Telaş

178 60 9
                                    

Mert

Her insan bir amaç için dünyaya gelir benim amacım cemreyi sevmekmiş demek ki ve belki şuan benim amacım yok olacak ve yok olduğunda beni öldürmek için dünyaya gelen piçler mutlu olacaktı ama intikam en soğuk yerde duracaktı ki canımın yandığını anlamayacaklardı. En soğuk yerde durmak çok zordu.

Bir kız için ağlanır mıydı? Gerçekten seviyorsan niye ağlamayasın ki şuan ne ağlıyor ne gülüyordum aslında tamamen nötr vaziyette bekliyordum. Duygusuzluktan halliceydim belki ama onu seviyordum işte,sevgi belki tek o zor durumdayken ağlamak değildi.

Hem erkek adam ağlamaz. Ama hiç ağlamaz demeyelim. Kendimle çelişki içindeydim adeta. Mesela ben ağladım babam öldüğünde hep ağladım ama yaptıklarını duymadan önce, yaptıklarını duyduktan sonra içten içe mezarına tükürmek geliyordu mesela. Ama yapmıyordum içimde ona kalan sevgi pıtırcıkları demeyelim ama saygım vardı. Baba kelimesi çok yakışıyordu mesela ona.

Yakışıyordu çünkü herkesin hayalindeki baba adayıydı çocuklarıyla ilgilenen her işleri yapan başlarını belalardan kurtaran bir baba. Ah ne güzel! Eşini altan bir baba olmasaydı iki kat daha sevilirdi mesela. Bu karmaşık konudan konuya atlayan duygular ve düşünceler... Telefonum patavatsız biri gibi sürekli çalıyordu. Elimi cebime attım ve arayan kişinin ekranda Boklu yazdığını gördüm. Telefonu açtım

"Lan manyak mısın olum sen yarım saatir arıyorum lan seni. Cemre nerde ona ver!" dedi Ecrin. "Hem niye telefonunu açmıyor o?"

"Sanada selam Ecrin." dedim sıradanlıkla. "Cemre hasta odasında uyuyor."

"Noldu? Lan yine kız resmen 'bela mıknatısı' her neyse söyle." dedi ben telefona mı patavatsız demiştim aha da sana patavatsız rolünün en iyi oynayan kişi Ecrin.

"Vuruldu. Pek bişi yok dikiş attılar siz gelmeyin biz gece eve geliceğiz." dedim hemen.

"Ne ne dedin sen geliyoruz."dedi.

"Hayır dedim" diye çıkıştım ve telefonu yüzüne kapattım ve komple telefonu kapattım elimle sıktım fazla orantısız güç kullanmış olacağım ki ekranın çıtırdadığını duydum. Sonra Cemre'yi kontrol etmek için odaya doğru ilerlemeye başladım. İçeri girdiğimde dergileri kurcalıyordu.

"Bu halde bile mi?" diye sordum. Kaşlarını kaldırıp bana baktı.

"Bu halde bile mi derken?"dedi ne yaptığını kabullenmeyen ufak çocuklar gibi.

"Saçmalayabiliyorsun. Şuan senin uyuman lazım dergi karıştırman değil"dedigimde usulca dergiyi yerine bıraktı.

"Bu arada onlara ne yapacaksın?"dedi telaşla hâlâ neyin telaşıydı bu kızın. Her insana sevgisizi vardı kendine ne kadar zarar gelirse gelsin.

"Sen. Ciddi olamazsın herhalde. Ceza çekecekler sana ve bana yaptıklarından..." dedim öfkeyle.

"Ama Mert."dediğinde sözünü böldüm. "Mert ona zarar verme buna zarar verme. Cemre bu dünyada adalet denilen şey yok herşey karşılıklı anladın mı? Ve herkes karşılığını alacak sen hiç aldatıldın mı?" diye yöneltiğim sorudan pişman olmuştum. Çünkü aldatılmıştı Rüzgar ile çıkarken Rüzgar Gözde ile birlikte olmuştu. Ah lanet mantıklı bile düşünemiyordum. O kadar dalgındım ki.

