D-13

20.7K 908 112
                                    

Arkadaşlar ben bu hikayeyi isteyerek ve severek yazıyorum fakat vote ve yorumlardan dolayı sanki çok ilgi görmüyormuş gibi geliyor bana =( Diğer bölümü +15 vote sonrası yayınlamayı planlıyorum..Umarım bölümü beğenirsiniz =)) Ayrıca bu bölüm sürekli ''yeni bölüm'' isteyen tatlı okuyucum gozdesnr1'e gelsiin =)) Multimedia'daki şarkıya mutlaka bakıın =)

Anıl arabayı son süratle kullanırken nefesimi tutmuş içimden Azra'nın iyi olması için dua ediyordum. O pislik herif Azra'yı kaçırmıştı. Derdi herneyse Anıl'laydı fakat nedense Anıl'dan başka herkese zararı dokunuyordu. Birden içimde biriken öfkeyle Anıl'a döndüm fakat direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olan parmak boğumlarını ve ateş saçan gözlerini görünce hiçbir şey demeden tekrar önüme döndüm. Eğer Azra'ya bir şey olursa Anıl'ı asla affetmeyecektim. 

Anıl'ın telefonunun çalmasıyla düşüncelerim bölündü. Telefonun ekranına baktığımda Vladislas adında birinin aradığını gördüm. Bu sanırım o adamın adıydı. Aksanından yabancı olduğu belliydi zaten. Anıl'ın yüz hatları ismi okuyunca daha da gerginleşti ve sinirle telefonu açtı.

''Ne istiyorsun Vladislas ?'' Ses tonu yüz ifadelerinin aksine oldukça sakin çıkıyordu. Adamın ismini telaffuz edişi de şu durumda düşünülecek en son şey olmasına rağmen..nasıl desem..çok seksiydi. İçimden kendime kızarak tekrar olaya odaklandım.

''İstersen kızı öldür umrumda değil. Hatta cesedi de ormana gömersin. Bak sana tavsiye veriyorum değerimi bil.'' Anıl'ın ukalaca söylediği sözler üzerine büyük bir şokla ona döndüm. Ne yapmaya çalışıyordu bu gerizekalı ?! Adamın ne dediğini duyamıyordum fakat Anıl'ı çok öfkelendiren bir şey söylediği belliydi.

Anıl ''Nerdesin piç kurusu ?!'' diye bağırınca olduğum yerde sıçradım. Daha sonra telefonu kapatıp torpido gözüne fırlattı.

''Neredelermiş ?''

Anıl soruma cevap vermek yerine gözlerini yoldan ayırmadan arabayı daha da hızlı kullanmaya başladı. Bu umursamazlığı beni deli ediyordu ! Meraktan ölücektim fakat onun umrunda değildi.

''Hiç olmazsa Ata'ya nerede olduğunu haber verelim.''

''Ata zaten orada.''

''Ne demek orada ?!''

''Aptallık edip başımı ağrıtma Asena ! Orada işte. Benden önce onu oraya çağırdılar ki gitmek için bir sebebim olsun. Orospu çocukları !'' Anıl şiddetle direksiyona yumruğunu geçirince araba bir anlık sağa saptı fakat sonra tekrar toparlandı. Lanet olsun Anıl'ın Azra için oraya gitmeyeceğini bildikleri için Ata ile şantaj yapmışlardı. Artık iyice gerilen sinirlerimle kendimi tutamayıp birkaç damla yaşın yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. Anıl'ın göremeyeceği bir şekilde kafamı sağa çevirip camdan dışarıyı izliyormuş gibi yaptım. Belki de hepsi benim suçumdu. Azra'yı hiç bu işlere bulaştırmamam gerekirdi. Suçluluk duygusuyla gizleyemediğim hıçkırığımı Anıl fark etmiş olacak ki boş orman yolunda arabayı durdurdu.

''Hey ağlıyor musun sen ?''

Ben cevap vermeyince Anıl çenemden tutup onunla gözgöze gelmemi sağladı. Gözlerine bakınca ağlamam ve hıçkırıklarım artmıştı.

''Hey hey hey Asena sakin ol. Ağlama bak ben üzgünüm tamam mı sana bağırmak istememiştim bir anlık sinir işte.'' Söyledikleriyle şaşkınca ona bakakalmıştım. Ben bana bağırmasından veya kızmasından dolayı ağlamıyordum ki. Olanlar üst üste gelince sadece dayanamamıştım. Göz yaşlarım hala yanaklarımdan süzülürken kendime engel olamayıp kollarımı boynuna dolayarak ona sarıldım. Belki de şu ana dek birlikte yaptığımız en masum şeydi bu. Sarılmak. Fakat o kadar iyi hissettirmişti ki. Kollarımı ondan çektiğimde boğuk bir sesle konuşmaya başlamıştım.

''Ben sadece..ya onlara kötü bir şey olursa Anıl ? O zaman ne yapacağız ?''

Gözyaşlarımı sildikten sonra iki eliyle yanaklarımı kavradı ve konusmaya başladı.

''Merak etme onlara bir şey olmayacak. Oradan hep birlikte çıkacağız güven bana'' diyerek yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kısa bir öpücükten sonra geri çekilip tekrar arabayı çalıştırdı ve eski hızıyla sürmeye başladı.

Eski kullanılmayan bir fabrikaya geldiğimizde Anıl arabayı durdurdu. Arabadan inip etrafı inceleyerek fabrikanın içine girdik. Burası gerçekten çok ürkütücü bir yerdi. Anıl'ın koluna yapışmış bir şekilde ilerliyordum. Tekrar bir kapının önüne geldiğimizde iki tane siyah giyimli adam bizi içeri aldılar. İçeri adımımı atar atmaz ufak bir çığlık atarak ellerimi dudaklarıma bastırdım. 

Ata bir sandalyenin üstünde bağlı ağzı yüzü kan içinde yarı baygın duruyordu. Refleksle koşarak yanına gittim fakat bir adam beni kolumdan tutarak ondan uzaklaştırdı. Anıl da Vladislas denen adamın karşısında öfkeyle duruyordu. Peki Azra neredeydi ?

''Ooo sevgili aşk çocuğumuz da buradaymış. Galiba uyuşturucu beynini değil erkekliğini yumuşattı Anıl. Alt tarafı küçük bir sürtük için kendini tehlikeye attın. Bu işten o kadar kolay kurtulacağını mı sanıyordun ha ! Polisleri çağırarak akıllılık mı yaptın sanıyordun ?! Fakat bak..şimdi daha çok boka battın.''

Adam sözünü bitirince kahkahalara boğuldu. Sanki çok komik bir şey söylemiş gibi gülüyordu. Allahın belası. Gözlerim etrafta gezindi fakat Azra'yı göremiyordum.

''Ne istiyorsun lan adam gibi söylesene !''

''Sana mal nerede dediğimde zaten ne istediğimi açıkça söylemiştim. O kadar malı kullandım dediğinde sana inanacağımı mı sandın ! Ya malın nerede olduğunu söylersin ya da artık kıçını kurtaran bir abin olmaz.''

Adamın belinden çıkardığı silahla korkudan titremeye başlamıştım. Sanki şu an dejavu yaşıyordum. Aynı şey daha geçen gece benim başıma gelmişti. Ben kurtulmuştum fakat Ata kurtulamayabilirdi.Adam tetiği çekince Anıl da endişelendi ve en sonunda konuşmaya başladı.

''Tamam ! Tamam ..nerede olduğunu söyleyeceğim. Evdeki şarap mahzeninde. İstediğini aldın işte bırak artık onu.'' 

Adam aldığı cevaptan memnun olmuş olacak ki sırıtmaya başlamıştı.

''Bilmem, acaba onu bıraksam mı..? Sen ne diyorsun tatlı kızılım ?'' 

Adam sorusunu sorduğunda şaşkınca etrafıma bakıyordum kime sordu bu soruyu diye. Daha sonra girdiğimiz kapı açılıp içeri Azra girince olduğum yerde donup kaldım.

''Aslında tatlı, hoş çocuk..Bilmem ki belki de artık onları rahat bırakmalıyız babacım.''

Azra'nın bu sözleri karşısında şok olan sadece ben değildim. Anıl ve Ata da en az benim kadar şaşkındı. Fakat en çok acı veren şey ise Ata'nın yüzündeki hayal kırıklığıyla karışık acı çeken ifadeydi...

DeğişimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin