24. Bölüm

22 5 0
                                    


  KIM BEN MI?

Bir sabah saati, Londra sokaklarında yağmur birikintilerine basarak elimde poşetlerle evime koşturuyordum. Lacivert botlarıma sıçrayan çamurlara üzülmemeye çalışarak gözüme girmekte olan şemsiye ucundan kıl payı sıyrıldım.
Şemsiye sahibi Hintli amcaya şaşkın bakışlarımdan 3. Numara olanı yollarken önüme çıkan kaldırıma çarparak sendeledim. Hey Allah'ım!..

Kapıya serçe parmağını vurmuşçasına yanan canıma küfürler yağdırarak, elimdeki Tesco poşetinin içindeki ekmeklerin poşetli olmasına şükrettim. Yoksa şimdiye çoktan sulu ekmek yiyecek olabilirdik. Süt kutusunun şaftının kaymak üzere olduğunu anlamamla adımlarıma hız vermem bir oldu. Kapüşonumu başıma iyice geçirip neden çevremdeki şemsiyeli insanlar kadar şansı olamadığımı kendime sorup durdum. Neyse ki öz sorgulamam evin kapısına gelmemle kısa sürmüştü.
Babamın aldığı evin sıcak havasını içime çekerek ıslak ayakkabılarımı çıkardım. Üstümdeki suyu silkeleyerek mutfağa yollanıp elimdekileri masanın üzerine tek tek çıkardım. Poşeti, diğer poşetlerin olduğu yere tıktıktan sonra montumu çıkarıp girişteki askıya astım. Ekmekleri tost makinesine yerleştirip sütü ocağa koyduktan sonra masaya dolaptan bir şeyler çıkarmaya başladım.
Tost makinesine yeni ekmekler yerleştirmiştim ki yukarıdan gelen ağlama sesiyle elime bulaşan erimiş peyniri emerek merdivenleri tırmandım. Sesin geldiği odanın kapısına koşar adım ulaşıp yavaşça kapıyı açmamla yatakta doğrulmuş, minik elleriyle yatağın trabzanlarını tutmuş ve gözyaşlarıyla kızarmış yüzü ıslanan bebeğimin haline aşkla gülümseyip yanına yürüdüm.

"Aşkım!" bebeğimi kucağıma alarak yüzündeki yaşlarını sildim. "annecim ne çok ağlamışsın sen, tipe bak sen... domates!" benim söylediklerimi yavaş yavaş anlıyordu artık, benim hafif kahkaham üzerine sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi güldü. Gülünce sol yanağındaki derin gamze belirdi. Sağ yanağında da vardı ancak o çok hafifti. Yaşlı kirpiklerini kırpıştırarak yeni çıkmış beş dişini gösterdi ve peltek peltek ağzında kelimeleri yalpalayarak bana bir şeyler söyledi. Muhtemelen onu yalnız bıraktığım için kızıyordu bana. Anne olunca bir dil daha öğreniyorsunuz haliyle.. onun bu komik haline tekrar güldüm bozulmuş kahve rengi saçlarını elimle düzelterek kapıya yöneldim. O hala birşeyler anlatıyordu.
Düzgün söyleyebildiği tek kelimesi 'anne'ydi. Merdivenleri onun azarlayan seslerini neşeyle dinleyerek indim. Arada onu havada uçuruyormuş gibi yapıyor sonra tekrar aşağı indiriyordum ama benim cesur oğlum korkmuyor aksine neşeli kahkahalar atıyordu. Bende onun kahkahalarına eşlik ederek onu kendi sandalyesine oturttum.
Televizyonu açıp dikkatini çekecek bir şey verdikten sonra tekrar tost yapmaya giriştim. Sütte ısınmıştı artık.. Yemek kasesindeki bisküvilerle sütü karıştırıp onu doyurduktan sonra eline bir oyuncak verdim ve kendi yemeğimi yemeye giriştim. Tostu ağzımda geveleyerek kanallarda geziyordum ki KBS World kanalında durdum.
Onun bugün grubuyla performansı olmalıydı. Heyecanla onu göreceğim anı bekledim. Kendime çay tazeleyip tekrar oturduğumda Kai'nin de elindeki oyuncaktan çok televizyona odaklandığı dikkatimi çekti. O an da elektronik gitar sesi kulaklarıma doldu, ekrana döndüm, Yoo JiWoo siyaha boyattığı saçları ve makyajlı yüzü, dalgacı bakışlarıyla yine kızların kalbini yerinden oynatıyordu. 3.5 seneki halini hatırlayıp güldüm. Lee Chan'in bateri çalarken ki halleri hala komik, kendinden geçmiş artist oğlan. YoonSoo ile bir ayrılıp bir barışmaları hala sorun.. Tabi ünlü starımızın fanlarını kıskanmamak YoonSoo için pek mümkün görünmüyor.

Kesin şu an dikkat kesilmiş kanalın içine girmiştir çatlak.. Geçenlerde konuştuğumzda yine dert yanıyordu. Chan i arayan fanlara takmış kafayı, ona da yazık.
Çaktırmadan Jonghyun'u da sıkıştırıyor araya çok şükür de benim de sormama gerek kalmıyor. O da Chan'den aşağı kalmıyor tabi, kankalar şu ara Kore Pop piyasasında ayrılmaz ünlü dostlar listesinde.. Oyunculuklarda o biçim ama ben kıskanmıyorum (!).
Tabi son oynadığı dizideki güzel mi güzel başrol kızla öpüşme sahnesinde televizyonu kapatıp iki gün depresyonda gezdiğimi saymazsak..

KORKAK AŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin