Genç kadın şok olmuş bir halde olduğu yerde hareketsiz bir şekilde duruyor, titreşen göz bebekleriyle zemine düşen silaha bakıyordu. Bir cana kastetmiş, bir insanı vurmuştu... Eski nişanlısını, ölen bebeğinin babasını, kendisine ihaneti yaşatan o adamı bir an bile düşünmeyerek öldürmek istemişti.
Bunu yapmıştı çünkü uzun süredir içinde beslediği öfke öylesine şiddetlenmişti ki, bu sayede bebeğinin ölmesine sebep olan o adamın gözlerinin önünde acı içinde kıvranmasına şahit olmak istemişi. Ancak şeytanın iradesini ele geçirip aklına soktuğu anlık bir düşünceydi bu. Oysa sadece Tolga'yı korkutmaktı amacı. Böyle sonlansın istememişti.
Tüm bu yaşananların kötü bir kâbus olmasını isteyerek, az sonra rüyasından sarsılarak uyanmayı diledi. Ama her şeyin gerçek olduğunu biliyordu. Ağlayarak başını ellerinin arasına alıp, "Be... Ben... Onu öldürdüm mü?" diye mırıldandı. Sonra yüksek sesle bir çığlık kopardı ve yaşadığı şokun etkisiyle bulundukları odanın içinde panikle volta atmaya başladı. Durmadan bir katil olduğunu tekrarlıyor, aldığı nefesler ciğerlerine yetersiz geliyormuş gibi hızlı hızlı soluklanıyordu.
Nihayet "Merve!" diye bağıran Atalay'ın sesiyle kendine gelebildiğinde ürkek gözlerini sevdiği adamın kömür karası gözlerine kilitleyip ona uzun uzun baktı. Onun gözlerine bakarken bir nebze de olsa rahatlayabilmişti.
Derin bir nefes çekti içine. "Atalay..." dedi fısıltı halinde.
Atalay yara içindeki bedenine, şişen göz kapaklarına ve solgun yüzüne rağmen hâlâ çok yakışıklı görünüyordu. Merve onun her halinin bambaşka bir güzelliğinin olduğunu düşünürken, "Gel buraya..." dedi genç adam. Sesi otoriter ve emreder tondaydı.
Kadın yavaşça ona doğru yaklaşmaya başladı. Yatağın yanı başına gidip dizlerinin üstüne çöktü. Tedirginlikle parmaklarını Atalay'ın gövdesindeki morlukların üzerinde gezdirdikten sonra "Sen iyi misin?" diye sordu.
Adamın yüzünde buruk ama Merve'nin kalbinin deli gibi çarpmasına neden olan tatlı bir gülümseme belirdi. "Sen yanımdayken nasıl kötü olabilirim ki?" dedi karşılık olarak.
"Seni buradan kurtaracağım," dedi Merve.
"Bizi..." diye düzeltti Atalay. Sevdiği kadının kusursuz güzellikteki yüz hatlarını izleyip bağlı olduğu iplerin izin verdiği kadarıyla usulca ona doğru yaklaştı. Kadının dudaklarının arasından firar eden hızlı ve sıcak soluklar yüzüne vururken, onun dolgun kırmızı dudaklarına büyük bir istek ve tutkuyla bakarken buldu kendini.
Merve o anda mantıklı düşünecek halde değildi. Bu yüzden kalbinin sesini dinleyip içinden ne yapmak geliyorsa onu yapacaktı. Belki de bir hiçliğe kapılmış, kendini koca bir boşluğa bırakmıştı. Ama emin olduğu bir şey vardı. Bu adamı istiyordu. Atalay'ı... Onu öpmek, ona sarılmak, onunla bütünleşmek istiyordu.
Genç kadın içinde yanıp tutuşan arzuyla ona doğru sokuldu. Atalay'ın nefesi kendisininkine karışırken, "Seni öpmek istiyorum..." diye fısıldadı.
Merve'nin dudaklarından dökülen bu cesur sözcükler Atalay'ın yüzünü gülümsetmeye yetti. "Bu halde mi?" dedi muzipçe kaşlarını kaldırarak.
Bunun üzerine Merve de tebessüm etti. "Durumun karışıklığının farkındayım ama acilen iyileşmeye ihtiyacım var. Beni iyileştirebilecek tek şey ise sanırım bir doz Atalay öpücüğü olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BANA AİTSİN
Ação"Kokusunu içime çekerek ciğerlerimi istila ettim. Sanki o bir esrardı da ben gitgide ona daha çok bağlanıyordum. Ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum ama aynı zamanda durmak istemiyordum. Beni kendine sardığında tüm benliğimle onunla bütünleşiy...