"Ben özür dilerim. Çok dalgındım Cemre. Öfkeme hakim olamadım. Çok özür dilerim." gözlerime baktı. Uzunca.

"Önemli değil. Ben hep..." dedi ve kaldı. "Sen hep katlandın bunlara işte benim istediğim bunlardan bizi kurtarmak." diye devam ettirdim. Uzunca bir süre sessizce durduk. "Karnın acıktı mı?" diye sordum.

"Evet " dedi hiç düşünmeden. "Pizza istiyorum." diye devam ettirdi. "Pekala." dedim bende.

Kapının önüne çıkıp dominosu tuşladım. "Doğa Hastanesi bir orta boy pizza. Oda:43" dedim "Tamam efendim. 15 dakikaya orda."

Odaya girdiğimde fotoğraf çekiliyordu. Cidden iyi değildi.
"İyi misin?" dedim. "İyiyim"diye cevap verdi. Doktor içeri girdi.

"1 hafta sonra gelin dikişi alalım yara o kadar kötü değildi. Islanmamaya dikkat. Bu akşam çıkabilirsiniz."dedi ve gitti.

"yemekleri sipariş ettim gelicek birazdan."dediğimde karnının guruldama sesini duydum ve gülümsedim sanki ayıp birşey yapmış ufak çocuklar gibi yüzü kızarmıştı. Yaklaşık 10dk sonra pizzalarımız geldi. Yemekleri yedikten sonra odadan çıkmak istiyordum. Hastanenin herşeyi beni boğuyordu.

"Çıkalım birazdan."dedim. Ağzı dolu olduğu için kafasını salladı.
"Sahile gitmeye ne dersin?" diye sordum konuşmamız lazımdı.
"Evet." dedi.

Hastaneden çıkış yaptıktan sonra arabaya kadar yürüdük. Her yürüyüşünde ah kelimesi dökülüyordu dudaklarından onun acı çekmesine izin vermeden kucağıma alıp arabaya yerleştirdim. Gözlerim dudaklarına kaydı özlemiştim dudaklarını öpmeyeli çok olmuştu. Dudaklarına baktığımı fark edince tedirgin olup saçmalamaya başladı. "Gitmiyor muyuz? Ben üşüdüm. Mert dışarda kar yağıyor." son dediğine çok gülmüştüm.

"Yazın içinde kar ha? Hayal gücüne hayranım."dedim ve koltuğuma geçtim. İskelenin yakınına geldiğimizde "dikkat et inerken kara basıp kayma." dediğimde. "Dikkit it kiri bisip kiymi" diye mırıldandı ve arabadan inmek için kapıyı açtı. Ardından bende inip onu kucağıma aldım ve iskeleye kadar taşıdım.

İskelenin kenarından ayaklarımızı aşağı sallandırdık.
"Benim yüzümden oldu çok özür dilerim."dedim içtenlikle. "Önemli değil ama en büyük suç benim gelmemeliydim." dedi.

"Bencede gelmemeliydin."
"Hemen suçu bana atıyor bak şuna" dedi. "Hem ben şey için şey etmiştim." duraksadı "senin başına birşey gelmesin diye yani." dedi ve yine soluklanmaya başladı. "Hem senin orda-" diyemeden dudaklarına yapıştım özlemiştim napabilirim.

"Eve gidelim mi?"diye sorduğumda sadece kafa sallamakla yetindi. "Bir ara hatırlat buraya balık tutmaya gidelim." dedim.

Not: Bu kadar yeter bence. Uzun olsun istemiştim ilham gelmedi. Ama bu kitabın ikincisi çıkacağından emin olun ki hatta kitap.kapağı bile hazırladım sizinle paylaşmak isterdim kapağı ama ilerleyen bölümlerde neler olacağını anlardınız ve eğer bana ulaşmak isterseniz. Facebooktan Melisa Pelin hesabına mesaj atın %70 ben %30 arkadaşım cevaplar sizden ricam mesaj atarken kitap için attığınızı belirtin.

ZaaF(Düzenleyeceğim)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin