Karlı bir ocak ayının on beşinci günüydü. Genç kızın içi kıpır kıpırdı o gün. Saatler ilerledikçe heyecanı kat be kat artıyor, içine yakıcı bir sıcaklık yayılıyordu. Aynadaki yansımasına bakıp derin bir iç çekti. Altında dizlerine kadar uzanan dar bir etek, üzerinde belinin kıvrımlarını belli eden kırık beyaz renginde bir gömlek vardı. Saçlarını sıkıca bir atkuyruğu yapmış, yanaklarına sürdüğü allıkla elmacık kemiklerini ortaya çıkarmıştı.
Gözlerini duvarda asılı olan saate çevirdiğinde saatin sekize gelmesine yarım saat daha olduğunu gördü. İki eliyle sıkıca tuttuğu telefonunu göğsüne bastırıp heyecanla odanın içinde volta atarken Funda içeriye girdi.
"Bakıyorum da heyecandan yerinizde duramıyorsunuz Merve Hanım."
Funda'nın kıkır kıkır gülmesiyle kendine gelen Merve, vücudunun her santiminin bir alev misali yandığını hissetti. Kalbi boğazında atıyordu. Ara sıra göğsüne sardığı telefonunun ekranına bakıyor, beklediği o aramanın gelip gelmediğin kontrol ediyordu.
Funda yanına yaklaşıp elini yavaşça arkadaşının omzuna koydu. "Sakin ol..." dedi alçak bir sesle. "Sadece küçük bir akşam yemeği..."
Merve bir anlığına olduğu yerde durup telaşlı bakışlarını ona çevirdi. "Sence nasıl görünüyorum?" dedi üzerindeki kıyafetleri gösterirken. Hızla arka tarafında duran boy aynasına gidip bir kez daha kendini kontrol etti. Ellerini kalçalarına koyup endişeyle mırıldandı. "Bu etek kalçalarımı kötü mü gösteriyor? Eğer öyleyse..."
"Biraz basenlerini ortaya çıkardığı doğru," deyip sözünü kesti Funda kıkırdayarak.
Merve'nin gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı. "Gerçekten mi?"
"Hayır, dalga geçiyordum sadece. Biraz rahatla canım..."
Neden bu kadar telaşlıydı? Neden Cantuğ'layken bile bu kadar takılmadığı saçmalıkları sanki bir ölüm kalım meselesiymiş gibi önemsiyordu? Dahası neden bu kadar çok heyecanlıydı? Hakkında en ufak bir fikir sahibi dahi olmadığı bir adamla teşekkür borcunu ödemek için yemek yemeye çıkıyordu. O halde neydi bu içini kasıp kavuran, iki ayağına bir pabuca sokup onu yiyip bitiren gereksiz detaylar?
Gerginlikle yatağın bir ucuna oturup telefonunun ekran kilidini açtıktan birkaç saniye sonra saatlerdir beklediği o tanıdık numara bir anda gözlerini aldı. Kalbi gümbür gümbür atıyordu. Yüzüne yerleştirdiği muzip ifadesiyle "Arayan kim?" diye soran Funda'ya bile doğru dürüst cevap veremeyecek kadar heyecanlıydı.
Bakışlarını ellerinin arasındaki küçük ekrandan ayırmadan "A... Atalay..." diye kekeledi.
"Ne duruyorsun, açsana!"
Genç kız telefonu açınca dilinin tutulmasından korkuyordu. Henüz Atalay'ın o çekici, sarsıcı ve aynı zamanda erkeksi sesini duymaya hazır değildi. Adamın kendine özgü olan öyle güçlü bir etkisi vardı ki, sadece ses tonu bile baş döndürecek kadar seksiydi.
Birkaç çalıştan sonra bundan kaçamayacağını bilerek en sonunda telefonu açmak zorunda kaldı. "Merhaba..." dedi neredeyse fısıltıya yakın bir ses tonuyla. İki eliyle telefonunu sıkıca kavrayarak ellerinin titremesine mani oluyordu.
Karşıdan gelen o ses de "Merhaba..." diye karşılık verince ani bir ürperti bedenini esir aldı. Titremesini durduran bu sesin bağımlılık yaratacak cinsten tehlikeli bir etkisi vardı. Ah, o adam mükemmelliği somutlaştıran başlı başına bir tehlikeydi. Merve ise o tehlikeye kolayca kapılık gidebilecek kadar etki altındaydı. Atalay onu ele geçirmişti. Tek bir gecede... Kısıtlı bir zaman diliminde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BANA AİTSİN
Ação"Kokusunu içime çekerek ciğerlerimi istila ettim. Sanki o bir esrardı da ben gitgide ona daha çok bağlanıyordum. Ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum ama aynı zamanda durmak istemiyordum. Beni kendine sardığında tüm benliğimle onunla bütünleşiy...