İnsanın bir şeyi yapmamak için içinde bulunduğu durumu en iyi şekilde değerlendirmesi, korkularının üzerine gitmek yerine korkusunu ertelemesi gerektiğini düşünüyordum.Bunu sağlamak korkunun üzerine gitmekten daha kolaydı ve tek gereken biraz rol yeteneğiydi.
Oturduğum sandalyeden inmek üzereyken kasten ayağımı yan koymuş ve üzerine düşmüştüm, tabii biraz ses efektim, biraz ajitasyonla.
"Ahh! Kahretsin."
Gece anında dikkatini bana verirken ben kendimi inandırıcı olmaya iyice kaptırıp sert bir şekilde yere kapaklanmıştım. Sanırım ayağım değil ama dirseğim kesin incinmişti. Büyük bir dikkatle yüzümü taradı ve küçük bir inceleme yaptı üzerimde, sadece gözleriyle. Ben sızlanmaya devam etsem bile o hiç tepki vermeden ayakta öylece durdu, sonunda başımı kaldırdım ve Gece'yi tersledim.
"Keşke kalkmama bir yardım etseydin." dedim. Yaklaşık iki dakika boyunca olduğum yerde kıvranmıştım ama Gece bana mısın dememişti.
"Kalk hadi."
"Düştüm."
"Düşer gibi yaptın, düşmedin. Şimdi kalk, vakit kaybediyoruz. "
"Ama sen... Nasıl ?"
"Daha iyi rol yapanlar görmüştüm, bunun sahte olduğunu anlamak iki saniyemi aldı."
İsteksizce ayağa kalktım ve üzerimi düzelttim.
"Daha iyi rol yapanlar."
"Canı tehlikede olan insanların rol yeteneği mesela. Gerçek acının sesini iyi biliyorum diyelim."
Bu beni deney faresinin özgür hissettiği kadar rahat hissettirmişti. Oyun alanın olan labirenti bitirsen de mahkumdun, bitiremesen de. Burada da Gece tüm hareketlerimi çözüyor ve beni deniyordu.
Aklıma gelen bu düşünceyle yüzüne baktım ve aklımdan geçenleri yüzüne söyledim.
"Beni deniyorsun." dedim.
"Bunu da nerden çıkardın ?" dedi tek kaşını kaldırarak.
"Korku anında neler yapacağımı öğrenmek için ne kadar korktuğumu görmek için..." dedim sesimdeki suçlayıcılığı örtmeden.
Kaşları hafif bir alayla kalktı ve indi, sonra tekrar kalktı ama ikinci kalkışı daha kısa sürmüştü.
"Sen... Fazla paranoyaksın, ya da fazla zeki. Sence hangisisin ?"
Durdum, karşısında ayakta öylece... Bu şaşırtmacaydı ya da ben kendimi tanıyamıyordum.
"Bilmiyorum." dedim.
"Hadi montunu giy, dışarısı soğuk." dedi ve kendi montunu giydi.
Soğukta dışarı çıktık ve kapıyı arkamızdan kilitledik. Bana paranoyak diyordu ama kendi hareketleri aslında kendini tanımlıyordu. Botumuzun boyunu neredeyse birkaç santim geçen karda Gece'nin bastığı kar izlerinden yürüyerek ilerliyordum. Gece ağaçlık alana doğru yaklaşırken ben hala yağmakta olan karı seyrederek vakit geçirmiştim. Sonra Gece yavaşlamış ve dikkatle ağaçları tek tek incelemeye başlamıştı. Uzun olan ağaçlar, Gece kendini tam olarak görsün diye tüm yapraklarını dökmüştü. Ya da bu soğukta yapraklarını koruyamamıştı, onlarsız da yaşayabileceğini anlamıştı. Her şey olabilirdi ama Gece'nin ne aradığını bu şekilde anlayamazdım.
"Ne arıyorsun Gece ?"
Dikkatini yanından geçtiği her ağaca bakmaya verdiği için benim sorumu basit bir el hareketiyle geçiştirdi. Sonra başını havadan çekmeden gülümsedi, bu bir teşekkür niteliğindeydi. Kar daha yavaş yağmaya, soğuk hava hissedilmez, cebimdeki ellerim üşümeyi bırakınca gözlerimi Gece'den çekmem gerektiğini anladım. Anladım ama yapamadım, onu ilk dafa gerçek olduğunu düşündüğüm gülümsemesiyle, böyle sıcak gözleriyle görüyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/57518021-288-k158906.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KATİL (Askıda)
Tajemnica / ThrillerBu büyük bir oyundu ve bir piyondan fazlası değildi hiç kimse... Yaşamak için öldürmek, kendi canından olmamak için yaşayan bir ölüye dönüşmek... Devletin herkesten saklanan gizli bölümünde yaşanan bir ölüm-kalım, savaş-barış, aşk-acı romanı. 'Düzen...