Başımın dayanılmaz bir şekilde ağrımasıyla uyandım. Pencereden sızan güneş ışığı gözlerimi aldı. Yattığım yerden yavaşça doğrulmaya başlamadan önce hiçbir şeyin farkında değildim. Ta ki yanımda yatan bir adamın soluk alışverişlerini fark edene kadar...
Önce yaşadığım şokla elimi ağzıma kapattım. Daha sonra içimde bir çığ gibi büyümeye başlayan telaş duygusunu en derininden hissettim. Hâlâ rüyada olup olmadığımdan emin olmak için gözlerimi tam üç kez kapatıp geri açtım. Rüya görmüyordum, her şey tam anlamıyla gerçekti.
Gözlerimi kocaman açıp etrafıma baktım. Son derece lüks ve daha önce hiç görmediğim bir yatak odasındaydım. Üstelik üzerimde bana oldukça bol gelen bir erkek tişörtü, altımda ise bir eşofman altı vardı. Bakışlarım yatağın kenarına kaydığında yere savrulmuş bir elbise ve topuklu ayakkabılar gördüm. Kalbimin tam ortasına ansızın bir ok saplandı sanki. Gözlerimi sıkıca yumdum. Sıkıntıyla yanlış bir şey yapmamış olmam için dualar ettim. Buraya nasıl geldiğimi, sonrasında neler yaşandığını bilmiyordum. Kafam kazan gibi olmuştu ve bir şeyleri hatırlamam için hafızamı daha fazla zorlarsam beynim patlayacakmış gibi hissediyordum.
Titreyen bedenimle yataktan usulca kalktım. Yapmam gereken tek şey, buradan derhal uzaklaşmaktı. Yerdeki elbisemi ve ayakkabılarımı elime alırken, arkamdan gelen bir ses işittim. Duyduğum ses uyku mahmuru olmasına rağmen yine de çok güçlüydü ve kulağıma tanıdık gelmişti. Yanaklarım alev alev yanmaya başlamıştı, çünkü bu sesi çok iyi tanıyordum. Onunla bir hata yapmış olma ihtimalim kalbimi delip geçti.
Ah, Tanrım... Şimdi her şeyi çok net hatırlıyordum. Başka biri olsaydı eminim bu kadar utanç duymazdım. Ölmek istiyordum. Eğer o haltı yediysem -ki yemiş olma olasılığım yüksekti, çünkü yere savrulmuş elbisemin ve üzerime giymiş olduğum erkek kıyafetlerinin tek nedeni bu olabilirdi- kendimi uzun bir süre affedemeyecektim. O kahrolası adam dün gece beni aşağılayan, zorla alıkoyan bir pislikti ve ben onunla nasıl olduğunu çözemediğim bir şekilde yatmış olabilirdim.
Kendime verdiğim sözü küçük bir hata sonucu ezip geçmiş olabilirdim. Tolga'dan sonra asla bir daha kimseye güvenmeyecektim. Hiçbir adama âşık olmayacak, kimseyle bir ilişki yaşamayacaktım. Eğer yanlış bir şey yaptıysam kendime olan saygımı yitirmekten korkuyordum.
Gözlerimin dolduğunu hissettim. Az öncesinde "Nereye gidiyorsun?" diye soran adama dönüp, cevap vermem gerektiğini biliyordum ama bunun yerine çıplak ayaklarımla odanın kapısına doğru yürümeyi tercih ettim. Deliksiz bir uyku çekmeme rağmen halen kendimi güçsüz hissediyordum. Hem bedenen hem de ruhen...
Sarsak adımlarımla kapıya doğru yürümeye devam ederken, aniden güçlü bir el kolumu kavradı ve beni sert göğsünün sıcaklığına doğru çekti. "Neyin var?" diye sorarken sesi ifadesizdi. "Rahat uyuyamadın mı?"
Kalbim tekledi... Dizlerim inanılmaz derecede titriyordu. Ne yapacağımı bilemez halde bir süre donup kaldım. Sırtım sert bir gövdeye değiyor, kulağıma çarpan nefes ürpermeme neden oluyordu.
Konuşmak için dudaklarımı araladım fakat hiçbir şey söyleyemedim. Bir tuhaf hissediyordum. Sanki kelimeler bana meydan okuyordu. Aslında sormam gereken birçok şey olmasına karşın, olduğum yerde bir heykel gibi dikiliyordum. Ah, belki de gelecek cevaptan korkuyordum.
Arkamdan gelen ses bu kez, "Hiçbir şey söylemeyecek misin?" derken, dudakları yavaşça kulağıma sürttü. Neredeyse kalbimin patlayacağından emindim. Dün gece tanıştığım yabancı bir adamla bu denli yakın olmaktan doğal olarak rahatsızlık duyuyordum.
Peki ya dün gece? Kahretsin ki, dün gece ona şimdi olduğundan daha yakın olmuş olabilirdim ve bunu düşünmek bile beni korkudan öldürüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BANA AİTSİN
Acción"Kokusunu içime çekerek ciğerlerimi istila ettim. Sanki o bir esrardı da ben gitgide ona daha çok bağlanıyordum. Ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum ama aynı zamanda durmak istemiyordum. Beni kendine sardığında tüm benliğimle onunla bütünleşiy...