim. Kedilerden hiç hoşlanmadığını da öğrenmiştim. Küçük sevimli bir hayvanın nesini sevmiyor anlamış değildim ama işte hoşlanmıyormuş.
Film izlemeyi de çok severmiş. Ancak sinemaya gitmek yerine kendi evinde rahat ve sakin bir ortamda izlemeyi tercih ediyormuş. Bunu da biliyordum. Eve ilk geldiğim zaman kocaman bir film koleksiyonuyla karşılaşmıştım. Yani bu da sürpriz değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD ADI SERİSİ-1 KIRMIZI
AventuraGüven ve cesaret üzerine kurulmuş olan bir kurumda hiç beklenmeyen biri hain çıkarsa ne olurdu? YADA Değer verdiğin , uğruna her şeyden vazgeçtiğin,o iyi olsun diye defalarca ölümle yüzleştiğin kişi sana ihanet etmişse ne hissederdin? VE YA Mill...