28. Bölüm

48 4 7
                                    




28.Bölüm

'Üzgünüm!'
Üzgünüm..! Ne için? Kim için.. Ben? Benim için mi? Hahahaha.. güldürme beni.

'Üzgünüm'
Saçmalama! Ne diye üzgünsün sen? Niye üzgün olacaksın. Bitiren sensin, giden sensin, peki neden üzgün olan da sensin! Sorumsuz ve bencilce beni tutsak ettin, ilgiyle beni tutsaklığıma alıştırdın. Şimdi ise birden bire kapının kilidini açık bırakarak dönüp gittin. Ben oradan çıkmayı bilmiyorum ki.. Ne yapacağımı bilemiyorum ki...
Asıl üzgün olan ben olmalıyım.

Ama hissettiğim bu da değil.. tam olarak bilmiyorum? Sanırım.. kanım. Kanım geçtiği yerleri yakıyor.. öyle öfkeleniyorum beni bıraktığın gerçeğiyle her yüzleştiğimde.. Burnum sızlıyor, bir bakıyorum gözlerim kızarmaya başlıyor ama duruyorum. Durduruyorum, kendimi. Olmaz!

Beni bırakıp giden biri için ağlayamam.. Gururuma yakışmaz bir kere.
**

Yine tavanı izlerken buldum, bir sabah daha kendimi.. Örtüyü üzerimden atıp yatakta doğrulup ayaklarımı aşağı indirdim. Çoğu sabah gibi olmuştu yine.. Onu düşünerek, onunla hayali konuşmalar yaparak geçirdiğim bir gece daha.
Sağ gözümü ovuşturduktan sonra yerde sabit bir noktaya bakakaldım. Çekip gideli, o lanet üzgünüm yazısını göreli kaç ay olmuştu. Ne bir mesaj ne bir arama!
Hırsla kaptığım yastığı, az önce baktığım o noktaya fırlattım. " Hiç mi merak etmiyorsun lanet olası!"

Hayır.. Ağlamayacağım. Olmayacak böyle bir şey.

"oğlum?"
Kafamı ellerimin arasından söküp kaldırdığımda annemi elleri yağlı vaziyette karşımda korkuyla bana bakarken buldum. Nefes nefeseydi ve aynı anda elindeki yağı damlatmamaya uğraşıyordu.

O gitti gideli benim deli hallerime katlanmak zorunda kalan ve gözlerindeki acıma ifadesini son derece iyi bir şekilde seçebildiğim annemden bakışlarımı kaçırıp ayaklandım. Utanıyordum.. lanet karım yüzünden utanıyordum. Terk edilmiştim.

Ben terk edilmiştim!

"Yok bir şey anne.." banyonun kapısını kapatıp kendi yüzüme bile bakmayarak hızlıca yüzümü yıkadım. Girdiğim gibi çıktığım banyonun kapısında yine annemle rastlaştım. Endişe bu kez tüm yüzündeydi.

"Sena'yı mı düşünüyorsun?" Yine evet.. yine!

"Hayır" dedim yanından geçip giderken kısaca.

"Oğlum bir sebebi vardır.. geri dönecek ben inanıyorum!" Ben inanmıyorum anne. İnancımı kaybettim. Gelmeyecek.
Derin bir nefes alarak tekrar yürüyerek giysi dolabına yürüdüm. Kapıyı açıp adımımı atmamla donakalmam bir oldu. Koku.. bir koku..

Ahh onun kokusu bu! Tüm hatıralar birden beynime doluşurken gözlerimi onun gezdiği, kıyafetlerinin olduğu yerde gezdirdim. Tam şurada beni öperek giydirmişti.-aslında çıkarıyordu sanırım-
Gözlerimi anıları oraya gömmek istermiş gibi sıktım.. sırtımı kapıya dayayıp bekledim. Böyle olmayacaktı.. Böyle olmaz.

Yerimden yavaşça kıpırdarken yine anneme bakmadım. Öylesine bir tişört alıp üzerime geçirdim.

"Ben gidiyorum..!" odanın dip tarafına doğru yöneldim, amacım aynanın arkasında ki bavulumu almaktı.

"Yemeğe geç kalma" diye safça seslenen anneme gözlerimi devirdim. Anlamamıştı sanırım. Olsun, biraz sonra kapıdan çıkarken anlardı nasıl olsa.. Bu evde, bu anılar ve ahh? Kokularla daha fazla yaşayamazdım.

//

Min Woo sunbae ihaleyi kazanamayışımızı haber veriyordu şu anda tam olarak.. Birinci olan şirket bu ara Kore'de ki tüm iyi işleri kapıyormuş duyumlarına göre... ilk çok önemli projem olacağı için ne heyecanlanmıştım oysa ki..
Sunbaenin ABD'de üzerinde o kadar çalıştığı mimari akımların da projemize bir yararı olmamıştı. Benim odamda oturmuş kahve içiyorduk. Kafein komasına girecektik bu gidişle zaten..

KORKAK AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin