Tümör

159 58 11
                                    

Etrafımda duran insanları zor ayırt edebiliyordum. İnsanlardan biri önüme eğildiğinde Mert olduğunu anladım.

"Cemre su iç"dedi ve suyu uzattı. Suyu uzattığında tutamadım. Elimden kaydı. Denge problemi yaşıyordum. "Sakinleş güzelim doktora gideceğiz merak etme." diye devam etti.

Arabaya yürürken birkaç kez tökezledim ama düşmedim kafam allak bullak olmuştu.

Doktora gittiğimizde bana değişik şeyler yaptılar... Sorular gibi.

"En çok ne zaman başın ağrıyor?"dedi doktor. "Sabahları ağrıyor ve midem bulanıyor." dediğmde Mertle dışarıda konuşmak istediğini söyledi.

Dışarı çıktılar.

Mert'ten

Doktor beni dışarı çağırdığında endişelendim durumundan hatta korktum çok korktum.

"Sevgilinizde beyin tümörü var ve iyi huylu olandan değil maalesef. Habis Beyin Tümörü." dedi doktor. Gözlerimi doldu.
"Habis beyin tümörü iyi huylu tümörden daha hızlı gelişir."

"Yani o ölecek mi?" dedim sesim titrek çıkmıştı. "Onun için ne yapmalıyız."

"İlerlemiş maalesef tümör en fazla 1 ay. Pek birşey yapamayız. Eğer yaparsak ömrü azalır." dedi. Gözlerim dolmadı ağlıyordum resmen.

İçeri girdiğimde Cemre merakla bana baktı. "Neler oluyor Mert?"dedi. Doğruları söyleyecektim.

"Tümör beyin tümörü. Varmış
Habis beyin tümörü sen ölürsen bende ölürüm Cemre." dediğimde onunda gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

"Mert duramıyorum artık ölüyorum Mert. Ben seninle mutlu olamadan ölüyorum  Daralıyorum daha doğrusu artık geberiyorum." dedi titriyordu onunda sesi. "Ben seni mutlu etmeden ölemem Mert "

"Ben senin mutlu olmanı istiyorum. Sen yanımdayken ben zaten mutluyum. Kokunu,sesini,gülüşünü duymaya hissetmeye bile mutlu oluyorum." dedim. Tek o değil beni de öldürüyordu bu tümör.

Gözlerim tek bir yere sabit donuktu. Yanıyordum adetâ. Hayat bir ateşti ve biz bu ateşe körükle gidiyorduk. Ölüm çalacaktı kapıyı çok kısa sürede. Hayat neymiş aslında daha geçen gün çocuklarımızı hayal ederken...

Cemre huysuzca kıpırdandı. Gözlerimden usulca damlalar akıyordu hâlâ. Sanki biri barajı yıkmış gibi sürekli akıyordu gözyaşı denilen şey. Bıkmadan usanmadan yakıyordu kalbimi.

Canımı acıtıyordu mesela. En çok canımı yakan şeydi bu ve bu kadar canımı acıtan şeyde beni bir tek mutlu eden mutluluğumu alıyordu şimdi elimden. Adalet miydi bu? Adalet buysa dünyada ki bütün pisliklerin içindeki mutululuk yok edilmeli miydi? Bu muydu adalet denilen en pislik şey.  Öldürüyordu bu adalet beni. Suçsuz yere müebbet yemis gibiydim.

Bana ufak bir kızı çok görmüşlerdi. Oysa ki ben ufak kızı gerçekten seviyorum. Onu benden almak bebekten şeker almak kadar kolaymışta ben yeni anlamışım. Uyurken saçlarına buse kondurmayı özleyeceğim prensesim. Artık saçlarına değil toprağına buse kondururum. Ama ben bunu istemiyorum ki.

Benim hayatıma yeni girmişken ben böyleysem ailesi duysa ne yapardı acaba? Taha ne yapardı? Bir abi için kardeş en önemli şeydir.

Benim olamamışken toprağın olacaktı. Bu dondurma yerken yere düşmesi gibi adi bir olaydı. Kalbine sıcak su dökülüyormuş gibi yanıyordu.

ZaaF(Düzenleyeceğim)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin