17. Bölüm

66 3 0
                                    



"YoonSoo hayır, notları kaybettim deme.. yapma bunu bana!" biraz daha kelime kursam öfkemden önümdeki son basamağı görmeyip kantinin mermer zeminine yapışacaktım. çok şükür ki zamanında görerek kusursuz bir
şekilde kantine girdim. Ellerimdeki kitapları yukarıda tutmaktan kollarım biraz yorulsa da şu an düşündüğüm şey o değildi.


" bak gerçekten evde ama nerede olduklarını bulamıyorum." YoonSoo bunları söylerken kendin bile inanmıyorsun ama her neyse


"yarın getireceksin tamam mı?" dedim ısrarla aynı anda çocukları görmemle onların masasına doğru ilerlemem bir oldu. Şu not muhabbeti canımı fena halde sıkmıştı. Ben onları kaç gece uykusuz kalarak çıkarmıştım.
Şimdi ise kayıp haberini alıyordum. Gel de cenaze namazını kılma YoonSoo'nun.


"tamam tamam" mırıldanarak arkamdan yürüdü canım arkadaşım. Büyük masada sevgilisinin yanına sıvışıp karşıma oturmuştu. Benden kaçamazsın YoonSoo. Benim yanımda biraz uzağımda otursa da resmi tapulu kocam vardı ancak
daha resmi gazeteye ilanımızı verip duyuramamıştık kamuya henüz.



LeeChan" nasılsınız bayanlar?" demişti bizi karşılama sözünü söylerek ancak bunu YoonSoo' ya bakarak söylediği için pek de üstüme alınmamıştım doğrusu. Cevapta vermeye gerek görmedim haliyle, ancak bunun sonradan aleyhime
olacağını hesaba katmamak benim eşekliğim.


"iyiyiz tatlım, nasıl geçti günün?" birbirlerini ulu orta öperken ben utandım onlar utanmadı Allah sizi inandırsın. Cıvık cıvık ıyy.. Başımı sol tarafıma çevirmemle sağ tarafımdan bariz bir kıs kıs sesi duydum fakat o tarafa
bakmayacağım kararım kesin.


Öpüşme faslı bittiğini Lee Chan'in konuşmasıyla anlayarak tekrar önümü döndüm. Saat bire gelmişti fakat ben birşeyler yememiştim daha elimi çantama atıp cüzdanımı çıkardım. Daha fazla bu tatlı(!) muhabbetin ortasında kalmak
istemiyordum.

"ben birşeyler almaya gidiyorum" dedim sevgili eşime bakarak, bana hiç bakmadan önüne bakarak hafifçe başını eğmişti. İzin veriyor aklınca, izin alan kimse artık.

sinirle topuklarımın üzerinde dönüp kantine doğru ilerledim.


"uyuz pislik ne olacak... amacın beni gıcık etmek değil mi?" yerimde tepinerek hamburger siparişimi verdim.
Arkadan beni izlediğime eminim ancak sinirime gem vuramıyorum ki...

Tepsimi elime alıp masaya doğru ilerledim. Eline almış küçük oyuncak ayı, onu evirip çeviriyor ya da yanındaki Seo Min2le konuşuyor. Hiç benle ilgilenmek, gülümsemek yok anam yok hepsi aynı dicem de karşısındaki
velet kızı yedi bitirdi.




Tepsiyi masaya biraz sertçe bıraktım ki YoonSoo ile Chan ayrılsın. Yeter artık canım.


"Biz çıkalım isterseniz" sinirle koltuğa gömülürken dik dik YoonSoo ya baktım.

şımarık şımarık gülerek dudak büktü sevgili arkadaşım, aslında çok zekidir benim böyle dediğime bakmayın ancak bazen contaları yağlamak mı gerekiyor nedir aksama yapıyor işte,ya da her
insanın bir kusuru vardır deyip kesip atacağım. Elini yanağına dayayıp sevgilisine şuh bir bakış attı. Bu çok edepli oldu YoonSoo.. açtığım kolamı tepsiye geri koyarken diğer elimle hamburgere sarılmıştım bile.



"aşk olsun Sena, Il Sung hocayı keserken hiç de öyle edepli durmuyordun ama!"
biri yanlış duyduğumu söylesin.

Başım önümde hamburgere sessiz sedasızca gömülmüştüm ki YoonSoo'nun gafıyla lokma boğazımda kalakaldı. Bütün gözler bana döndü. Başımı kaldırmaya korkuyordum, YoonSoo'nun kıkırdaması beni
yerin dibine bir kere daha sokarken şurdan şöyle Peter Parker gibi atlasam kaç saniyede onu diğer tarafa yollarımın hesabını yapmadım da değil hani.



Lokmamı yavaşça çiğneyerek başımı kaldırdım ve YoonSoo'nun yüzüne baktıktan sonra bana sabitlenen Chan,Min' e şöyle bir baktım. Jonghyun'a bakmama gerek yoktu elinde ayıyla durmuş
' biliyormusunuz' diye söze başlayan YoonSoo ya gözlerini dikmişti.



"Sena, o hocanın hakkında neler düşündüğünü söylesem hoca okuldan uzaklaştırma alır o derece." evet, o meşhur öksürme sahnesini ben hali hazırda yaşarken sırtıma vuracak bir hümanist
insan arayışındaydım ama yok! Kimse Mevlana'yı duymadı mı burada.


"yalnız adam da afeti devran ve Sena'ya özel bir ilgisi var gibi" bana bakarak intikamının son darbesini vurmaya hazırlandığını gösteren gülüşü attı. Vurun beni.
"geçen de odasına çağırmıştı seni dimi, bak şurada oturuyor bir merhaba mı desek? ne dersin"


arkamı yarım dönüp Il Sung öğretmeni deyim yerindeyse taş misali yemek yerken gördüm. Tabi kızlar da ağızlarının sularını dere yatağı yaparak ona bakıyorlardı.Bakışlarımı önüme çevirip yemeğimi bıraktım.
Yediklerim yemek değilse de bir şeyler yemiştim elbet.


Lee Chan gözünü Jonghyun'dan ayırmadan bana konuştu." Sen hocayımı kesiyorsun Sena!"YoonSoo nun dalgasına o da dahil olmuştu demek ne güzel.
yan gözle Jonghyun'a bakıp gülümsedim.


"Sizce de yakışıklı değil mi? değil mi Jonghyun?"
tek kaşını kaldırmış bana bakarken pek de soruma cevap verecek gibi durmuyordu açıkçası.



"Seo Min?" dedi konuştuğunda, dudağının kenarı mı seyiriyor ne?
uyuz ya uyuz gerçkteni ne günah işlemiş olabilirim ki böyle bir kocaya ve sevgiliye sahib olmuş olabilirim.



"şu az önce bana bu ayıcığı veren kız bizim sınıftaydı değil mi?"
bakışlarım saniyesinde ayıcığa dönerken konuşmasına devam etti.



Min" hııım evet, şu sınıfın mankeni"


Chan" kim JiNa mı? Hani şu.... olan?" anlatamadığı yerleri eliyle çiziyordu utanmaz.
Belli ki seksi bir hatundu.
Ama ben onun seksiliğini alır ... her neyse sustum.

Chan devam ederken öfke dolu bakışlarım Jonghyun'un hala elinde olan ayıcıktaydı.



"sana tutulu olduğunu bilmiyordum dostum. Yoksa biliyorsun bakmazdım bile, gerçi yazık oldu tüh, ayıcık verdi he? vay be"



Seo Min" aynen ayıcığı elinden düşürmedi baksana! Aynen Hyung bilseydik bakmazdık"

Jonghyun ikisinin de tepkisine bıyık altından gülerek karşılık verirken Seo Min le Chan arkalarını dönüp zaten bizim masaya
bakışlarını dikmiş olduğunu farkettim Jina dene kıza baktılar.Kız gerçekten de güzeldi şimdi. Kız gülerek bakışlarını çekmeden ayağa kalktı, buraya mı geliyor?
Jonghyun konuşmaya başlayınca bakışlarım gelen kızdan ona döndü.



"tabiki bakmayacaksınız çocuklar, neyse bundan öncekileri affettim say--" Minin onu dürtmesiyle lafı yarıda kesilirken benim aklım hala çocukların sahiplenici
laflarını onaylamasındaydı. 'Tabiki bakmayacaksınız he?


Çatık kaşlarımı düzeltip başımı kaldırdığımdaysa kızın Jonghyun'un dibinde bittiğini gördüm. Neyse ki durmadan geçip gitmişti ama bizim masadaki erkek cinsininde dikkatini çekmeyi
başarmıştı bayan eksik etek.

YoonSoo gözlerini kocaman açmış az önce sarmaş dolaş oturduğu sevgilisine bakarken Min'le Chan'de bakışlarını kızdan Jonghyun' a çevirmiş kaş göz işareti yapıyorlardı.
Sinirle tepsimi ve çantamı kapıp ayaklandım. Bahçeden çıkıp gidecektim ki ani bir kararla arkamı dönüp çimenlerin üzerinden yürüyerek elimde tepsimle Il Sung hocanın karşısına oturdum.


"Merhaba hocam?" dedim gülümseyerek arkam onlara dönük olduğu için göremiyordum ama artık bakmasa da olurdu.

Yakışıklı hocam "Merhaba" diyerek selamladı beni, yemeğini bitirmiş içeceğini yudumluyordu.
"nasılsın Sena?"

gerçekten ilgisi varmıydı bu hocanın bana karşı bazen gerçekten merak ediyorum.


"iyiyim hocam siz nasılsınız, yalnız yemek yiyorsunuz?"


az önce bıraktığım hamburgerimden tekrar bir ısırık alarak kıskançlıktan kör olmuş kızların gözü önünde hocayla muhabbete başladım. Kolamdan da bir yudum almıştım ki hocanın arka tarafa olan bakışlarını
yakalamamla asansör gibi kolumdan havalanmam bir oldu.
Kolumu kavrayanı kim olduğunu bilsemde yine de döndüm.


Jonghyun diğer eline de çantamı almış ve durarak hocama selam vermişti. Ve birden çekiştirilmeye başladım.Kimseyi umursamadan bahçenin ortasından geçtik, JiNa denen sürtüğün önünden geçerken kıskanç öfkeli bakışlarına
gülerek karşılık verdim. Onun sahibi var seni aptal.


Bahçeden çıkıp otoparka girmiştik ve arabanın yanına kadar peşi sıra hırsla yürüdüm. O yürüttü ama olsun.

Arabanın içine fırlattığı çantama bakmadan ona döndüm. Kapıyı kapatır kapatmaz öyle bir dönmüştü ki gözlerindeki kıskançlık içimde bir yerlerde bir şeyin fişini çekmişti sanki.. O öfkenin sebebi olmak beni muhteşem bir mutluluğa
sürüklerken istem dışı güldüm.


"çok mu komik?" sesi fazla yüksek çıkmıştı.


"evet!" dedim umursamadan. Tuttuğu kolumu çekerek beni kendine yaklaştırdı, kolumu öyle sıkıyordu ki canım acımaya başlamıştı.


"O adam seni odasına mı çağırdı?"


"evet çağırdı" inat değil mi banane. Yerimde diklenerek bakışlarına karşılık verdim.


"Ve Sen gittin?" sorduğu soru beni hangi çıkmaza sürükleyecek umrumda değildi artık. O kıza karşı sahiplenici davranışı beni yaralayacağı kadar yaralamıştı zaten.


"evet gittim, ödevimi ondan alıyorum gitmesemiydim?"

sinirle gözlerini kapatıp nefes aldı.
"neden yanına oturdun?"


"sen- peki sen neden o kızın sana verdiği ayıcıkla o akdar ilgilendin? Bana gösterdiğin kıskançlıkları ona da mı gösteriyorsun artık? Güzel kızları sahiplenme dürtüne engel olmalısın bence."

gülerek yanağımı okşadı.


"güzel olduğunu biliyorsun yani"

neyden bahsediyor bu Allah aşkına.Tabi ki güzelim.


"güzel olmasam taş hocam beni odasına çağırmazdı değil mi?" vur Sena vur. oh olsun.


"sinirlenmemi istiyorsun değil mi? "


"eh sanırım, beni sinirlendirdiğine göre hakettin sayılır." bilmiş küçük kızlar gibi kafa tutuyordum ona. Sanki o da nazımı çeken babamdı. Anormal çift oluşumuza bir kanıt daha.


alnını alnıma dayayıp gözlerini kapattı.
Elime değen pürüzlü birşeyle başımı eğdim.
"bu senin, sana aldım" dedi ayıcığı elime bırakarak


"a-ama o kız?"


"şakaydı" gülerek burnumu öptü


"ama kız senden gerçekten hoşlanıyor?" mızmızlanıyorum şu an. Ama benimde ilgiye naza ihtiyacım var kabul edin.



"evet."



"sen peki?" dedim merakla.. gözlerinde birşey ciddileşirken yumuşama da gördüm aynı anda.



"benim tapum sende unutma!"
cevabının üzerine bir iki saniye ona bakıp kahkahayı bastım.


"bunu o kızında biliyor olmasını istemiyorsan rahat dur!" dedim koluna bir tane geçirirken


"hiç sorun değil, Chan le Min'e söyledim bile" dedi bana sıkıca sarıldıktan hemen sonra


"ne?" kollarından kurtulmaya çalıştım ama nafile bir nebze uzaklaşamadım. "ne tepki verdiler, bana niye söylemedin hem?"



"kutladılar, olayı biraz romantik buldular ama sonuçta sevgili olduğumuz biliyorlardı. Şaşırdılar ama garip karşılamadılar"
başımın üstünü öperken gülümsedim.

"Geriye YoonSoo kaldı yani"


"ve senin diğer arkadaşların... onlarla pek sık görüşmüyorsun sanki"
kollarından ayrılıp başımı geriye attım. Yüzü güneşte daha canlıydı. " sadece YoonSoo'yla daha yakınız"


"hımm yanlış seçim" dedi dudaklarıma uzanırken gülerek..

bende gülerek ona uzandım. Sonuçta haklı olabilir, ne gelirse başıma YoonSoo dan geliyor.



bölüm sonu***

w}ZN, B


KORKAK AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin