Aklım fikrim Alkan'daydı. Seni seviyorum demişti bana. Bu ne demekti. Belkide Sarhoştu diye sadece. Bana seni seviyorum dedikten sonra 1 hafta boyunca görüşmemiştik. Aklımda hâlâ böyle sorular varken kreşte çocuklarda kendi âlemlerindeydi. Çocukları serbest bırakmıştım. Belki yarım saat belkide bir saat sonra çocukların aileleri gelmişti. Onları aldıktan sonra bende elime gri renkte olan çantamı alıp kreşten çıkmaya koyuldum. Ana caddeye çıktığımda ayağımdaki topuklunun ayaklarımı sıktığını ve acıttığını fark etmiştim. Taksiye binmek için sabah cüzdanımı almayı unutmuşum ve eve kadar yürümek zorundayım. Sonuçta akılsız basın cezasını ayaklar çekermiş. Biraz daha yürüdükten sonra gerçekten yürüyecek halim kalmamıştı. Kahverengi renkteki bir apartmanın üç katlı merdiveninin ikinci katına oturup sağ bacağımı aşşağı doğru uzattım. Sol kolumu sağ Bacağımın üzerine katıp başımıda sol elimin içine aldım. Derin bir off çektikten sonra "Ne işin var burada?" diye otoriter bir ses gelmişti. Bu sesi çok iyi tanıyordum. Alkan. Hızlıca kafamı kaldırıp yukarı doğru ona baktığımda bana şaşkınca baktığının farkındayım.
Neden şaşırdı ki bu kadar.
Diye düşündüğümde olmamam gereken bir yerde olduğumu fark etmiştim. Daha çok hayat kadınlarının para kazanmak için gelip islerini gördükleri bir yerdi. İyide ne ara ben buraya gelmiştim. Ne kadar dalmışsam artık buraya kadar gelmiştim. Düşüncelere dalmışken ben birden hızlıca Alkan kolumdan tutup beni ayağa kaldırmıştı. "Sana ne işin var dedim bu-ra-da. " Kalbim deliler gibi atarken eğer kolumdan tutmasa düşeceğimden emindim. Ama ona heyecanlı olduğumu belli etmek istemiyordum. Sinir edecek boyutta konuşmuştum ki bunun farkına ben bile varmıştım. "Seni ne ilgilendiriyor. İstediğim zaman istediğim yere giderim. Asıl senin ne işin var burada?" En son sorduğum soru çok saçmaydı kabul ediyorum. Ama onunda böyle bir yerde olupta bana hesap sorması sinirlerimi bozmuştu.Alkan kafasını geriye doğru yatırıp 'ya sabır' çektikten sonra kolumu daha fazla kavrayıp yüzüme doğru yaklaştı. Sigara içtiğini anlayabiliyorum. Üzerine koku o kadar sinmişti ki dört paket içtim dese inanırdım. Yüzüme iyice yaklaştığında nefes alamıyordum. Bende bıraktığı etkiyi sevmeme rağmen bu kadar heyecanını kalbime iyi geleceğini sanmıyordum. Sakın ve bir o kadar da sert sesle "Eğer burda seni kesmemi istemiyorsan bana cevap ver ufaklık. Yoksa senin için hiç iyi olmayacak" dedi. O bu kadar çekici konuşurken ben nasıl konuşabilirdim ki. Sessiz kalınca daha çok sinirlenmiş olacak ki beni sürüklemeye başladığında anca konuşabilmiştim. "Nereye?" Bileğimde olan elini bıraktı ve bana döndü. "Seni lanet olası evine bırakacağım. Şimdi yürü ve bana zorluk çıkarma" dedi. Kaldırım kenarında ki siyah arabasına bindiğimizde kemerimi daha takarken o kemeri takmış ve arabayı son sürat sürmeye başlamıştı.
"Alkan yavaş ol lütfen. " Yalvarırcasın konuşmuştum. Ama Alkan efendi umurunda olmadan aynı hızla hatta hızını arttırarak sürmeye devam etmişti.
Az sonra azımdan kaçan bir hıçkırıkla Alkan bana baktığında ağladığımı fark etmiş olacak ki arabayı yavaşlatmıştı. Bir kenara çektiğinde arabayı hafifçe bana dönüp sağ elini yanağıma götürüp akan göz yaşımı sildi. 'Neden ağlıyorsun' derecesine bakıyordu bana. Zorda olsa konuşabilmiştim. "Be..ben ailemi trafik kazasında kaybettiğimden do..dolayı" Derken Alkan beni kendine doğru çekip sarılmıştı. O an ona sarılmak cennette gibi hissetirmişti. Şefkatli ses tonuyla "Özür dilerim güzelim. " dedi Alkan. O bu kadar şefkatli konuşunca daha sıkı sarılmayı başlamıştım. Güldüğünü omuzumda olan çenesinin gerilmesiyle fark ettiğimde bende gülümsedim. Beni dirseklerimden tutarak yavaşça sarılmamızı sona erdirirken ben bu anın hiç bitmemesini istiyordum.
Alkan yeniden direksiyonu tuttuğunda arabayı çalıştırmıştı. Belki 10 dakika sonra evime getirmişti beni. Araba durduktan sonra "Teşekkür ederim" diye fısıldamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keskin Adam
ChickLitHayat yorsada bazen ufuğu gösterir insanlara. Birçoğumuz hayalleri gerçekleşir diye beklerken bir de bakmış en dipte, hiç ulaşamayacağı bir yerde. Kimimizde hiçbir zaman iyi bir hayatı olmayacağını düşünür ve ileriye baktığında işte tam da o ışığı...