Tam olarak üç saat derin bir uyku çektikten sonra nihayet kendime gelebilmiştim. Şimdi daha iyi hissediyordum. Funda sipariş ettiği pizzaları masanın üzerine yerleştirirken, yüzümden gülümsemeyi hiç eksik etmedim. Kendi dertlerimle onun da başını ağrıtmak istemiyordum. Birkaç saat önceki yaşadığım o duygu patlaması sonucunda istemsiz olarak onu da yıprattığımı farkındaydım.
Bardaklarımıza içeceklerimizi doldurduktan sonra sandalyelerden birine oturup karşımdaki yerini aldı. Elindeki pizza diliminden bir parça ağzına atmadan önce bir süre beni süzdü. Daha sonra ise dilimi ağzına götürdü ve bardağından bir yudum alıp geri yerine bıraktı.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Daha iyiyim," diye karşılık verdikten sonra tedirginlikle devam ettim konuşmama. "Kusura bakma lütfen... Kendi sorunlarımla senin de canını sıkıyorum ama ne yapayım, elimde değil!"
Azarlayan bir bakış attı bana. "Ne ara böyle düşünür oldun Merve? Biz hep acılarımızı birlikte paylaşmadık mı? Her birinin üstesinden gelip, birbirimizin yaralarını sarmadık mı? Şimdi ne değişti ki?" deyip alınganlıkla yüzünü buruşturdu.
Masanın üzerinden uzanıp elimi onun elinin üzerine koydum. "Biliyorum hiçbir şeyin değişmediğini. Sadece kendi acılarımla başa çıkmaya çalışırken sizleri de yıpratmaktan çok korkuyorum."
"Beni yıpratmıyorsun. Sakın böyle düşünme," dedi Funda hemen. "Bunu da atlatacağız. El ele vereceğiz... Acısıyla, tatlısıyla... Anlaştık mı?"
Başımı sallayarak karşılık verdiğimde "Şimdi her şeyi en başından anlat bakalım," dedi. Dikkatini pür dikkat bana vermişti. "Tolga'dan hiç haber aldın mı?"
"O günden sonra ikisini de hiç görmedim," dedim bir iç çektikten sonra. "Görmek de istemiyorum zaten. Bana bıraktıklarıyla epey canımı yaktı. Daha fazlasını kaldırabileceğimi sanmıyorum."
Başını yana eğip, buruk bir gülümsemeyle "Peki ya bebekten haberi oldu mu?" diye sordu. Yüzüne yerleşen o acı dolu ifade canımı yakmıştı. Herkes gibi o da acıyarak bakıyordu bana. Bense bu duruma zaman geçtikçe daha çok alışıyordum.
"Bir bebeğinin olduğunu ve onun ölümüne sebep olduğunu asla bilmeyecek."
"Neden söylemiyorsun? Eminim ki bunu öğrendiğinde deli gibi vicdan azabı çekecek. Ayaklarına kapanacak senin."
Aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyordu. "Cidden onda bir vicdan olduğuna inanıyor musun?" dedim hayretle. "Evlenme hayalleri kurduğu kızın arkasından iş çevirip, acımasızca ihanet eden bir adamın nasıl vicdanı olabilir ki?"
Omuzlarını düşürdü. "Haklısın... Ne desem bilemiyorum."
"Geceleri başımı her yastığa koyduğumda onu düşündüm, nefes aldığım her an onu özledim, sabırla dönmesini bekledim. Oysa ben karnımda bebeğimle onun yollarını gözlüyorken, o beni öz kuzenimle aldatıyormuş. Onu koşulsuz şartsız sevdiğim her lanet gün o kızla yatıp, onun bedenine dokunuyormuş Funda, inanabiliyor musun?"
Güçlü olmak için direndiğim anlardan biriydi yine o an. Boğazıma koca bir yumru oturmuş, gözlerim yanmaya başlamıştı. Ama ağlamak yoktu bu defa. Birkaç saat önceki gibi bırakmayacaktım kendimi. Duygularıma yenik düşmemeliydim.
Sandalyesini yavaşça geriye doğru itip yanıma geldi. Omzumu sıvazlayarak, "Ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum," diye mırıldandı. Eğilip yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Ama inan bana bu da geçecek. Zaman her şeyin ilacı..."
"Öyle mi dersin?"
"Bana güven..."
Önce sevdiğim adam tarafından haince bir ihanete uğramış, ardından da bebeğimi kaybederek büyük bir travma yaşamıştım. Kalbime açılan o derin yara izlerinin kapanması belki uzun bir zaman alırdı. Ama eninde sonunda geçeceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BANA AİTSİN
Action"Kokusunu içime çekerek ciğerlerimi istila ettim. Sanki o bir esrardı da ben gitgide ona daha çok bağlanıyordum. Ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum ama aynı zamanda durmak istemiyordum. Beni kendine sardığında tüm benliğimle onunla bütünleşiy...