Bölüm 2 ♥

19.3K 585 44
                                    

Genç adam o gün öfkeliydi. Öyle ki sabahtan beri etrafına ateş saçıyor ve yanına gelen günahsız çalışanlarını bir güzel azarlayıp, acımasızca geldiği yere geri gönderiyordu. Bu denli sinirli olmasının nedeni ise Zorlu Holding için önemli olan ihaleyi rakip şirketin almasıydı.

O lanet olası adamdan da, onun kahrolası şirketinden de nefret ediyordu. Cantuğ'un bunu kasıtlı olarak yaptığından adı gibi emindi. Derin derin nefesler alıp öfkesini yatıştırmaya çalıştı fakat bunun da pek bir faydası olmadı. O adamın yüzünü bir güzel benzetmek istiyordu çünkü onu sadece bu rahatlatabilirdi.

Masasında duran şişeyi hışımla eline alıp soğuk suyu boğazına dikti. Daha önce şirketi için önemli olan hiçbir ihaleyi başkasına kaptırmamıştı. Bu, genç adam için berbat bir ilk olmuştu. Böylesine önemli bir ihaleyi beş para etmez bir adamın şirketine kaptırdığına hâlâ inanamıyordu. Her zaman, her konuda kazanmalı ve en üst düzeylere çıkmalıydı.

Üstelik bu sadece işi konusunda değildi. Atalay'ın etrafında birçok kız olduğu için genç adam kimi arzu ediyorsa ona hemen sahip olurdu. Bunun için fazla çaba sarf etmesine bile gerek yoktu. Çünkü kızların herhangi bir erkekte isteyebileceği çoğu özellik Atalay da mevcuttu. Hem zengin, hem genç, hem yakışıklı, hem de oldukça çekici bir iş adamıydı o. Daha önce hiçbir kızın onu reddettiğini hatırlamıyordu.

Şişedeki suyu bitirdikten sonra öfkesine yenilerek ayağa kalktı ve takım elbisesinin ceketini hızla üzerine geçirdi. Yerinde duramıyordu, öylece eli kolu bağlı oturamazdı. O adama kesinlikle cezasını verecekti.

Tam kapıdan çıkmak üzereyken, Giray aniden önünde beliriverdi. Bu adam tam bir baş belasıydı. En olmadık zamanda sürekli karşısına çıkıyordu Atalay'ın. Şimdi yine ona engel olacak ve Cantuğ denen o pislik herifin yanına gitmesine müsaade etmeyecekti. Bunu tahmin edebilmek çok da zor değildi. En yakın dostunu fazlasıyla iyi tanıyordu Atalay.

Gözlerini Atalay'ın kömür siyahı gözlerine dikip, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu Giray.

Bu Atalay'ın beklediği bir soruydu. "Seni ilgilendirmez," dedi sertçe. Bir de onunla uğraşmak istemiyordu.

Arkadaşının ne kadar öfkeli olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Onun için endişeleniyordu Giray. Sıkıntıyla bir nefes bırakıp, "Neler olduğunu Ekin'den öğrendim," dedi tedirginlikle.

Neredeyse akşam olmak üzereydi. Atalay daha fazla vakit kaybetmek istemiyordu. Bu yüzden Giray'ın söylediği hiçbir şeyi dinlemedi ve onu yavaşça yana doğru itti. "Şimdi çıkmalıyım, daha sonra konuşuruz bunları."

Atalay adım attığı gibi, Giray onu hemen kolundan kavradı. Arkadaşının Cantuğ'un yanına gidip boş yere olay çıkaracağını çok iyi biliyordu, ama buna engel olacaktı.

"Onun yanına gidiyorsun, değil mi?"

Atalay'ın sinirleri daha çok gerildi. "Sana hesap mı vereceğim Giray? Bir kez olsun işlerime burnunu sokmamayı dene!"

"Seni çok iyi tanırım dostum. Bu işin peşini asla bırakmayacağını biliyorum. Sen ne dersen de öfkene yenilip orada olay çıkarmana izin vermeyeceğim. Çünkü ertesi gün gazetelerde manşetleri rezillikleriyle süsleyecek kişi benim arkadaşım olacak!"

Atalay koyu renkteki gözlerini kısarak Giray'a alayla baktı.

"Senden izin alacak değilim!"

Hayatı boyunca kimseden izin almamıştı, asla da almazdı. Bunu yapmaya kalkışana da haddini çok iyi bildirirdi. Bu zamana dek kararlarını hep kendi almış, kimsenin karışmasına da müsamaha göstermemişti. Aksi takdirde zararlı çıkan karşı taraf olurdu.

SEN BANA AİTSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin