Yeni bir güne başlamak istemiyordum. Alkan'la yaşadıklarımız normal mi diye soracak olursanız, gerçekten normal değildi. Onun gibi yakışıklı bir adam nasıl olur da bana sensiz yapamıyorum der. Ayrıca beni sevdiğinide söylemişti. Ve tabii ki şu sürtük Büşra. Her ne kadar acı bir hikayesi olsada bu onun kötü biri olmasını gerektirmiyor. Bana kötülüğü olmamış olabilir belki fakat Alkan'la bu kadar samimi olması ve onun yanında bana ucube gibi bakması deli etmişti beni.
Her zaman ki gibi istemeyerek sıcacık yatağımdan kalkıp banyoya gittim. Saçım başım berbat görünüyordu. Kısa bir banyodan sonra üzerime askılı bir bluz ve kot şort giydim. Kahvaltı yapmadan kitaplarımı alıp taksiye atladığım gibi kendimi üniversitede buldum. Giriş kapısında Derin'i gördüğüm için sevinmiştim. Yanına gittiğimde ağladığını fark ettim. Ne oldu diye sormadan Derin'e sarıldım. Ona sarıldığımda biraz da olsun sakinleşti. Belinden kavrayarak her zaman gittiğimiz kafenin yeşil masalarından birine oturduk. Karşı karşıya oturduğumuzda Derin'in masada duran ellerini avuçlarımın içine alıp ne olduğunu sordum. Derin konuya nasıl girmesi gerek diye düşünürken sanırım bulmuştu ve sakince anlatmaya başladı. ''Annem ve babam her zaman ki gibi tartıştılar Şeyda ve ben artık dayanamıyorum. Yaşananlar çok saçma, biliyorsun annem her zaman kendine bir eğlence bulup gönül eğlendiriyor, babam desen aynı şekilde. Ne zaman eve gelsem başka bir kadınla oluyor ve annem geldikten sonra getirdiği sürtükler evden gidiyor. Söylesene Şeyda hayat mı bu?'' Anlattıkları ne kadar can sıkıcı olursa olsun hayat devam ediyordu ve güçlü durmak zorundaydı. Neşe ve Sude de vardı ve eminim üçümüz de ona destek olacaktık. Tuttuğum elini biraz daha sıkarak tane tane konuşmaya özen gösterdim. ''Benim güzelim, her ne yaşanırsa yaşansın ben buradayım. Tabii Neşe ve Sude de öyle. Bu gibi durumlarda ağlamak yerine bizimle paylaşırsan eminim omuzlarında ki yük hafifleyecek. Senin yanında dağ gibi üç kız var'' dediğimde son söylediğim onu neşelendirmiş olacak ki dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Oturduğum yerden kalkarak Derin'in yanına gidip sıkı sıkı sarıldım.
Kahvelerimizi içtikten sonra dersimiz olduğu için ayrılmak zorunda kaldık, fakat benim aklım hep Derin'deydi. Ders iyice sıkıcı olmaya başladığında zilin çalmasıyla içten bir 'oh' çekip önümdeki defter ve kalemimi alıp direk Derin'in derse girdiği sınıfa gittim. Gözüme ilk ilişen başını sıraya katmış, açık kestane rengi saçları masaya dökülen Derin oldu. Yanına gitmemem gerektiğini düşündüğüm için gerisin geriye dönmeyi tercih ettim. Sonuçta bende kendimi kötü hissettiğimde yalnız kalmayı tercih ederdim. Bugün önemli dersim olmadığı için kreşe gidip benim tatlı bücürlerimi görmem lazımdı. Onları çok özlemiştim. Durağa geldiğimde hava soğuk olduğu için resmen titremekten dişerim birbirine girmişti. Hırkama sarıldıkça sarılsamda ne fayda, donmaktan kurtulamazdım. Ve tabi ki otobüsün gelmeyeceği tutmuştu. Taksilerde doluydu, sanırım kötü günüme denk geldi. Beklemekten başka şansım olmadığı için göze almak zorundaydım.
Az sonra siyah spor arabanın tam önümde durduğunu görünce Alkan ın arabası olduğunu hemen anlamıştım. Tabii sevinç çığlığı atmamak için kendimi zor tutmuştum. Oturduğum yerden kalkınca kıçımın donduğunu daha yeni anlıyordum. Hemen arabanın içine atladığımda ne kadar yüzsüz olduğumu düşünsemde çaktırmamaya çalıştım. Sonuçta daha beni davet etmeden arabaya hurra binmiştim. Sesimi tatlı çıkarmaya özen göstererek ''Yaa dondum ve kesinlikle hastalanacağım. Bu yüzden davet etmeden arabana binmiş olabilirim. Kusura bakmazsın dimi?''. Dedim. Alkan duygusuzu her zaman olduğu gibi donuk. Hıh çokta umrumda hareketimi yaptıktan sonra ''Beni kreşe bırakabilir misin?'' Deyince birşey söylemeden gaza yüklendi. İnsan bir 'tamam' der. O da yok adam buz buz. 10 dakika sonra kreşe vardığımızda inmeden önce tereddüt etsemde 'teşekkür ederim' dedim. Ne fayda yine tek kelime yok. B sefer bende birşey demeyip çıkacakken bileğimden tutulan elle Alkan a hızlı bir dönüş yaptım. Adam bana dokunduğu an nefesim kesiliyor, ölecekmişim havası veriyordu. Bu duyguyu sevmiyor değilim ama birgün gerçekten heyecandan kalbim duracak diye endişeleniyorum.
''Kreşten sonra nereye gidiyorsun?'' dedi Alkan bey. Sana ne yani sa-na-ne. Ne ilgilendiriyor ki manyak herif seni diyesim geldiysede dememeyi tercih ettim. Bunu yaptığım an gaza basıp bana işkence etmeye götürür. Ben de bunu göze alamam tabii. Oldukça şirin sesimle ''Nereye olacak işte eve gideceğim. Sude de gelecek bugün yanıma. Kreşe artık benim yerime o gidecek. Sonuçta aynı eğitimi aldık.'' dedim. Alkan bey ise sadece ''Tamam.'' demekle yetindi. Yok yani anlamıyorum birazcık da olsa konuşsa çenesi kopar. Ne bu adam konuşmayı sevmiyor. Olabilir mi böyle birşey. İnsan çatlar konuşmadığı zaman. Bu! Konuştuğu zaman çatlayacak gibi oluyor.
Yüzüme şirin bir gülümseme kondurduktan sonra içimden geldiği için Alkan ın yanağına minik bir buse kondurdum. Bunu yaptığım için utancımdan arabadan nasıl indiğimi ben bile bilmiyorum. Koşar adımlarla kreşe doğru ilerlediğimde Alkan gitmemiş olacak ki araba sesi gelmemişti. Arkama dönüp baktığımda dudakları yukarı doğru kıvrılmış bir şekilde gördüm. Sanırım onu gülerken nedenini bilmediğim bir şekilde beni de mutlu ediyordu..
Sude'nin ağzından
Çocuklarla gerçekten iyi vakit geçiriyordum. Şeyda sayesinde bir işim olmuştu. Ben bu kızı gerçekten çok seviyordum. Her zaman dar günlerimde yanımda olan, birlikte ağlayıp gülen harika bir dost.
Miniklerle birlikte el işi kağıtları ile şekiller çıkarırken hepsinin kapıya koşmasıyla Şeyda ya sarılmaları bir olmuştu. Miniklerin Şeyda yı sevmesi normaldi tabii. Onun gibi şekeri kim sevmezdi. Hepsiyle tek tek ilgilendikten sonra küçük minnakların aileleri onları almaya geldiklerinde Şeyda ile de hoş sohbet ettiler. Gerçekten bir insan anca bu kadar sevilebilirdi. Kreş sessiz bir ortam olduğunda Şeyda ve ben birbirmize bakıp sesli bir kahkaha attıktan sonra birbirimize sımsıkı sarıldık. Bizim gerçekten iyi bir dostluğumuz vardı ve ben bunun bozulmasını hiç istemiyordum. Kreşten çıkıp önce mekanımıza gidip en sevdiğimiz şey olan milk-shake içtik. Fark ettiğim birşey vardı. Şeyda bana birşey söylemek istiyor gibiydi. Bende anlatabilmesi için işini kolaylaştırmak istedim. ''Şeyda m bir sorun yok değil mi?'' dediğimde Şeyda hüzünle, sevgi karışık bir tebessüm kondurdu o melek yüzüne.
''Aslında Sude bir sorun var. Konu Derin le ilgili. Biliyorsun ailesi ile sıkıntısı çok ve sanırım yine olaylar olmuş. Şuan kendini tek hissettiğini düşünüyorum. Neşe, sen ve ben ona destek olursak sorunların altından daha kolay kalkacak ve ben ona inanıyorum. Güçlü bir kız Derin.'' dedi. Biraz düşündükten sonra kesin karar verip ''Neşe nin yazlık evi var. Oraya birkaç haftalığına tatile çıkarsan nefes alabilir. Neşe Amerika'dan bu hafta sonu dönüyor. Vizeleri bitmiş onun. Biliyorum senin üniversitede ilk yılın ve yeni başladın. Bu yüzden sen burada kal ve üniversiteye git. Derslerinden geri kalma. Emin ol Neşe ve ben hep Derin in yanında olacağız bir tanem.'' dedim. Yüzündeki hüzün devam etsede şimdiki mutluluk bunu bastırıyordu. Gerçekten Şeyda nın üzülmesini istemiyordum. Onunla tanıştığımızdan belli zor şeyler yaşadı. Hepsinin de üstesinden geldi. Açık olmak gerekirse onun gibi olmak her zaman istedim. Biraz daha tatlı sohbet ettikten sonra arabama binip eve doğru gittik. Geldiğimizde hava kararmıştı, bu yüzden evin önünde sanırım iki adam vardı. Tabii bunlar Alkan ın adamlarıydı. Şeyda nın evine akşam olunca adam dikiyor. Adam bu kıza aşık, ben söylüyorum ama ne fayda, Şeyda hanım ''Sadece yardım etmek istiyor'' deyip beni deli ediyor. Manyak kız kim tanımadığı bir insanı düşünür. üstüne üstlük evine koruma tutar. Kesinlikle Şeyda'da Alkan ı seviyordu. Bunu Alkan ı görünce gözlerinden çıkan kalpleri görünce anlıyordum. Kim anlmazdı ki zaten..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keskin Adam
ChickLitHayat yorsada bazen ufuğu gösterir insanlara. Birçoğumuz hayalleri gerçekleşir diye beklerken bir de bakmış en dipte, hiç ulaşamayacağı bir yerde. Kimimizde hiçbir zaman iyi bir hayatı olmayacağını düşünür ve ileriye baktığında işte tam da o ışığı...