Medya; Şeyda
Bazen düşünüyorum da ailem hayatta olsa nasıl olurdu. Tabii düşünmem saçma herşey çok daha güzel olurdu. Bir babanın güven verdiği varlığı, bir annenin şefkatli kolları. Geçen seneye kadar onlarla mutluydum. Tâki o bir anda çat kapı gelen trafik kazası ile herşey mahfoldu.
Kızlarla eve doğru ilerlerken Sude nin arabayı hızlı kullanması ailemi aklıma getirmişti. Her seferinde bunun olması canımı sıksa da elimden birşey gelmiyordu işte. Ailemin varlığının olmaması beni zayıf düşürüyordu.
AVM den sonra kahve içmek için her zaman ki kafemize uğradığımız da Sude bugün onun evinde kalmamızı rica etti. Ben ne kadar benim evim de kalmamızı söylesem de Sude izin vermedi. Neymiş ayıpmış. Ne yani bizim aramızda ayrı gayrı mı var?
Sude nin evi dubleks beyaz renkli çok büyük değil de orta derece de bir evdi. Ailesi varlıklıydı ama Sude yi parayla terbiye etmesini iyi biliyorlardı. Çoğu zaman kredi kartını babası kapatıyordu. Ve onun haricinde de para göndermiyordu. Çünkü Sude fazlasıyla para harcıyordu. Günde beş altı kıyafet alıyor desem abartı olmaz. Tam bir alışveriş manyağı.
Saat gecenin 2 si olmasına rağmen kızlarla hâlâ dedikodunun dibine vuruyorduk. Açıkçası hiç uyumak istemiyordum. Her zaman uyumak isterim ama benim canım dostlarımla birlikteyken zaten bütün sıkıntılarım yok oluyordu. O yüzden uyumaya gerek kalmıyordu.
Derin e Onur u sormak istesem de sonradan vazgeçtim. Belki de kimsenin bilmesini istemiyordur.
Saat 3 e kadar kızlarla dedikodunun dibine vurduğumuz da artık uykumuz geldiği için herkes kendine ayrılan odalara gidip deliksiz bir uyku uyumaya gitti.
Benim kalacağım misafir odası bebek mavisi ve şeker pembesi renklerden oluşan tatlı bir odaydı. Kapının yanında duran koca pembe dolap vardı. Dolabın hemen yan tarafında da pembe, en az benim boyumda bir ayı vardı. Yatak iki kişilikti. Çarşaf mavinin en şirin tonundandı. Yastıkta aynı şekilde çarşafın rengindeydi.
O kadar yorgun hissediyordum ki hemen kendimi yumuşak yatağa attım. Başım yastıkla buluşunca dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Resmen vücudum gevşemişti. Alt dudağımı dişleyip uyuyacağım deliksiz uykunun tadını zihnimde canlandırdım ve hemen ardından cenin pozisyonunu alıp derin uykuya daldım.
***
Uzandığım yerden kalkıp banyoya geçtim. Ayna da kendime baktığımda iyi olduğumu fark ettim.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aşşağı indim.
Sude kucağına laptobu almış The walking dead i izliyordu. Tabii ki bizim en sevdiğimiz dizimiz. Yanına geçip yanağına öpücük kondurdum. "Günaydın" Sude de kollarını boynuma dolayıp yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. "Günaydın benim fıstığımmm. "
Belki beş dakika olmadan Derin ve Neşe de gelmişti. Uykulu uykulu çok tatlı görünüyorlardi. Hele ki Derin in üstünde ki Koalalı tişörtü onu tam ponçik yapmıştı. Tam bir geveze kız çocuğu gibi gözüküyordu. Saçlarını dağınık topuz yaptığı için yüzü tam ortaya çıktığın da Koalalı tişörtüyle bile mükemmel görünüyordu. Açıkçası Derin in makyajsız halini makyajlı halinden daha güzel buluyorum. Derin gerçekten benim perim. Her haliyle güzel ve iyi huylu bir melek.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra salona geçip The walking dead i izlemeye başladık. Kendimizi kaptırdığımız sırada Derin cırladı "İnanamiyorum ya kızlar. Bugün Şeyda ve benim dersimiz var. Nasıl unutursunuz. Ah! Gerçi bende unuttum. " Kolumdan tuttuğu gibi beni oturduğum yerden uçarcasına kaldırdı. "Çabuk Hazırlan gitmemiz lazım. " Ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi hazırlanmış Sude nin arabasın da buldum. Sadece on beş dakikamız olduğu için acele etmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keskin Adam
ChickLitHayat yorsada bazen ufuğu gösterir insanlara. Birçoğumuz hayalleri gerçekleşir diye beklerken bir de bakmış en dipte, hiç ulaşamayacağı bir yerde. Kimimizde hiçbir zaman iyi bir hayatı olmayacağını düşünür ve ileriye baktığında işte tam da o ışığı...