Karanlıktı.
Ve çok soğuk.
Aynı kararan ruhum ve buz tutan içim gibi...
Üzerimde hissettiğim ağırlıkla gelen sıcaklık hiçbir şekilde etkilemedi içimi.
Bedenen daha iyiydim ama ruhum, soğuk cehennemdi.
Üşümem geçmişti ama uyku halime tekrar geçtim. Uyanmak istemedim. Bacaklarımın arasına ellerimi sıkıştırıp tekrar uyudum.
Uzaktan gelen sesler kulağıma dolduğunda ağrıyan gözlerimi aralayıp odaya baktım, oda rahat bir şekilde görünür olunca sabah olduğunu anladım. Uyumaya devam etmek istedim tekrar; uyurken ölmek, öldürülmeden, uykuda ölümler istedim. Kapı sert bir şekilde açılınca bu isteğimi yerine getiremeyeceğimi anladım.
"Uyanmışsın."
"Maalesef." dedim uykuda boğuklaşan sesimle.
"Sonunda derdim yerinde olsam, saat 15.00. Biraz daha uyusan yaşıyor musun kontrol edecektim."
Kötü bir bakışla Gece'ye döndüm, ne zamandan beri birinin yaşamını önemser olmuştu bu kadın.
"Kalk artık, gitmemiz gereken yerler var akşama kadar seni bekleyemem."
"Git!!! Nereye gidiyorsan git! Defol git! Gelmeyeceğim!!!" bağırmıştım, kabullenemiyordum bu hayatı, yıkılıyordum işte.
"Kalk dedim."
Gözlerimi kapatmıştım ama bu ses tonuyla aralayıp yüzüne baktım. Öyle kötü bir bakışla yüzümü deşiyordu ki zoraki bir çabayla yatakta oturur duruma geldim sonra da derin bir soluk vererek of çektim.
"Giy şunları, üç dakika içinde."
Ciddiyetini ölçmek için yüzüne anlamamış bir şekilde baktım ama anlayamadım.
"Çabuk!" demesiyle ayağa kalkarak neredeyse hazır ol vaziyetine geçecektim ki kendimi durdurarak yüzüne baktım.
"Çıkmayacak mısın ?" dedim köşeye sıkışan kedi gibi masum ve sindirilmiş bir sesle.
Gece dışarı çıkınca rahat nefesler alarak üzerimi hızla giyerken kendi kendime söylenmeye başladım. Hem zorla kaldırıyordu hem de bakışları... Bakışları bir katil gibiydi. Başlarda soğuk gelmişti, duygusuz gelmişti ama artık anlamıştım. Katil bakışıydı bu bakış. Katilin katil bakışıydı.
Üzerimi mümkün olduğu kadar kısa sürede giyerek yatağa baktım, üzerinde yatağın yorganı hariç kalın ve büyük bir yorgan daha vardı. Sanırım Gece örtmüştü, üşümemem için...
Odadan çıkınca Gece kapıya doğru ilerledi ve kapıdan ikimiz de çıkınca kapıyı tekrar kilitledi. Giysilerimiz burada kalmıştı ama bunu önemsemedim, önceki evde de kalmıştı, hep kalıyordu. Geride bırakıyorduk hep, bizden arta ne kaldıysa; bu her zaman böyleydi. Yerimiz yurdumuz yoktu.
Arabaya bindigimizde Gece Audiyi büyük bir dikkatle sürüyordu. Sürekli yolu, önü, arkayı kontrol ediyordu. Çökmüş bir ruhun umursamaz bir maskeyle yüzüme yapışmasına izin vererek sadece camdan dışarı bakıyordum. Bu kadar duygusuz olmamam gerekiyordu değil mi ? Ama tüm ifadem sadece camdan dışarı bakarken yine camdan yansıyan görüntümdü. İfade demeye bin şahit isteyen tek görüntüm maalesef buydu.
Aynada kendimi, beyazı kızıla boyanıp altları moraran gözlerimi, bir gecede içine çöktüğünü düşündüğüm yanaklarımı, solan dudaklarımı izledim uzun uzun. Sonra üzerime atılan bir pakete baktım. Beyaz bir şeffaf poşete sarılı bir sandviçti bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KATİL (Askıda)
Misterio / SuspensoBu büyük bir oyundu ve bir piyondan fazlası değildi hiç kimse... Yaşamak için öldürmek, kendi canından olmamak için yaşayan bir ölüye dönüşmek... Devletin herkesten saklanan gizli bölümünde yaşanan bir ölüm-kalım, savaş-barış, aşk-acı romanı. 'Düzen...