...11.BÖLÜM...

273 29 4
                                    

BUZ MELEK 11. BÖLÜM

Göz kapaklarımda ki ağırlık zorluyordu beni. Burnumdan içeri sızan ağır ilaç kokusu bulunduğumuz yer hakkında ki fikrimi kuvvetlendirmişti. Zihnimin yavaş yavaş yerine gelmesiyle içimdeki kocaman acı yerine yerleşti. Bütün bedenim adeta boş çuval gibiydi. Kendimi kaldıracak, gözlerimi açacak kuvveti kendimde bulamıyordum. Bu acizlik kendime en ihtiyacım olduğum bu zamanda beni zorluyordu. Odada ki adım sesleri kime aitti acaba? Volta attığı belli oluyordu, ağır ama istikrarlı adımlarla aşağı yukarı doğru yürüyordu. Sıkıntılı bir nefes dağıldı odaya. Derin ve sıkıntıyla alınan bir nefes. Gözlerimi açmak için tekrar çabaladım, ama olmuyordu. Muhtemelen sakinleştirici verilmişti bu uyuşukluğumun sebebi buydu.

Odanın yavaşça açılan kapısı içerde ki adım seslerini durdurdu. Bu sefer adım sesleri kapıdan içeri doğru gelmeye başladı. Bu sesler içimde bir şeyler hissettirdi. O tanıdıklık hissi yerini buldu ve istemsiz bir şekilde bir rahatlık buldu beni. Sanırım artık iki kişilerdi. Ama bu sessizlik daha çok merakıma sebep oluyordu. Artık ne bedenimi hareket ettirmek için ne de gözlerimi açmak için uğraşmadım. Bekledim... Bekledim...

Ne kadar bir zaman geçti bilmiyorum. Ama can sıkacak kadar uzundu.

''Uyandığı zaman seni burda görmesi ona iyi gelmez. Bunu biliyorsun. Daha uygun bir zamanda karşısına çıkmalısın. Şimdi hiç doğru bir zaman değil. Bu Zümra'ya zarardan başka bir şeye sebep olmaz.''

Tekrar derin bir nefes alındı. Bu az önce odada tek bulunan kişiye aitti. Aynı sıkıntılı ve derin nefes alış şekliydi. Diğer ses duymak istediğim, yanımda olmasını isteyeceğim belki de şu anda ondan başka kimsenin olmasını istemeyeceğim Harun hocaydı. Demek ki gitmemişti.

''Buna sen mi karar veriyorsun?''

Bu konuşan babamdı. Yani babam sandığım adamdı. Demek ki başımda bekleyen oydu. İyi ki gözlerimi açmamıştım, iyi ki onun yüzünü görmemiştim. Sesi bile içimdeki bütün nefreti ayaklandırıyordu. Kapı sert bir şekilde kapandı. alnımda bir nefes hissettim sıcacık insanın içine güven veren rahatlatan bir nefes. Saçlarımda gezen yumuşacık el şefkatli. Ve kulakalrıma titreyerek dolan bir ses her harfi, her tonu kendi güvenini kazıyan bir ses... '' Çok güçlüsün sen Zümra. Kendin bile bu gücünün belki farkında değilsin. Ama artık kendi farkına varmalısın ve küllerinden yeniden doğmalısın kızım. Burda yatan sen değilsin ve artık uyanmalısın. İsminin hakkını ve Zümra sana güveniyorum.''

Tekrar kapanan bir kapı bu sefer inançla kapanan bir kapı. Harun hoca, öğrenciliğimin ilk döneminden bu yana her zaman yanımdaydı. Sorgusuz sualsiz bir güven duydu bana. İşte yine aynısını yaptı düşmek üzereyken kaldırdı beni. Her zaman ki gibi...

Gözlerimi ağır, ağır ama bu sefer kendime duyduğum güven ile araladım. Kendimi toparlayıp anneme bakmam gerekiyordu. Başım sepet gibi bomboştu sanki. Yavaş hareketlerle yataktan doğrulmaya başladım. Hareket ettikçe kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Ayaklarıma yerde ki beyaz terlikleri geçirdim. Yatağın hemen yanında hırkam duruyordu, ayağa kalktım yataktan destek alarak. Hırkamı üstüme geçirerek lavoboya ilerledim. Aynada yüzüme bakınca gözlerimin altında ki koyu halkalar yorgunluğumun ispatı olmuştu. Kapının kulpuna bastırıp kendime doğru çektim. Yaptığım en küçük hareket bile vücüdumun dirençsizliğini belli ediyordu. Kapının yanında ki sandalyede görmeyi umduğum en son vardı Barlas. Hemen yanında Şafak ve Serhat.

Karşı sandalyede en son görmek isyeteceğim hatta istemeyeceğim kişi babam. Hepsinin üstündeki kasvet aşırı derecede canımı sıkmaya başlamıştı ve o his tekrar yerine yerleşti. Ellerim titremeye başladı, ayaklarımı sürüyerek Serhat'ın yanına geldim. Hepsi aşırı dalgındı benim seslenmemle kendilerini toparladılar.

'' Annemi görmek istiyorum.''

''Zümra sen neden kendin kaltın?''

''Serhat annemi görmek istiyorum dedim.''

Sesim yitip gitmek istiyordu sanki. Ve bedenim en soğuk yerde gibi titremeye başladı. Serhat'ın bakışları çözemediğim bir şekilde gözlerime ulaştı. Burası, bu hastahane hiç hoşuma gitmyor, daha önce bu his canımı çok yakmıştı. Ama bu daha fazlası bu sefer sanki içimde paslı bir bıçak. Her nefes aldığım an dönüyor ve her döndüğü an içimden bir parça kopuyor. giden her parçamın yerini koca bir boşluk alıyor. Serhat'ın omuzlarına tutundum. Engel olmadığım, olamadığım bir hırsla hem ağlamaya hem bağırmaya başladım. Karşımızda adı baba olarak geçen adama döndüm... '' Bu adam onuda benden aldı dimi!! Bütün hayatım gibi bana tek kalanıda aldı dimi!!! Serhat söyle bana daha fazla işkence yapma! Daha ne kadar acı çektirebilirsiniz ? Daha ne kadar canımı yakabilirsiniz? Susma karşımda duvar gibi durma söyle! Söyle be adam söyle!!! Gitti de ! Tek kaldın de ! Artık acizsin sığınacak kimsen yok de!...''

Ellerim omuzlarından kaydı. Takatim kalmadı, yere dizlerimin üstüne düştüm. Hıçkırıklarıma mani olamıyordum sarsılmaya başladım. Yanıma benim gibi dizlerinin üstüne oturdu. Başımı kaldırmadan göğsüne bastırdı. Bu koku... Barlas'tı bu. Saçlarımı okşayarak kulağıma bugüne kadar duyduğum en güzel kelimeleri söyledi.

''Sakin ol ve kendini topla annen kendine geldiği zaman seni böyle görmek istemez.''

Başımı omzundan hızla kaldırdım. Gözlerinin içi ışıl ışıldı. Umut vardı gözbebeklerinde, inanç vardı ve güven vardı. O an sımsıkı sarıldım ona minnetimi göstermek istedim. Sıcaklığı benimle bir olana kadar bırakmadım.

'' Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim...''

Ona sarılmak umuda sarılmaktı artık , ona sarılmak umuda tutunmaktı artık.



Hepinize sevgilerimle ve hep sevgi ile kalmanız dileğimle.

❄BUZ MELEK (Mevsiminde Aşklar Serisi)❄(ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin