ANNE KURTAR BENİ!

285 37 39
                                        

Saatler geçmişti o baba musvettesinin yanıma gelip konuşmasının üzerinden. O adam ne hakla beni kaçırabiliyordu. Üstelik bir aydan daha uzun bire süre zarfında artık reşittim! Neyine güveniyordu bu?

Dedemden kalan herşeyi istiyormuş. Ondan sonra istersem cehennemin dibine kadar gidebilirmişim.

Bu adam izimi nasıl bulmuştu?

Eski odama göz gezdirdim. Her gece hıçkırıklarıma ev sahipliği yapan yorgan hala yatağın üzerindeydi. Kitaplarım herşey aynıydı. O gereksizin odama görme zahmetinde bile bulunmayacağını biliyordum.

Keşke bu odayı şuan yıkıp yakabilseydim. Bu oda da annemden sonra tek günüm bile adam gibi geçmemişti.

Dudağımın sızısıyla düşüncelerimden sıyrıldım. O adamın lafına karşı geldiğim için attığı tokatla dudağım patlamıştı. Kanamayı bırakmış kabuk bağlamıştı ama hala sızlıyordu.

....

Karanlık her yeri kaplıyordu. Bir süre sonra çıtırdama sesleriyle kocaman bir ateş belirdi.

Sıcaklamaya başlamıştım. Ateşin ortalığı aydınlatmasıyla etrafıma bakındım..

Yaşlı ağaçlar daha bi belirginleşmişti. Sanki biraz sonra üzerime yürüyecek gibi görünüyorlardı.

Islık çalarak esen rüzgar tenimi yalayıp saçlarımı ateşe doğru savunurken her taraftan izlendiğini hissediyordum.

Ateşin diğer tarafına doğru baktığımda çiçeklerin arasından ateşe doğru yürüyen annemi gördüm.

Benim tarafım bu kadar ürkünçken onun tarafı cennetten bir kesit gibiydi. Onun bana yetişmesini beklerken saçlarım alev almaya başladı. Annem yürümeye devam ettikçe ateş benim tarafıma geliyordu.

Ben ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde anneme bakıyor çığlık atıyordum. "Anne kurtar beni!" "Anne yardim et " diye bağırıyordum.

Saçlarımın alevleri giderek artıyordu. Ama annem beni görüyor gibi durmuyordu. Hala gülümseyerek yürümeye devam ediyordu.

"Anne kurtar beni!"

....

Gözlerimi açtığımda birkaç saniye süresince saçlarına baktım. Hala yanıyor mu diye. Çok çok korkmuştum. Kabus olduğunu anlayıp tam nefesimi verirken nerede olduğumu hatırlayıp birkaç küfür savurup etrafıma bakınırken artık sandalye de bağlı o lanet evde olmadigimi farkettim kendi evimde kendi yatağımdaydım. Yatağın yanında dikilmiş bana sinir ve korku karışımi bir ifadeyle bakan kahvelere kilitli kaldım.

YAĞMUR

Uyandığımda duvardaki saate baktığımda saatin dokuzu epey geçtiğini gördüm. Alisa bu saate kadar hala uyuyor muydu yani?

Esra'yi yataktan kalkması için dürtüklemenin bir işe yaramayacağını bildigimden sehpanın üzerinde duran suyu kafasına döküp Alisa'nın odasına yöneldim. Okul kıyafetleri yatağın üzerindeydi ama kendisi ne odada ne banyoda yoktu!

Telaşla gidip salonda "Yağmur seni öldüreceğim!" diye bağıran Esra ' nın sesini bastırmaya çalışarak konuştum.

"Esra Alisa yok. Bizi o okula gitmek için kaldırmadı ve saate bak! Okul kıyafetleri içerde!" dediğimde biraz düşündü.

"Can'la gitmiş olabilir ?" diye mırıldandı.

Can'la gitmiş olamazdı. Dün daha onun yanındayken kendi ne kadar rahatsız hissettiğinden bahsediyordu. Hem eğer bir yere gittiyse de bir yerlere not bırakırdı. Etrafa bakındım hiçbiryerde yoktu. Sabah koşusuna çıktıysa da çoktan dönmesi gerekiyordu.

Ne yapabileceğimizi bilmeden salonda volta atarken aklıma gelen fikirle gülümsedim.

"Ali Hoca ile konuşmaya gitmiş olabilir." deyip eğer bir problem olursa aramamiz için verdiği numarayı çevirdim. Şimdi anlıyordum. Problemden kastı Alisa'ydı. Kardeşi onunla konuşmayı kabul etmeyince bizim le iletişim kurarak Alisa'dan haberdar olmaya çalışıyordu.

İkinci çalışta açtı telefonu. Hemen konuştum

"Hocam Yağmur ben. Alisa yanınızda mı?"
"Hayır,bir problem mo var?"  dediğinde huznu sesine yansımıştı.

"Alisa ortalıkta yok! Ben size yeri mesaj atiyorum, gelin!" telefonu kapatip ekranın üzerinde parmaklarimi hızla gezdirerek Alisa'nin evinin adresini mesaj attım. Hocanın gelmesini beklerken nerde olabileceği hakkında akil yürütmeye çalışıyorduk. Defalarca aramayı denediğimiz telefonu hala kapalıydı. İkimizde dun anlattıklarından yola çıkarak aklımızda oluşan o kötü ihtimali dillendirmeye cesaret edemiyorduk.

Zilin çalmasıyla yerimden sıçrayıp kapıyi açmak için bir kaç adım attım. Kapıyı açıp Ali Hoca ya ve yaninda duran adama baktım. "Hocam ? " diyip içeri geçmesi için kenara çekildim.

" Yağmur anlat?" dedi emir veren bir sesle. Bu ses tonu beni korkutup irkilmeme sebep olsa da sabah uyandığımızdan sonrasını anlattım.

"Kahretsin" diyip duvarı tekmelediğinde bu sefer harbi tırsmıştım. Yanında duran adama bakıp "Ulaş gidiyoruz. Polisi ara! Başka bir ihtimal yok. " bize bakıp devam etti konuşmaya.

"Kızlar siz burada kalın. Sizi haberdar edeceğim."
"Ama" diyemeden yaninda ki adamla birlikte kapıyı çarpıp gitti.

O bi türlü dillendiremediğimiz ihtimaldi doğru olan. Telaşla salonda bir o tarafa bir bu tarafa volta atıp duruyorduk.

Birkaç saat sonra;

Çalan zille kapıyı açtım. Ali Hoca'nın kucağında yüzünde morluklar dudağında kurumuş kan olan Alisa sayıklıyordu. Durmadan "Anne kurtar beni!" diye inliyordu.

Ali Hoca'ya odayı gösterdim. Arkasından Ulaş Esra ben üçlüsü ilerliyorduk. Ben ve Esra endişeyle, Ulaş ise sinir ve korku dolu gözlerle bakıyorduk.

Sayıklamaya devam eden Alisa sonunda gözlerini açtığında önce saçlarını eline alıp baktı. Tam tebessüm edecekken birkaç küfür savurup başını yana çevirdiğinde Ulaş ile göz göze geldi.

Yorum ve vote plis. Umarım begenmişsinizdir?İlerisi ile ilgili fikirlerinizi alabilir miyim? Öptüm çok:)

HARABEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin