"Başın sağolsun Alaca"
Sesi kulaklarıma doldu. Tuhaf bir his içimi kapladı, peki burda ne işi vardı?. Yavaşça ayağa kalktım, karşımda çözemediğim bakışlarla bana bakıyordu. Konuştuklarımı duymuştu belki de. Ne sormam gerektiğini bilmediğimden, öylece dikili kaldım karşısında. Ne ilk gördüğüm zaman ki kırgınlıkla, ne daha sonra gördüğümde ki hırçınlıkla bakıyordu. Bu sefer başkaydı bakışları. Anlamlandıramıyor ve çözemiyordum. Tüm ifadesizliği ile duruyordu. Derin bir nefes aldı, havanın soğukluğu ile nefesinden çıkan buhar yüzümde kayboldu. " Ben rahatsız ettim sanırım. kusura bakma" başını hafifçe önüne eğdi. Ayağı ile toprağı eşelemeye başladı. Rahatsız olmamıştım tuhaftı, burası bana aitti herkesin kaçıp dinlediği belli yerler vardır. Burası benim ruhumun ait olduğu yerdi. Ama onun varlığı rahatsızlık vermemişti. " Sıkıntı yok sadece.... Ne zamandır burdasın? "
" Çok değil gelişimle seni fark etmem arası zaman yok gibi yani"
" Anladım"Başını kaldırdı, kafede en son gördüğümde ki muzip bakışlara büründü bakışları. Ve huzur vardı sanki gözlerinde keşfedilmeyi bekleyen bambaşka bir dünya. Hafif belli belirsiz bir gülümsemeyle " Akşam ki fırtınaya hazırsın umarım" dedi. Ve daha öncekiler gibi yanımdan cevabımı beklemeden omzuma hafif çarparak arkasını dönüp gitti. Tuhaf birseyler vardı bu kızda anlamlandıramadığım. Ne yakın olabilir hissettiriyordu ne uzak kalınabilir tuhaftı. Tarifi bile tuhaf...
Akşam ki fırtınaya hazırsın umarım demişti dimi ? Dudaklarım yukarı kıvrıldı demek ki yarışı izlemeye gelecekti. Bakışlarımı ait olduğu yere çevirdim."Şans dile bana Elif'im bu gece çok ihtiyacım olacak."
Şafak bu gece yarışı kazanırsam Kudret ' in büyük menfaatine olduğunu söylemişti. Ve eğer kazanırsam bahsettiği işi yapmamıza gerek kalmayacaktı çünkü bahis büyüktü. Ve tabii ki ödülde. Kısacası kazanmaktan başka çarem yoktu. Her zaman ki gibi yapacaktım ve kazanacaktım. Elif'e gider gibi, Elif'e kavuşur gibi.
Ağır adımlarla çıkışa ilerlerken, kibarcığın burda ne aradığı aklıma takılı kalmıştı. Kulağıma isyan dolu sesi geldi "evet lanet olası şimdi tam zamanı arıza yapmanın harika, süper , mükemmel Allah kahretsin!!!" söylenmesinin bitişi ile bütün hırsıyla arabanın kapısına tekme savurdu. Cebinden telefonunu çıkarıp birisini arayarak ellerini sinirle saçlarından geçirdi..."Ekrem abi senden bir isteğim var, ama aramızda kalmasını rica ediyorum. Bu gece geç saatte evde olacağım. Araba arıza yaptı servisi arasam babama haber verirler, sen halledersin değil mi?" Sanırım karşıdan olumlu cevap gelmişti. Rahat bir nefes alarak "Zincirli kuyu mezarlığındayım abi ve dediğim gibi aramızda kalmalı lütfen. Ben bir şekilde gideceğim yere ulaşırım. Sen sadece arabayı hallet bana yeter. Ekrem abi... şey çok teşekkür ederim. Bu benim için çok önemliydi."
Arkasını dönmesiyle beni görmesi bir oldu şaşkınlıkla açıldı gözleri. Bir bana bir elimdeki kaska bakıyordu. "Çok soru sorulmasını sevmem, çok soru sormayıda sevmem. Anlaşılan ikimiz aynı yere gidiyoruz atla bakalım kibarcık" başımla arkamdaki motoru işaret ettim. Ne demek istediğimi anlamıştı ki hiç bir şey söylemeden elimdeki kaskı alıp benim binmemi bekledi. Bende kaskımı başıma geçirip morota bindim. Hiç beklemeden arkama geçti seri hareketle binerek sırtımdan belli beliriz bir şekilde tuttu. Kararsızlık içinde olduğu her hareketinden belliydi, belki olduğumuz yer belkide kendine ait sebepleri vardı. Neden bilmem genelde hiç yapmadığım şekilde birden gaza yükledim. Kibarcık refleks olarak belime sarıldı. İstemsiz bir şekilde gülümsedim. Hiç konuşmuyordu, aramızda çok boy farkı olmadığından nefesi ensemde dağılıyordu. Aynı istikamete gittiğimiz için hiç birşey sormadım. Yarış alanına doğru süratli bir şekilde devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❄BUZ MELEK (Mevsiminde Aşklar Serisi)❄(ASKIDA)
General FictionHayat... Sizden yıllarca biriktirdiklerinizi, sadece birkaç dakika içinde alabilecek kocaman bir güce sahip. Ve sizin hesaplarınız hiç bir zaman hayat ile uyuşmaz, bunu anladığınızda ya çok geç kalmışsınızdır yada tam zamanında yakalamışsınızdır. Be...